ZE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ZE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Ocak 2013 Pazar

Karne Havadisleri...

25 Ocak cuma günü karnelerimizi aldık..
Üç karne de yüzümüzü güldürdü;aslında birazcık da ağlattı (klasik,duygusala bağlamış anne modu)
Önce karne merasimine babamızın katılmasına karar vermiştik fakat ben dayanamadım ve saat 12:00 gibi firar edip işten,oğlumun yanında aldım soluğu.Ne de olsa ilk karnesiydi..
Beni görünce çok sevindi.Ben ondan çok daha heyecanlıydım o kesin.Karnesi ne olursa olsun yeter ki gözlerinin içi hep gülsün,buna şüphe yok;fakat insan bir tuhaflaşıyor işte, her şeyin en iyisi,en güzeli yavrularının olsun istiyor.Kendileri için elbet,başkaları görsün beğeni toplasın diye değil.


Karnesindeki notları görünce en çok kendisi sevindi nitekim..
Karne hediyesi olarak PSP oyun konsolu istiyordu.Aslında karne hediyesi kavramını biz zorla soktuk kafasına sanırım.Karneni bir alalım bakalım,emeklerinin karşılığı olarak bir hediyemiz olur elbet demiştik bir ara.Epeyidir para biriktiriyordu zaten,çok az bir miktar kalmıştı tamamlanmasına.Onu ekleyip alacağız istediğini inşallah.PSP değil de tablet olabilir belki.Yaklaşan doğum günüyle birleştirip uyanıklık yapacağız birazcık da :)

RU ve ZE de aldılar karnelerini..
Gökteki yıldızları yeryüzüne indirmişlerdi kuzularım.Gurur kaynaklarım benim.Varlıkları benim için hazine değerinde iken yaşattıkları gurur ve mutlulukla daha bir aydınlatıyorlar dünyamı.Rabbim eksikliklerini göstermesin,hep gülsün yüzleri dilerim...
Onlara da küçük birer karne hediyesi almadan olmazdı tabi :)



Hayat karneleri iftihar ve mutluluklarla dolu olsun dilerim.
Tüm çocukların...

Dip not:Okulun koridorunda lise arkadaşımı görünce pek bir tuhaf hissettim kendimi;o da yavrusu için gelmişti muhtemelen.Bir zamanlar başımızda kavak yelleriyle koşturduğumuz koridorları şimdi veli sıfatıyla arşınlıyor olmak tuhaf hisler uyandırdı bende.

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Evleniyor(muş)...

Aşk,evlilik,flört vs konularının,çocuk algısındaki karşılığını merak etmekteyim.Zannımca,en çok kimi seviyorsan onunla evlenirsin gibi bir algı söz konusu;buna mukabil, kardeş,anne,baba gibi aile içinden kimselerle evlenmekte hiçbir sakınca yok onların nazarında.Zira ZE, bugüne dek hep "ben büyüyünce RU ile evlenicem" söyleminde bulunur-du.

Ta ki bu akşama kadar...

Akşam babasıyla kız tavlası oynarken itiraf ediverdi birden:

ZE :"Biz Ziya'yla evlenicez biliyor musun anne?"
A:   Hönkkkk !!!
A:  "Ziya'da kim kızım?"
ZE: "Arkadaşım"
A:   "Sizin sınıftan değil galiba,ismini hiç duymamıştım"
ZE: "Hayır,Çizmeli kedi sınıfından"
A:  "Hımmm sizden büyük yani"
ZE: " Evet,en büyük sınıftan"
Olgun takılıyoruz anlaşılan :)
ZE:  "O beni yanaklarımdan öptü"
O ana kadar gayet sakin dinleyen babanın antenleri dikleşiverdi hemen:
B:  "aaaaa olur mu kızım,öptürme öyle kimselere" :)))
Klasik Türk kız babası nolcak 
ZE: "Bi de dudaktan öptü beni"
!!!! aman aman babanın görüntü karlanıverdi birden;ayar şart:
B: "hiiiiiiiiiii,sakınnnnn"
A: "annecim arkadaşlarınla yanaktan öpüşebilirsin tabi ama aileden biri dışında dudaktan öpmüyoruz kimseyi olur mu?"
ZE: (duymazdan gelerek ve gayet üstünkörü) "tamammmmmm"

Büyüyoruz galiba...


25 Nisan 2012 Çarşamba

Fashion TV'ye model yetiştiriyorum...

İnsanın süslü bir kızı olmaya görsün...


 Sabah yataktan kalkar kalkmaz soluğu gardrobun başında alan;

Gece uykusunda giyeceği pijamaları bile kendi zevkine göre seçen;


Günde 50 kere kıyafet değiştiren;


Sabah okula gitmek için giyinirken annesine kırk takla attıran;

Pantolonda mutlaka jeani ve tabi ki skinny modeli,etekteyse fırfırı gösterişi ve illaki miniyi tercih eden;


Giydikleri içine sinmişse havalara girip babasının karşısına geçerek "tatatatammmmm,babacım nasıl olmuşum" diye beğeni bekleyen;

Fırsatını bulduğu an, annesinin makyaj malzemelerinin başına geçerek sürüp sürüştüren;


Çorabından,ayakkabısına,şapkasınsan,aksesuarlarına kadar uyum ve gösteriş gözeten;

İlla ki kendi tercihlerinde ısrar eden,anne azıcık müdahale edince şiddetle O'nu püskürten;


Saçlarını pek seven,"popoma kadar değiyor" diyerek onlarla övünen ve fakat kıvırcıklığından hazzetmeyip düzleşmesi için annesinin düzleştiricisine göz diken;

Eşofmanla gezmeyi zinhar kabul etmeyen,es kaza okula giderken giymesini istediğimde "hiç okula giderken eşofman giyilir mi ?" diye ukalalık eden ve her nerde ne şekilde olursa olsun eşofmanla dolaşmayı kendine hakaret addeden;

Aşırı kokoş bir kızla işim var işim...

Not:Krem rengi fırfırlı etek bizzat benim emeğimdir :)

4 Nisan 2012 Çarşamba

Sakız Çiğneyen Küçük Kız...

Zaman ne hızlı,ne zalim falan gibi girizgahlar yapıp duygusala bağlamayacağım,
Hele hızını kuşa kurda,börtü böceğe benzetip gereksiz metaforlar hiç yapmayacağım,
O bildiğini okuyor nasılsa;bize de yapabilirsek şayet,tadını çıkarmak kalıyor yaşamın.
*
Dün akşam kardeşimin PC sinin arşivinde rastladık aşağıdaki kayda,
Ve bunun gibi birkaç kayıt daha;nasıl sevindim hazine bulmuşcasına.Zaman zaman ekleyeceğim diğerlerinide;yer etsin hatıratımızda...
*
En fazla 8-9 aylık bu kayıtta ZE,
Anneannenin evinde çekilmiş,dayımızın yanındayız.
Nasılda şeker ama...



Hem izledim,hem duygulandım,hem dişlerimi gıcırdattım,hemde ağzımın sularını sildim bir yandan...
Böyle de sakız çiğnenmez ki ama :)

22 Aralık 2011 Perşembe

Kızı Olanın Vay Haline...

Kim demişti  "bir kız çocuğu her anneye nasip olmalı,kızı olmayan anne oldum demesin" diye...
Bak işte şimdi de diyorum ki:
Kızın mı var derdin var...

Kök söktürüyor bana bu aralar kelimenin tam anlamıyla.İnadım inat,dediğim dedik.Her ne yapıyorsak "ben yapacağım" diye atılıyor ortaya.Tamam yapsın,iyi de beceriyor ne yapıyorsa ama acelemiz olduğunda diretmesi sinirlerimi bozuyor yahu.Üstelik kıyametleri de koparıyor istediği olmayınca.

Pek de süslü.Sabah okula hazırlanırken iki saat ne giyeceğinin kavgasını veriyoruz tek derdim oymuş gibi.Benim hazırladıklarımı beğenmeyip burun kıvırıyor,üstelersem yaygara çıkarıyor ve sonunda kendi istediğini yaptırıyor.Kel alaka kombinlerle ama kendi beğenileriyle okul yolunu tutuyor.Bir de giyindikten sonra babasının karşısına geçip "tataaaammm,çok güzel olmuş muyum babacım?" diye beğeniye sunuyor.
Yelek,hırka vs.giydirmek ayrı bir sorun.Üzerindeki bluzu kapatıyor düşüncesiyle reddediyor giymeyi."Kızım üşüyeceksin",yok kime ne?Bildiğini okuyor cadı.Es kaza giydirebilirsem pazarlık yapıyor"okula gidince çıkartacağım ama" diye.Ne halin varsa gör.
Aman ne çile...

pantolon giyilmedi ya...
Kot pantolon takıntımız var birde.Pek seviyoruz jean giymeyi.Üstelik skinny tarzı:)
Bir kaç gün önce,iki gün üst üste giydiği kot pantolonu 3.gün de giymek isteyince izin vermemiş ve şort etek giydirmiştim.Veryansın ederek reddetti giymeyi ve iki saat ayak direyip odasından çıkmadı hasbam.Biz gidiyormuş gibi yaparak daire kapısını üstüne örtüp onu içerde yalnız bırakınca ağlayarak geldi ve babası dayanamayıp içeri girerek alıp getirdi arabaya.Ama ne olsa beğenirsiniz:
Yine dediğini yapmış ve kirli pantolonu geçirmiş bacağına,üstelik pis pis sırıtarak da meydan okurcasına...

Geçenlerde bir sabah uyandı ve direkt olarak ağlamaya başladı."Allah Allah ne oluyor acaba?" dedim.Huyu değildir öyle sabah sabah ağlayarak uyanmak.Sonra kendi kendine mızırdanarak söylendiğini duydum.Aynen şöyle diyordu:
"Ama ben bunu giymek istemiyorum,bunu giymiycektim"
Sabah sabah uyanmış ve pijamalarına bakarak ağıt yakıyordu benim kokoş kızım.Akşamdan üstünde olan skinny!!! kotunu sabah kalkıpta üstünde göremeyince çok içerlemiş ve kendine gelmeyi bile beklemeden kalkıp tekrar üstüne geçirmişti bile ben yanına gittiğimde.Merak ediyorum bu kızla geçireceğimiz evreleri ve şimdiden endişelerim aldı başını gidiyor...

kendi haline bıraktığım bir gün...
Kız çocuğu olur da makyaj özentisi olmaz mı?Pöfffff....
Ne zaman işe güce dalıp başı boş bıraksam,yatak odamda makyaj masamın önünde buluyorum hatunu.Sürüp sürüştürmüş,parfümleri üstüne boca etmiş vaziyette hemde.Öyle de masum bakıyor ki yüzüme,kızamıyorum da kendisine.
Ben de öyle idim küçükken,biraz da ondan belki de.Annem ortalıkta olmadığı bir anda alıverirdim rujunu elime,dudaklarıma,yanaklarıma sürerdim de sürerdim.Onun geldiğini anladığım an var gücümle silmeye çabalardım ama nafile anlardı o yine de kalıntılardan.
Bir de o zamanlar(hala var gerçi,hatta edindim bile bir tane) kapağı altın renginde,ruju yeşil fakat sürünce çok tatlı bir pembesi olan "sihirli ruj" diye satılan bir ürün vardı.Sürünce kolay kolay çıkmıyordu.Onu sürersem vay halime.Silsem de boşuna,şıp diye anlardı annem ve söylenir de söylenirdi.
Zaman geçti,devran döndü ve aynı sahneleri şimdi ben kızımla yaşıyor ve gülümseyerek karşılıyorum durumu.
Çok sempatik değil mi ama?


Herşeye rağmen keyfi bir başka.Kızı olan anneler ne dediğimi iyi bilir.Onunla mutfakta çorba karıştırmak,keke yumurta kırmak,masa hazırlamak,sofra toplamak,tırnaklarımıza oje sürmek,bağıra çağıra şarkılar söylemek, deliler gibi dans etmek,gezmelere gitmek,hatta giydirip kuşatmak!!! ayrı bir zevk.
Tıpkı küçükken oyuncak bebeğimle evcilik oynadığım günlerdeki gibi...

12 Eylül 2011 Pazartesi

Mini Konser...

Müzik kulağı çok iyi ZE'nin.
İlk duyduğu şarkının melodisini anında kaydediyor hafızaya ve bir daha ki dinleyişinde,ilk tınıda anlayıveriyor hangi şarkı olduğunu.
Bu konudaki kabiliyetini benden aldığı muhakkak.
Sesi,bana gelecekte karşılacaklarım konusunda ipuçları veriyor ufak ufak.Öyle gür ve yüksek perdeden çıkıyor ki sesi,konuşurken bile bazen kulaklarımızı tıkamak zorunda kaldığımız oluyor.
Ağladığında ise halimiz içler acısı:)
Gerek hobi ,gerekse eğitim ve meslek seçimi olarak müziği benimsemiş olursa ilerde,mutlak suretle hep destek tam destek olarak arkasındayım sonuna dek.
İçimde kalan ukteden belki de...
Sanatın hangi dalına gönül verirse çocuklarım,en büyük alkışı ben tutacağım onlara...
Sanatla ilgili olan nesillerin,ne denli aydınlık yollar açtığı aşikar zira.

İşte ZE hanımın ilk solo çalışmalarından bir örnek,
Yolun açık olsun sevgili kızım:)


Pazar Keyfi...

Pazar günü babayı denetimcilere kaptırınca kardeşim yetişti imdadımıza.
Buluştuk ama kendisi YA'yı da alarak maça gitmeyi tercih etti,bizde kuzenlerle kız kıza takılalım dedik.İyi de ettik.Sakin ve keyifli bir pazar muhabbeti oldu...

İşte bu günden enstantaneler...

Güzel kuzenler ,




ZE çok sevdiği oyun parkında etrafı izlemede...


Bu da anneye gönüllü poz...


Küsme nöbetlerinden birinde,aklı sıra benden saklanıyor.Yalnız verdiği frikik pek bir cömert...


Anneyi de çekmek istedi elbet...


Bir poz kesmez...


ZE makinayı kapıp tüm restaurantı milim milim çekti.İlk fotomodel bizdik tabi...




Hacer sevgisi...


Kendini çekmekten öyle keyif alıyor ki.Makinayı nerdeyse ağzına sokacak...


Uzaktan görünüm...


Çocukların favorisi Trombolin...


Keyiften mest halleri...


Yorulmak nedir bilmediler...


Elinden gün boyu makinayı düşürmedi...


Zoraki pozlamalar...


Baba nihayet işlerini bitirip yanımıza geldi,bir müddet beraber oturduk ve
artık gitme vakti.
ZE yorgun ve uykulu...


Baba omzu gibisi yok...


Bu da marina hatırası...



Baba kız maket tekne seyirinde...


Giderayak...


Veee arabaya biner binmez uykuya yenik düşen küçük hanımın yorgun bedeni...Şoför koltuğunda çünkü almak istediğimde babamın kucağında oturacağım diye kıyametleri kopardı.Bizde uyumasını bekledik...


Kendinden geçiş...


Bu video da trombolinde keyif ederken.O denli keyifliydi ki resimle ortaya dökülmezdi elbet.


Bir hafta sonu daha böyle geldi geçti işte...

16 Mayıs 2011 Pazartesi

3'e 1 kala...

3 yaşımıza 1ay kala huylarımızda inanılmaz değişimler var bu ara...
ZE hanımda özellikle...
O,halim selim,melek soylu, güzel huylu, sakin, uyumlu, sevgi kelebeğinin yerini şimdilerde, asi, dediğim dedik, dik kafalı, saldırgan, huysuz,yaygaracı bir delibaş devraldı.
Öyle böyle değil,hele katlanılır türden hiç değil.O anlarda kendime hakim olmakta epey zorlanıyorum,ama çevremdekiler ısrarla ne kadar sabırlı olduğumdan dem vuruyorlar.
Sabah okula gidecek,giysilerini çıkarıp gösteriyorum:
-"Hayıııııırrr ben onu giymiycemmmmm"
-"Ama çok güzel bak,üstelik sana da çok yakışıyor"
-"Hayırrrrr ittemiyorum,ben Hello Kittyli giycemm"
-"Ama annecim hep aynı şeylerde giyilmez ki"
-"Giycem işte,ben onu giymiycem(benim önerdiğimi)"
-"Ayyyyhhhh tamam ne istiyorsan onu giy" ee pes yani...
Mütemadiyen her sabah yaşanan manzara bu.İkizi RU ise ne giydirirsen razı,oğlan işte...
Bu sabah tutturdu illaki mor eşofman altını giyecek,ee hadi giysin dedim,ama baktım ki popo kısmında dikiş atmış,sökük var:
-"Annecim o sökülmüş,onu giymeyelim,ben onu dikeyim,yarın giyersin,şimdi bunu giy olur mu?" diye eline başka bir mor alt veriyorum,
-"Hayırrrr ben bunu giyicem"
-"Ama kızım bak burası sökülmüş,olmaz ki böyle,popon görünür sonra"
-"Hayır bişey olmaz ben bunu giycem" dedi ve giydi bile,
-"ee tamam çıkar o zaman şimdi dikeyim öyle giy", cevap aynı:
-"Hayır işte"
-"Amannnnn ne halin varsa gör,uğraşamayacağım seninle"
Sökük öyle çokta büyük olmadığından çok üstünde durmadım artık,tahammül gücüm tükenirse ortaya avaz avaz bir durum hakim olur ki bunu da bünyem hiç kaldırmıyor.
Geçenlerde İzmit'e çok çok yakın bir arkadaşıma(hatta kardeşten öte) kahvaltıya gittik,Hacer(müstakbel gelinimiz),kardeşi Seda ve kız kardeşimle birlikte.Eee birde ZE hanım tabi...
Gittik,kahvaltımızı yaptık,oturduk keyif çayları,kahveleri içtik,bol sohbet muhabbet herşey yerinde,herşey süper.Arkadaşım Sırma'nında İlkim adında çok şeker bir kızı var,ZE'den 2 ay küçük.Çok bilmiş,çok fırlama bir velet.Gel gör ki bu iki sıpa,ota ..oka herşeye kavga ettiler,hiçbir şeyi paylaşamadılar.Bu duruma alıştık,evden aşinayız ama dışarı çıktığımızda ZE hanımın yaşattıkları fecahatti.
Önce İlkim'in puseti için etmediğini bırakmadı.Ben yanımda götürmemiştim,Sırma da İlkiminkini açınca kıyamet koptu.
İllaki kendisi binecekmiş,ama o İlkimin desekte nafile,parçalıyor kendini,yerlere atıyor.Bende en sonunda bıraktım elini,ne halin varsa gör ben gidiyorum dedim.
Kimin umrunda,döndü arkasını ters istikamete doğru hızlı adımlarla yürüyor.Ben ona tavır yapacaktım oysaki...
Arkasına bile bakmadan gidiyor,baktım dediğim dedik takıldım peşine mecbur.Koştur koştur zor yetiştim,az kalsın yola çıkacaktı.
Elinden tutmak isterim,tutturmaz,sakinleştirmek isterim,mümkün değil.Katır damarı tuttu bir kere.En sonunda "ahhhh yeter artık"deyip kaptığım gibi kucağıma,deli danalar gibi böğüre böğüre ağlaması eşliğinde devam ettik yolumuza.Ama bu nahoş tavırları gün boyu devam etti.Bezdirdi ve götürdüğüme götüreceğime pişman etti beni.Oysa ki bir zamanlar,sakin,muhlis tavırlarından dolayı bu tip tek kişilik gezmelerde hep o eşlik ederdi bana.Kontrol etmesi daha kolay olduğundan  nitekim.
2,5 yaş sendromu bizde biraz tehirli lakin acısını çıkarırcasına sancılı başgösterdi. Isırmalar,sıkmalar,mıncıklamalar,vurmalar,köşeye sıkıştırmalar,çocukça şiddetin masumane haliyle her türlü varyasyonlarını kendisinde görmek mümkün.Bu çok canımı sıkan bir durum.Halbuki elimizden geldiğince şefkatli davranmaya özen gösteriyoruz,haa arada tarafımca çıldırma nöbetleri olmuyor değil ama bu denli saldırgan olmasına sebep olacak kadar vahim değil kanımca.Sanırım bu bir süreç,bir süre sonra geçip gidecek.Ya da umarım öyledir.Oğullarımda böyle bir tutuma hiç şahit olmadığımdan,kendisinden hiç ummadığım kızımda rastlamak şaşırttı beni.Ama umuyorum ki geçecek,geçmesi lazım...
Bir de bu aralar başka bir can sıkıcı durum daha ortaya çıktı ki,bu mevzudaki sıkıntımı körükledi resmen.
Her can sıkıcı durumda,canını sıkan kim olursa "Sen ..oksun" (kaka kelimesinin argodaki versiyonu) diyor. :((
İlk duyduğumda ağzım açık kaldı,nerden duydu?nasıl oldu?derken cevabı kendim buldum.Kısa bir süre önce dayımızla birlikte,Ata Demirer'in "Eyvah Eyvah 2" adlı filmini izlemiştik.İçinde küfürvari şeyler olmadığını duyduğum ve çokta eğlenceli bir film olduğunu bildiğimden izlemelerinde sakınca görmemiştim.Lakin anladım ki çocuklar içinde cımbızla çekiyorlarmış.Nitekim sahnenin birinde, Hüseyin kız arkadaşını görmek için evinin önüne gidiyor ve panik halinde ördeklerin dışkıladığı yere düşüyor.Her yanı pislik oluyor.Babası ne olduğunu sorduğunda "Ördek ...okuna düştüm" diyor.Çok gülmüşlerdi bu sahnede,birkaç kez de tekrar edip gülüştüler hatta.Ayıp olduğunu söyleyip uyarsamda akıllarında öyle bir yer etmiş ki,unutmamışlar.Özellikle ZE hanım.YA ve RU kullanmıyor şükür ki.Lakin ZE her söylediğinde RU şikayet etmek için yanıma geliyor  ve ben ZE'yi uyardığımda bundan müthiş bir haz alıyor.Okulda da tekrarlıyormuş bu can sıkıcı tutumları ne yazık ki.Bu da beni ziyadesiyle mutsuz ediyor.Ne şekilde davranacağımı şaşırıyorum.
Uzmanlar yaptığının yanlış olduğunu anlatın diyorlar..Eee anlattım,hemde kaç kere.
Kısa süreli molalar verin diyorlar,ee onuda yaptım,cıkkk olmadı.
Görmezden gelin,üstünde durmayın,olumsuz tavırlarınız bile onun nazarında ilgi çekmek olarak addedilir ve tavrına devam eder diyorlar,onu da denedik,yok anam oda olmadı.
En son klasik biber sürme tekniğini !!:) bile denedim yok yok yok.Ne yaptıysam henüz vazgeçiremedim bu çirkin tutumdan.
Biliyorum ki,o tüm şirinliğiyle,en masum haliyle bunun ne anlama geldiğini bile tasavvur edemiyor,tepkisini bu şekilde dile getiriyor sadece.Ne yapmalı ne etmeli,bir uzmandan destek istemeli sanırım...

19 Şubat 2011 Cumartesi

Cumartesiden kısa anekdot ve YARUZE hit

Bir cumartesi öğleden sonrası:
Tüm gün evde harıl harıl temizlik yapılmaktadır,
YA&RU&ZE ise ortalıkta serseri mayın misali,ne ile meşgul olacaklarını şaşırmış halde dolanırlar.Kah TV de çizgi film izleyerek,kah salonun ortasında top oynayarak,kah topladıklarımızı dağıtarak vakit geçirmektedirler.
Bir süre sonra kapı çalınır,gelen dededir.
"De-deeeeee" nidalarıyla karşılanan dede,pek bir mesut,öpüşür koklaşır hepsiyle.
Anne-baba temizliğe kaptırdıklarından kendilerini,çocukların öğle uykusu gümbürtüye gitmiştir.Madem bu saate kadar uyumadılar,bu saatten sonra da uyumasınlar,akşam erken yatarlar nasılsa diyerek,en azından güzel havanın tadını çıkarmak gayesiyle,anne,babaya çocukları bahçeye çıkarması konusunda rica da bulunur.Bunu duyan çocuklar,sevinç naraları atmaktadırlar.Hemen hazırlanmaya koyulunur.
O sırada dede salondan,kapı önünde ayakkabılarını giymeye hazırlanan ZE'ye seslenir:

Dede: Zeyneppp,nereye gidiyorsun?
ZE : Paakaa(parka)
Dede: Bende geliyim mi?
ZE : Hayır sen gelme,sen ağla!!!
Dede : Üüüüüüü :(
ZE : Gel gel dede,şaka yaptım,hadi sen de gel,ben hiç sana kızar mıyım?
Yufka yürekli minnoş ZE'nin kalbi,çok sevdiği dedesini üzmeye daha fazla dayanamaz ve beraberce dışarı çıkarlar.

Bu aralar RU ve ZE nin dilinden düşmeyen,bağıra çağıra söyledikleri,nağmesiyle beraber her satırını ezbere bildikleri,benimse hiç haberdar olmadığım bir şarkı var.Dayılarında dinlemişler.
Ahanda burda işte....

8 Şubat 2011 Salı

Armut dibine düşer...





ZE müzikte oldukça kabiliyetli,kulağı çok iyi,annesine çekmiş bu konuda.
İlerde müzikle ilgili hayalleri olursa idealist olmasını dilerim.
Bu konuda anneni örnek alma meleğim...



Not:Video biraz yarım yamalak oldu,birde çeviremedim bir türlü,bilen varsa yardım lütfen

14 Ocak 2011 Cuma

Bizim kızın halleri...

Yazdan kalma bir Tuzla akşamı...
Annesi,o pamuk yanaklarından defalarca öpmek isteyince,kız sonunda sıkılıp,annenin yanağına harbi harbi bir Osmanlı tokatı yapıştırıverir.
Anne, ne olduğunu şaşırıp şokun etkisini atınca üzerinden,kendisine kızdığını ve annelere,büyüklere daha doğrusu kimselere vurulmaması gerektiği konusunda kısa bir ders verdikten sonra özür dilemesi gerektiğini söyler lakin kız da tık yok!!!

ı-ııhh diyor başka da bişey demiyor.
"Ama ben çok üzüldüm" diyor anne,
"Üzüüüül" diyor kız,
"Ama ağlarım "diyor anne,
"Ağlaaaa " diyor kız,

Hatunun zerre umru değil.
Anne bir süre tavır alır,kız arada "annecim" nidalarıyla annenin nabzını yoklar,anne bunu fırsat bilip her defasında "ama sen anneye vurdun ve anne çok üzüldü,özür dilemen gerek" desede kız dediğim dedik,annesi gibi delibaş,nuh der peygamber demez.Çevirir kafayı geri döner...

Anne sonunda dayanamaz,bir vesileyle sarılır minnoşuna,ama bu arada yine sokuşturuverir araya "özür dilemeyecek misin anneden?"diyerekten,

ve kız sonunda pes eder,birazda annenin yumuşamış tavrından esinlenerek...

"Özüü dileyim anne" der

ve anne muradına erer...


Geleceğe not:

30 ay 21 günlük Ze..

Boy:    94 cm
Kilo : 15,4 kg

15 Ağustos 2010 Pazar

Zeynep'ten ve Zeynep'e


Bir kız çocuğu her anneye kısmet olmalı bence...Kız çocuk sahibi olmak,annenin hemcinsi olduğundan belki daha özel bir deneyim anne açısından diye düşünüyorum.Evladın kızı erkeği olmaz diye düşünenler olabilir, katılıyorumda buna,fakat paylaşımların ortak oluşu ve daha minicikken bile her davranışında bir incelik,sıcaklık ve anaç tavır bulunuşu beni biraz daha yakın hissettiriyor kızıma...


Bu aralar bıcır bıcır,sürekli konuşuyor.Artık derdini açık açık anlatır hale geldi, e tabi 26 aylık oldu az da değil...Rüzgar'la kıyaslayınca açık ara önde dil gelişimi.Ancak biliyorum ki her çocuğun gelişim süreci farklı o nedenle pek doğru bulmuyorum kıyaslamayı...Zaten Rüzgar'da epey anlatıyor derdini sorun yok yani...


Müzikle aramız çok iyi sanırım üç çocuğumdan en az biri müzikle alakadar olacak ki bu beni çok mutlu eder doğrusu...Anne yapamadı çocuklar yapsın bari...
Sanata mutlaka ilgi duy...Ruhun ışıklansın....

Rüzgar'dan ziyade Yamaç'la arası çok iyi.Aslında onun Rüzgar'la sorunu yok fakat Rüzgar nedense pek hoşlaşmıyor Zeynep'le bu da beni çok üzüyor eminim Zeynep'i de.
Umarım zamanla değişir....
Kardeşlerinle hep yanyana,hep omuz omuza ol,hep sevin birbirinizi...

Öpücük delisi,tam bir sevgi böcüğü,yüzünden gülücük eksik olmuyor,mutlu bir çocuk şükür ki,
hep böyle devam eder umarım...
Koşulsuz ve şartsız sev insanları,hep...

Hele bir küsüyor ki evlere şenlik...İnsanın sürekli küstüresi geliyor o halini görüp gülmek için:)
Gönlünü almaksa çok basit:Gülümse ve bir öpücük al:)
Ömrün oldukça dilerim hep gül ve kin besleme kimseye...



Kıvır kıvır saçları inanılmaz güzel,belki ilerde föne çok zaman ve para harcayacak ama ben çok hoşlanıyorum bu halinden,umarım oda saçlarıyla ve kendiyle barışık biri olur ömrü boyunca....

Asi ruhlu,ne yaparsan yap kendi bildiğini okuyor...Kafasına koyduysa birşeyi hiç kimse mani olamıyor ona...
Hayat boyu doğru bildiğinde şaşma kızım,yolundan çevirmeye çalışanlara dön arkanı...


Seninle yapacağımız çok şey var çooooooookkkk....
Düşündükçe heyecanlanıyorum...
Sağlık ve huzur eksik olmadıkça....


Erkeklerim siz üzülmeyin,anneniz hepinize yeter...

Related Posts with Thumbnails