Montessori yöntemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Montessori yöntemi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Aralık 2009 Pazar

Selin'den Ela'ya... Hem de Elden!

Cuma günü Yiğit ve Ela geldiler bize. Selin elindeki güneş gözlüğünü hemen Ela’ya takmaya çalıştı. Ela zaten İkoncan olduğundan sanki güneş gözlüğüyle doğmuş gibi ortalıkta salınmaya başladı. Sonra hemen Selin’in odasına gittiler. Odadan çıkmadılar desem yeridir. Resim yaptılar, henüz fırsat bulup duvarlara yapıştıramadığım amazon hayvanlarını incelediler, Selin yine çay yapıp defalarca ikram etti, muzda sallandılar, müzik ziyafeti çektiler:), ...
Ela oyun oynarken bazı kelimeleri ilk defa söyledi. Uykusu geldi, arabada uyumasın diye Görkem hadi gidiyoruz deyip kapıda Yiğit’i giydirdikten sonra kendisi giyinirken bir de baktık ki Yiğit Selin’in odasına gitmiş kızlarla oynamaya devam ediyor. Zor ayrıldı Ağır Abimiz. Görkem haklı çıktı, dönerken yolda uyumuş.
Selin bu sene çok şanslıydı çünkü ilk defa katıldığı Montessori Grubu yılbaşı hediye çekilişinde şansına Ela çıktı. Sanırım hediyesini elden verebilen tek çocuk oldu. Hediyeyi Selin’in boyadığı kağıda sarmıştık. Meleğim hediyesini verip kenara çekildi. Ela paketi alıp kanapenin üzerinde açmaya çalışırken Selin bir taraftan Ela’yı okşuyordu. Elacığım paketi büyük bir zevkle yırtıp açtı ama hediyesini açamadı. Valla biz bile açamadık:) Zar zor bıçakla filan becerebildik.
Paketten çıkan ayıcık ve kıyafetlerini birlikte incelediler. Esra kıyafetlerin nasıl dikildiğini(!) gösterirken dikkatle seyrettiler. Henüz erken olsa da 6 ay sonra bu oyuncağı bulamayız belki diye Esra’ya danışarak almıştım hediyeyi. Ela teşekkür etmek için Selin’i öpmek istediğinde Meleğim de yanağını uzattı hemen. Öyle şekerlerdi ki... Sonra tekrar odaya gidip oynamaya devam ettiler.
Biz de sık sık kızlarla kesilse de biraz sohbet etme fırsatı bulduk ve Esra’yla oyuncak değiş tokuşu yapmaya karar verdik. Uyku vakti gelince kızlar yine muah muah diye öpücükler eşliğinde bay bay dediler birbirlerine. Meleğim değil masal, yanında durmamı bile istemedi ve arkasını dönüp hemen uyudu:)

24 Ağustos 2009 Pazartesi

BEÖ Ağaçlar Çiçekler

Ayvalık’ta olduğumuz sürede arada bir mesajlarıma bakarken Montessori grubunda haftanın etkinliği olarak "Ağaçlar ve Çiçekler" başlığını görünce “Aa ne iyi, burada bahçede yaptığımız her şey bu etkinliğin konusu. Tek eksik fotoğraflar”deyip ve bir çok kereler niyetlenip günlerce fotoğraf çekemedim. Çünkü hem bahçede Selin’le su ve çamur içinde kalarak oynamak hem de bunu fotoğraflamak çok zordu.
En sonunda bir gün eşimin anneannesi geldiğinde hadi, dedim “bu sefer bahçede siz oynayın”. Dememe kalmadı, Selin büyük anneannesini elinden tutarak önce girişteki duvar sarmaşığının yanına götürdü ve yaprakları nasıl sevmesi gerektiğini uygulamalı olarak gösterdi. Ardından bahçeye geçtiler. Bu sefer sardunya yapraklarına elledi. Baş ve işaret parmaklarını birbirine sürtmeye çalışarak (ama beceremediğinden sadece dokundurarak) ve kafasını çevirip “bak bak” diyerek yaprağın kadifemsi dokusunu kendince anlatmaya çalıştı.
Bahçedeki ilk oyunlarımız sırasında büyük ağaçlardan ve ağaçların gövdelerinden hafifçe tırstığını fark etmiştim. Kendiliğinden bitiveren her yeni otu, yaprağı, çiçeği hemen fark edip yanına gidiyor ve önce dikkatlice ve azıcık uzaktan bakıp sonra da parmaklarını gezdiriyordu ama agaçlara karşı hep mesafeliydi. Arka bahçedeki çok daha ince gövdeli karabiber ağacı ve zeytin ağaçlarına karşı böyle bir çekinikliği olmamasına rağmen ön bahçedeki ağaçlara, bilhassa palmiye ağacına o güne kadar hiç dokunmamıştı. Anneannesinin sesini duyan eşim bahçeye gelince ve Selin’in çekinikliğini gidermek için ağacı uzun uzun sevince, babasının varlığından destek almış olacak ki ellerini uzatıp bir kaç kez dokundu. Ardından yine cesaret göstererek, bu sefer kendi başına yabani çam ağacına gidip “cici cici” diyerek sevdi. Bu çok önemli bir aşamaydı, çünkü Ayvalık’tan ayrılana kadar her günkü olağan bahçe gezimiz ve sulamalarımız sırasında ağaçların yanına gidip küçük bir kahkahayla dikkatimi çekip onu izlememi sağladı. Sonra da “bak yapabiliyorum” bakışıyla ve kocaman bir gülümsemeyle arada bir suratıma bakıp, ağaçların gövdelerinden elini ayırmamaya çalışarak ve tabii defalarca “a-aç a-aç” diyerek etraflarında dönüp durdu:)
Not: Fotoğrafın sol alt tarafındaki pembe yemişe benzeyen şeyler karabiber taneleridir:)

5 Mart 2009 Perşembe

BEO Geometrik Şekiller


Yol hazırlığı, varınca yerleşme, aman hemen işlerimizi halledelim diyerek koşturmaca derken, bu sefer BEO etkinliğini yapma fırsatımız hiç olmadı. Halbuki Brüksel’e geçen gelişimde (Eylül 2008’di) fotoğrafta gördüğünüz geometrik şekilli oyuncağı Selin için biraz erken olmasına rağmen almıştım. Sonrasında kızımın henüz 9 aylık olmasına rağmen zevkle oynadığın görünce ne iyi etmişim dedim kendi kendime. Selin daireyi yerine sokmayı öğrendiğinde 10. ayını bitirmişti. Uzun bir süre sadece onunla ilgilendi, sanırım kırmızı olduğu için. Sonra sırasıyla kareyi ve üçgeni yerine oturtmayı öğrendi. Diğer iki şekil üzerindeki çalışmaları halen devam ediyor. Bu çok severek, dakikalarca oynadığı nadir oyuncaklarından biri ve bir de kırmızı kovası var. Bu sefer yer işgal etmesin diye sadece şekilleri ve sarı kapağı aldım yanıma.
Buraya gelirken kendinden yapışkanlı laminasyon filmi, elişi kağıtları, yapışkan vd. getirdim. Özgür’den ilham alarak burada bira bardaklarının altına konulan kalın mukavvadan bardak altlıklarının bir yüzüne renklerle tanışma faaliyetimiz uyarınca sarı elişi kağıdı, diğer yüzüne yine sarı renkten daire, kare ve üçgen kesip yapıştırdım. Üzerini şeffaf filmle kapladım. Sarıyı bilhassa seçtim çünkü Meleğim içinde S, Ş harflerinin olduğu kelimeleri daha kolay söylüyor hatta ilave S harfleriyle kendince zenginleştiriyor. İki üç kez daire şekilli kartın üzerine kırmızı daireyi, üçgenin üzerine yeşil üçgeni ve kare kartın üzerine mavi kareyi koydum. Aynısını yapmasını istedim. Sadece dairenin üzerine kırmızı daire oyuncağını koydu. Tam sıkıldığını farketmiştim ki bütün her şeyi yere attı. Gün içinde iki kere daha oynadık. Sonra da güneş açınca parka yürüyüşe gittik. Yarından itibaren her gün kısa sürelerle oynamaya ve hava güneşli oldukça yürüyüşe gitmeye devam edeceğiz.

30 Ocak 2009 Cuma

BEÖ Gölge


Bu haftaların aktivite konusu olan gölge üzerine hiç bir şey yapamayacağımı düşünüyordum, günlerdir. Evin çeşitli yerlerini gölge vuruyor mu diye takip edip fotoğraf makinesini her an yanında taşıma, pozisyon ayarlama, alçıda olan ayağı yüzünden hareket serbestisi fena halde kısıtlanmış olan Meleğimi oradan oraya taşıma gibi güçlükler yüzünden neredeyse vazgeçmiştim. Fakat dün gölge aktivitemiz kendiliğinden gelişti. Öğleden sonra uykusunu uyumak üzere yatağa yatarken başucundaki duvara vuran gölgemi benden önce Selin farketti. Hemen eşime seslenip fotoğraf makinesini istedim ve çekmeye başladım. Kolumu kaldırdım ve bir bana, bir duvara dikkatle baktı. Yatar vaziyetteyken elindeki oyuncağını yukarı kaldırdı ve kafasını geriye atarak oyuncağın gölgesini gördü. Sonra yüzünü duvara doğru döndü ve bu sefer kafasının gölgesini gördü. Eski pozisyonuna döndü ve yattığı yerden gölgeyi yakalamak için elini duvara doğru uzattı. Kafasının kaybolduğunu farketti, şaşırdı. Bu sefer parmaklarını oynattı, elini yakalamayı denedi, tekrar denedi, tekrar denedi. Onca nafile çabadan sonra dönüp bana “uyku vakti bitmedi mi hala” der gibi baktı. Ben “hadi uykuya” deyince de gülmeye başladı.

22 Aralık 2008 Pazartesi

BEO Dokunma Duyusu



Geçtiğimiz iki haftanın BEO etkinliğinin bir bölümünü bayram haftasında İstanbul’da yapmıştık. Fotoğrafta gördüğünüz küçük yastıkları sanırım yine bu blogta yer alan bir aktivitede görmüştüm ve fikir çok hoşuma gitmişti. Ben de İstanbul’a gider gitmez bir ahbabımızın terzi olan eşine daha önce ayırdığım farklı dokulardaki kumaş parçalarını ve ölçüyü verip bu yastıkları dikmesini rica etmiştim. Aslında küçük meleğim yaklaşık 5.ayından itibaren bilhassa farklı kumaş dokularına karşı özel bir ilgi gösteriyor. Oturduğu koltukların kumaşları, ağzını sildiğim tülbent bezler, kurulandığı havlular, benim ya da babasının üzerindeki giysiler. Dikkatle ve yavaşça ellerini gezdiriyor. Bu küçük yastıkları da tek tek eline alıp uzun uzun inceledi, evirdi çevirdi, sıktı, birbirlerine vurmaya ve elinde sallamaya çalıştı belki bir ses çıkar umuduyla ve tabii en sonunda tadına baktı. Fakat enteresan olan şey bir süre sonra yastıkların en kabarık dokulu olanlarını yanında tutup diğerlerini kenara koymasıydı.
Soğuk, ılık, sıcak deneyini ise mutfakta ben yemek yaparken ve elime aldığım ve/veya yaptığım her şeyi tek tek söylerken (köftenin içine koyduğum kimyonun miktarını bile söylüyorum, gerisini siz düşünün artık!) defalarca yapmıştık.
Bir de yine mutfaktayken mama sandalyesinin tablasına sırayla küçük bir plastik şişe, metal kapağıyla birlikte küçük bir cam kavanoz, küçük bir ahşap çerezlik ve küçük seramik bir sütlük koymuştum. Yine her zamanki inceleme, anlama hallerini takındı ve çok ciddi bir suratla hepsini teeek tek eline aldı, altına üstüne içine dışına velhasıl her yerine baktı. Birbirine vurup değişik sesler çıkardı ve içiçe geçirmeye çalıştı. Tabii yine ağzına götürdü ve kaşınan dişlerini sakinleştirmeye çalıştı. Bu aralar her şeye diş kaşıyıcı muamelesi yapıyor meleğim.

19 Kasım 2008 Çarşamba

Fasülyenin Faydaları!

Dün kızımla birlikte fasülye soyduk. Daha doğrusu ben soydum o da fasülyelerle aşağıda gördüğünüz üzere oynadı da oynadı. Enteresandı, çünkü hiç ağzına götürmeye çalışmadı. Bu sefer önce kokladı. Sonra eline verdiğim büyük bir fasülyeyi soydukça diğerlerini içine attığım tasa koydu, oradan aldı oyun halısının üzerine koydu, yetmedi elinde mendil gibi salladı. Bütün fasülyeleri ayıklamayı bitirince tası önüne koydum. Bu kez de büyük bir ciddiyetle fasülyelerin boylarını karşılaştırmaya başladı. Yaklaşık 20 dakika da böyle oyalandı. Sonuçta neredeyse ellemediği fasülye kalmadı. Velhasıl kızım çok eğlendi. Ben de fotoğraflarını çekeceğim diye şekilden şekile girdim ama ne yalan söyleyeyim galiba ben daha çok eğlendim. Fasülyenin faydalarına bir yenisini de eklemiş olduk böylece:) İşte kendiliğinden gelişen fasülyeyi tanıyalım, faydalarını anlayalım aktivitesinin fotoğrafları.
Akşam sofrada, zeytinyağlı fasülyeyi “aman kızımızın güzel parmakları değmiş bunlara” diyerek afiyetle yedik.

14 Kasım 2008 Cuma

Büyüyorum Eğleniyorum Öğreniyorum

http://montessoriegitimi.blogspot.com/
Pratik anne ( www.pratikanne.com )sayfası yoluyla ulaştım bu bloga. Annelerin çocuklarıyla yaptıkları aktiviteler ilham verici. Kısa bir zaman önce Montessori Yöntemi üzerine kitaplar okumaya başlamıştım, denk geldi. Biz de kızımla iki gün önce hemen evimizin yanındaki küçük oyun parkında eğlendik biraz. Yaprakları küçücük elleriyle yakalamaya çalışıp un ufak olduklarında şaşırarak yüzüme bakışı, eline verdiğim kozalağı 1 dakika kadar evirip çevirdikten sonra dişlerini kaşımak üzere ağzına götürüşü çok şahaneydi. Makinemizin pilleri bittiğinden hiç fotoğraf çekemedik ne yazık ki! Güneşi kaçırmayalım diye hızla evden çıkarken kontrol etmeyi unutmuşum. Artık bir sonraki etkinliğe...


Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails