anket etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anket etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2011 Pazartesi

Bebek ve Çocuk Kitapları Üzerine...

Banu bu anketle beni mimleyeli ve sonra bana ne zaman yazacaksın diye soralı çook uzun zaman oldu. Araya bir sürü şey girdi. Selin’in doğum günü, yeniden kreşe alıştırmak, günler süren ateşini düşürmek, iyileştirmek filan derken yazım epeydir hazır olmasına rağmen ancak bugün bloga yükleyebildim.
İşte sorular ve cevaplarım:

1. Boncuğunuza kitap seçerken en çok önem verdiğiniz kriterler neler?
Benim için en önemli kriter Türkçenin doğru kullanılıp kullanılmadığı. Çocuk kitapları genellikle başka dillerden tercüme edildiğinden çevirinin Türkçeye uyup uymadığına azami dikkat sarf ediyorum. Ailelerimiz ve tanıdıklarımız bize sormadan kitap almazlar, büyük ihtimal zaten Selin’e almışızdır diye. Biz kitap alırken de özellikle resimlerin ve hikayenin korkutucu olup olmadığına bakıyoruz. Eğer kitapçıya Selin’le birlikte gitmişsek mutlaka ona gösteriyorum, bu kitabı nasıl buldun diye.
Kitap almadan önce Bir Dolap Kitap, Radikal Kitap Eki (Kaborüko-Görkem Yeltan’ın köşesi), İyi Kitap ve bazı blogları mutlaka yeniden gözden geçiriyorum. Bu bloglara bakarak hazırladığım bir alınacak kitaplar listemiz var. Kitapları internetten sipariş edecek olsam bile mutlaka öncesinde kitapçıya gidip inceliyor ve öyle karar veriyorum. Bazen eğer zamanı geldiğinde bulamayacağım gibi bir his hasıl olmuşsa ileriki yaşları için çok beğendiğim, faydalı olabilir dediğim kitapları şimdiden alıyorum.

Brüksel’e gittiğimizde beğendiğimiz fransızca kitapları da hiç tereddüt etmeden alıyoruz. İstanbul’a her gidişimde de İstiklal Kitabevi’nden veya Pandora’dan mutlaka ingilizce kitaplar alıyorum.

2. Bir kitabın kapak tasarımı sizi cezbeder mi?
Tek başına bir ölçü olmasa da eder. Ben de bir çok anne gibi içindekilerle daha çok ilgileniyorum. Fakat kitabın kapağı içindeki çizimlerin, renk seçimlerinin tarzıyla ilgili ipucu verdiği için önemsiyorum.

3. Çocuk kitaplarının didaktik yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz?
Hiç iyi bulmuyorum. Ben de aynen Banu gibi Cemile, Ayşegül vb. karakterlerden hoşlanmıyorum ama bir dönem Selin Cemile’ye bayıldı. Allah’tan kısa sürdü. Beni cümlelerin sonundaki tatlım, balböceğim, yavrum, güzel kızım, canım, birtanem… vs. vs. kullanılması değil de yerli yersiz kullanılması rahatsız ediyor. Yoksa ben de günlük hayatta kızıma meleğim, canım, aşkım filan derim ama her cümlenin sonunda değil tabii. Müzikli kitaplara hiç sıcak bakamadım. Tek kitap, banyo sorunumuza yardımcı olur belki diye aldığımız Rüya’nın Banyosu filan gibi bir adı olan kitaptı ve hakikaten çok işe yaradı. Sonra seriyi bir inceledim ki doğru düzgün tek kitap buymuş zaten. Bununla ilgili bir tanıtım yazısı da yazmıştım. Selin mesela Tübitak kitaplarına öyle hemen aşık olamıyor. Bir kaç kere okuduktan sonra müptelası oluyor. Ama mesela Julia Donaldson/Axell Scheffler ikilisinin kitaplarını bir kere okumamız yetiyor. Sanırım bunda Yıldırım’ın şahane akıcılıktaki çevirisinin payı çok büyük.

4. Çocuk kitaplarındaki resimler nasıl olmalı sizce? Hikayesini beğendiğiniz bir kitabı ilüstrasyonlarından dolayı almamazlık ediyor musunuz veya tam tersi oluyor mu? Hikayesi uyduruk olan bir kitabı grafiklerine aşık olarak aldığınız oldu mu? Grafiklerde aradığınız temel özellikler var mı? Varsa nedir?
Evet, almadığım oluyor. Hikaye aslında benim için resimlerden daha önemli ama benim için. Resimlendirme de Selin için çok önemli. Eğer onu korkutabilecek, ürkütebilecek çizimler varsa hikayesi istediği kadar şahane olsun almıyorum. Selin önce hiç resimlere filan bakmadan hikayeyi dinlemeyi, anlamayı ve sonra resimlere kendi kendine bakmayı seviyor. Eğer hikayeyi beğenip resimleri sevmezse kitaba bir daha bakmıyor ama kitabı bana sürekli anlattırıyor. Resimlerini beğenip hikayeyi beğenmezse sevmediği kısımları “buyayı okuma yüffen anne” diyerek geçmemi istiyor. Çoğu zaman kendisi yeni bir hikaye uyduruyor zaten.

5. Çocuğunuzun şu anda en çok sevdiği 3 kitap hangileri? Bu kitapların bir ortak yönü var mı?
Selin’in en favori kitapları zaman zaman değişiyor ama hiç değişmeyen bir kaç kitabı var ve 3’le sınırlamak imkansız:) Bence kitapların ortak yönlerinden biri Türkçenin çok iyi kullanılması, diğeri de resimlendirmedeki özen, detaylara gösterilen incelik. Gerek Türkçe gerek İngilizce ve/veya Fransızca kitaplardaki ses uyumu da Selin’in çok dikkatini çeken ve onun için önemli olan bir diğer unsur. Misal: Fransızca kitabını ilk kez okuyoruz, yılanın fransızcasının un serpent (serpan) olduğunu öğrendi ve “bu seypan’a bir isim verebiyiy miyim?” diye sordu. “Tabii, neden olmasın?” dedik. Gülerek “o zaman, bunun adı Seykan (Serkan) olsun” dedi:)

• Pırtık Tekir - Julia Donaldson / Axell Scheffler (T. İş B. Kültür Y.)

• Yavru Ahtapot Olmak Çok Zor – Sara Şahinkanat / Feridun Oral (Yapı Kredi Y.)

• Müzisyen İnek Sırma - Geoffroy de Pennart (Kır Çiçeği Yayınları)

• Yetenek Yarışması – Jo Hodgkinson (Kır Çiçeği Yayınları)

• Kültürlü Kurt – Becky Bloom (Tübitak Y.)

• Çikolata – Marisa Nunez / Helga Bansch (Redhouse Kidz)

• Les Animaux Sauvages – Nathalie Bélineau/Emilie Beaumont/Christelle Mekdjian/René Brassart (Group Fleurus)

• Mrs. McTats and Her Houseful of Cats – Alyssa Satin Capucilli / Joan Rankin (Simon and Schuster)

• The Very Hungry Caterpillar – Eric Carle (Puffin Books)

6. Bir çocuk kitabı yazsanız hangi temayı işlemeyi düşünürdünüz, ya da temasız öylesine bir masal mı uydururdunuz?
Sanırım hayattaki duruşum ve insana bakışım her şeyimi olduğu gibi bu kitabı da etkilerdi. Uzun yıllar hak temelli sivil toplum örgütlerinde gönüllü/yarı profesyonel çalışmış olduğumdan ayrımcılık karşıtı, eşitliği ön plana alan, toplumsal dayatmalara karşı duran ama bütün bunları mizahi bir dille, hiç hissettirmeden satır aralarında ince ince verebilen bir kitap yazmayı isterdim. Diğer yandan eğer yazdığım kitabımı çoook iyi resimlendirebilme yeteneğim olsaydı hiç bir mesajı olmayan hatta hiç bir şey anlatmayan zamansız mekansız bir kitap yazmak daha doğrusu çizmek de isterdim.

Bu anketi blogumu takip eden herkese gönderiyorum. Ankete verdiğim cevaplara Nurturia’dan da ulaşabilirsiniz.

Not: Yukarıdaki fotoğrafı bu yaz doğum günümde (18 Temmuz) Banu’ların bahçesinde çekmiştim. Umur’un o şahane canlandırmalı kitap okuyuşu, kitap kurdu kızlarımın çok hoşuna gitmişti.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Selin'in Kıyafetleri

Esra geçen hafta bir mim göndermiş bana. Bir öncekini cevaplamaya vakit bulamamıştım diye bu seferkini hemen (!) yazdım ve işte aşağıda cevaplarım. Galiba hepimiz az çok birbirine benzer şeyler yazmışız.

1-Nasıl Giydiriyorsunuz?
Özel bir şey yapmıyorum. Giyeceklerini Selin seçiyor. Bazen bir kaç şeyi birlikte giymek istediğinde seçenekleri ikiye indiriyorum. Böyle yapmazsam, mesela dışarısı 35 dereceyken külotunun üzerine, sırf üzerinde Kitty var diye, uzun kollu bir bluz ve mont giymek isteyebiliyor. Ben spor giyindiğim için kızıma da spor kıyafetler alıyorum. Artık giysi alışverişine birlikte gittiğimizden ayakkabı, mont gibi yüklü rakamlar tutan riskli şeyleri mutlaka Selin’e danışarak ve ‘alalım anne’ dediğini duyarak alıyorum. Çünkü dolapta benim alıp geldiğim ve kendisi seçmediği için giymek istemediği giysileri var.

2-Marka mı? Pazar mı? Semt butiği mi? Nerelerden alışveriş yapıyorsunuz?
Marka mağazalardan (Mothercare, Zara) genellikle indirim dönemlerinde bir sonraki yaş için alışveriş yapıyorum. Mont, bot, ayakkabı, cici bici elbiseler, pantalon gibi giysilerde markayı tercih ediyorum. Ama günlük kıyafetlerini Sosyete Pazarı’ndan alıyorum. Selin katiyen önlük kullanmayan ve 11 aylıktan beri ben yiceem, ben içceem diyen bir çocuk ve hiç bir leke çıkarıcı zeytinyağlı fasülye lekesini çıkarmıyor mesela. Hele yazın meyve lekelerinden gına geldi. Bu yüzden bütün günlük kıyafetlerini pazardan veya C&A’dan alıyorum. Bazen ben de Esra gibi organik markaların Markafoni veya Limango'daki ürünlerinden alıyorum. Bir de aile üyelerinin ve bilhassa babaannesinin Brüksel’den aldığı harika şeyler var.

3-Terlik mi? Sandalet mi ?
Selin terlik giymez. En son İstanbul’da bir terlik aldık ama ayağında tutmak için o kadar gayret sarf etti ki, sonunda sıkılıp çıkardı ve yine çıplak ayakla dolaştı. Geçen sene yazın crocs almıştım, çok rahat etti. Kışın da terlik olarak kullandı. Bu sene de aynı şeyi yapacağım, sanırım. Yazın Selin’in ayağında ayakkabı durmaz. Bir yere oturur oturmaz hemen çıkarıveriyor. Geçen sene olduğu gibi bu sene de Gezer’den günlük kullanım için (park, bahçe vs.) keten pabuç aldım. Şimdilerde çok rahat ettiğinden her yere onu giymek istiyor.

4-Haftada 3-5 defa makine döndüren çamaşır canavarlarının cicilerini ütülüyor musunuz?
Evet, ütüleniyor. Haftada bir gün gelen yardımcımız öncelikle Selin’in kıyafetlerini ütülüyor. Tatildeyken penye şort veya askılı bluzlarını ütülemiyorum. Giymesiyle çıkarması arasında yarım saat geçerse ne kadar uzun giydi deyip hayret ediyoruz çünkü.
5-Şapka sorun mu? Nasıl çözüyorsunuz ?
Selin kafasında toka tutmaz ama nedense şapkayı çok seviyor. Hem de öyle çok afilli olanlarını. Bir tane şapka da katiyen yetmiyor. Geçen sene tam dört şapkası vardı. Birini ben örmüştüm. Bu sene de babaannesi iki şapka daha getirince yine dört tane oldu. Doğal olarak denizde de çıkarmıyor şapkasını.

6-Malum deniz mevsimi açıldı? Mayo kullanıyormusunuz? Öneriler?
Evet. Geçen sene genellikle altında bez, üstü çıplak şekilde dolaşmıştı, kumda oynamıştı ama denize girerken mutlaka bikinisini giymek istedi. Beni görüp etkilendi diye düşündük. (Evet evet, bu halimle bikini giymekte ısrar ediyorum, hala...) Ama tek bikiniyle hakikaten zor oldu. Geçen sene, sezon ortasında doğru düzgün bir bikiniyi sadece Zara’da bulabilmiştim. Bu sene de belki bulamam diye, sezon daha başlamamıştı, Joker’den bir İspanya markası olan Pio Mare bikini aldım. Sonra Zara’da Kitty’li mayo bulunca onu da hemen aldım. Joker’den aldığımı iade etmek istedim ama babası “bırak kalsın, bu da çok güzelmiş” dedi. İyi ki iade etmemişim, Zara’dan aldığım birazcık büyük geldi.
Bilmiş kızımın alışverişe dair laflarıyla bitireyim yazıyı. Malum bugün sosyete pazarı günü. Biz de Selin’le, kendime ve babasına günlük kullanım için t-shirt almaya gittik. Alışverişi bitirdim ve “hadi, gidiyoruz meleğim” dedim. Bana “omaj anne!” diye itiraz etti. “Neden?” diye sorduğumda gayet ricacı bir ses tonuyla “babaya buyuz adık, anneye buyuz adık, Seyin’e amadık. Bana da buyuz ayayım anne” dedi:) Kahkahadan dağılmış vaziyette her zaman alışveriş yaptığımız tezgaha yöneldim. İlk defa oldu bu. Benden ona da bir buyuz almamı istedi. Tabii ki bir taneyle kalmadı beğendikleri. En sonunda “iki buyuz ve bi ebise”ye razı ettim. Çıkarken yeni bluzlarının durduğu torbayı ne bana verdi ne de pusetinin arkasına koydurdu. Eve girene kadar da elinden bırakmadı:)

18 Şubat 2009 Çarşamba

Birlikte Karar Verelim!

Hatırlarsanız epey bir zaman önce, bebeklerimizle oynadığımız oyunları yazıp paylaşabileceğimiz bir blog açma fikrini ortaya atmıştım. Fakat hemen ardından "Haydi Oynuyoruz" başlıklı bir site keşfettim. Her yaş grubuna uygun oyunların yer aldığı katılıma açık bir site. Bebeğinizle/ çocuğunuzla oynadığınız değişik bir oyun varsa siteye ekleyebiliyorsunuz. Sonrasında "Benimle Oynar mısın Anne?"nin aktivite linklerinin bu konuda iyi bir kaynak olduğunu gördüm ve aynı konuda bir çok site olmasındansa var olanlara katkıda bulunmak daha anlamlı olabilir diye düşündüğümden blog açma fikrini rafa kaldırdım. İki gün önce Sevgili Mummy’nin "Kırık Bacakta Son Durum" başlıklı yazıya gönderdiği yorumda bu fikrin akıbetini sorması üzerine ben de size sorayım, dedim. Bu konuda bir blog açalım mı? Böyle bir blogu katkılarınızla zenginleştirmemiz mümkün müdür yoksa bir süre sonra bütün iş, sıklıkla olduğu gibi blogu açanın üzerine kalır mı? Yeni oyunlar yaratmak konusunda yaratıcılığımızın sürekliliğine güvenebilir miyiz? Malum hepimizin adına insan yetiştirmek denilen çok mühim meşguliyetleri var.
Bu konuda sayfanın başında kısa bir anket sorusu göreceksiniz. 15 Mart 2009’a kadar oylarınızı gönderirseniz sevinirim. Sonrasında da sonuca göre hep beraber harekete geçeriz.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails