RU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
RU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Mart 2013 Çarşamba

Camekan...

Sol gözümüzdeki kaymaya nihayet bir tedavi şekli belirlendi.

































Nur topu gibi 1 numara hipermetrop astigmatımız var artık...
Ve iki de şirin camekanımız...

27 Ocak 2013 Pazar

Karne Havadisleri...

25 Ocak cuma günü karnelerimizi aldık..
Üç karne de yüzümüzü güldürdü;aslında birazcık da ağlattı (klasik,duygusala bağlamış anne modu)
Önce karne merasimine babamızın katılmasına karar vermiştik fakat ben dayanamadım ve saat 12:00 gibi firar edip işten,oğlumun yanında aldım soluğu.Ne de olsa ilk karnesiydi..
Beni görünce çok sevindi.Ben ondan çok daha heyecanlıydım o kesin.Karnesi ne olursa olsun yeter ki gözlerinin içi hep gülsün,buna şüphe yok;fakat insan bir tuhaflaşıyor işte, her şeyin en iyisi,en güzeli yavrularının olsun istiyor.Kendileri için elbet,başkaları görsün beğeni toplasın diye değil.


Karnesindeki notları görünce en çok kendisi sevindi nitekim..
Karne hediyesi olarak PSP oyun konsolu istiyordu.Aslında karne hediyesi kavramını biz zorla soktuk kafasına sanırım.Karneni bir alalım bakalım,emeklerinin karşılığı olarak bir hediyemiz olur elbet demiştik bir ara.Epeyidir para biriktiriyordu zaten,çok az bir miktar kalmıştı tamamlanmasına.Onu ekleyip alacağız istediğini inşallah.PSP değil de tablet olabilir belki.Yaklaşan doğum günüyle birleştirip uyanıklık yapacağız birazcık da :)

RU ve ZE de aldılar karnelerini..
Gökteki yıldızları yeryüzüne indirmişlerdi kuzularım.Gurur kaynaklarım benim.Varlıkları benim için hazine değerinde iken yaşattıkları gurur ve mutlulukla daha bir aydınlatıyorlar dünyamı.Rabbim eksikliklerini göstermesin,hep gülsün yüzleri dilerim...
Onlara da küçük birer karne hediyesi almadan olmazdı tabi :)



Hayat karneleri iftihar ve mutluluklarla dolu olsun dilerim.
Tüm çocukların...

Dip not:Okulun koridorunda lise arkadaşımı görünce pek bir tuhaf hissettim kendimi;o da yavrusu için gelmişti muhtemelen.Bir zamanlar başımızda kavak yelleriyle koşturduğumuz koridorları şimdi veli sıfatıyla arşınlıyor olmak tuhaf hisler uyandırdı bende.

17 Ocak 2013 Perşembe

Benim bir oğlum var...

Zirzop bir oğlum var benim.Adı Rüzgar; biz ona kısaca blogda RU diyoruz,evde ise Rüzzzz :)
Adına yakışır mizaçta bir çocuktur benim oğlum.

Fırlama,aşırı sosyal, muzip, abiyle birleşince Voltranı oluşturan, ikiziyle kedi-köpek misali hırlaşan,sevgiye deli  gibi aç,açık bir kucak görünce kedi gibi sokulgan,pamuk gibi,ipek gibi yumuşacık,löp löp suratlı,ördek dudaklı bir oğulcuk benim oğlum...
Okulla arası pek iyi değildir.Mütemadiyen sorar "anne bugün tatil mi?" diye;
Aldığı cevap "evet" ise sevinçle bağırır "oleeyyyyy" diye.
Ahhh bir de "hayır" olursa cevap,büzülür o ördek dudaklar,sarkar o löp löp yanaklar "yaaaa-aaaa" diye hazin hazin ağıtlar yakar...
Bilgisayar oyunlarına bayılır.Hafta içi yasak olduğundan, hafta sonunu iple çekmesinin ikinci nedeni de budur.Ağzı dolu dolu "hafta sonu bol bol bilgisayall oynıycam" der çarşambadan başlayarak.Dayısına gitmeye can atar zira orada rahat rahat tadını çıkarır bilgisayalın :) Cuma akşamları genellikle orada kalırlar ZE ile beraber;ertesi gün sabah YA'nın kursu olduğu ve benim O'nu götürmek zorunda olduğumdan.Tüm cumartesi dayısıyla takılırlar kah bilgisayar oynayarak,kah koridorda top koşturarak...


ZE ile kedi-köpek gibiler dedim yaa;aslında ZE kanadında durum hiç de öyle değil zira bebek gibi sever kardeşini.Gel gör ki RU karşılık vermez O'nun ilgisine beklediği gibi.Abiye gösterdiğim aşırı ilgiyi önemsemez,normal karşılar da,ZE'ye azıcık sırnaşsam, hemen yanıbaşımda biter, sokar kafasını kedi gibi bacaklarımın arasına.Olur da ZE'ye ufacık bir iltimas geçersem hemen koyar tavrını "ama bu haksızlıkkkk" diye.Husumeti anne karnındaki yer kavgasıyla başladı zannımca :)

Abisinin aksine çok sosyaldir, dışadönüktür, çekingenlik bilmez.Abisi çoğu kez onu götürür yanında birinden birşey istemesi gerektiği zamanlarda.İlk gördüğü insanla senelerdir tanışıyormuşçasına muhabbeti kurar anında."Şeytan tüyü var bu çocukta" der kim tanışsa oğlumla.Babasına çekmiş fazlasıyla bu konuda.
Uykuya hiç dayanamaz.Gözleri kısılmaya başladı mı sızacak yer arar.Bulamazsa olduğu yerde kıvrılır kalır,dünyayı gözü görmez.Babası kılıklı olduğunu söylemiş miydim? :)
Yemek konusunda da öyledir.Felsefesi:"Yemek buldun ye,dayak buldun kaç"tır bu konuda :)Hastalık halleri dışında hiç nazlanmaz yemek konusunda.Herkesten önce yer bitirir,kalkar sofradan sorunsuzca.Bin şüküüüürrrr ve maşallahhhh... ;)

Komiktir benim oğlum aynı zamanda.Suratına bakınca güldüren bir tipi vardır ayrıca.Kimi zaman dili dönmez,kimi zaman yanlış algılar,kimi zaman bilinçli espriler yapar gülümsetir karşısındakini..Zehir gibi akıllırdır da.Duyduğu bir kelimeyi mantığıyla değerlendirip karşına sürüverir zaman sonra..

Bir kadınla karşılaşmıştık AVM'nin birinde ikizler henüz 6 aylık civarlarındayken.O dönemleri çok zordu RU'nun.Sürekli ağlar,halihazırda zor olan durumumu misli misli zorlaştırırdı ağlama krizleriyle.Bu nedenle çok isyan ettirdi,çok bezdirdi bilhassa kendinden.Şikayetlerimin baş kahramanı idi kendisi o dönem.
Kadın pusette yan yana oturan ikizleri görünce yanaştı yanımıza ve sevmeye koyuldu onları.Bilhassa RU çekti dikkatini.Maşallahlar,inşallahlar derken hiç aklımdan çıkmayacak şu lafları etti kendisi:

-"Benim adım Zekiye,yaz aklının bir köşesine.İlerde Zekiye diye bir kadın vardı bana demişti dersin:bu çocuk ilerde çok büyük bir adam olacak,yani çok iyi yerlere gelecek,üst düzey bir iş yapacak ve sana en çok bu çocuk bakacak.En büyük hayrı bu çocuktan göreceksin.Demedi deme..."

Kahin teyzem diye sevesim geldi kadını.İçine mi doğdu?Hemen oracıkta bir senaryo yazıp sahneye mi koydu?İşi gücü yoktu, laf ola beri gele lafazanlık mı yaptı yoksa düşüncelerimden ötürü Allah'ın karşıma çıkardığı bir ikazmıydı bilemedim.Bakıp göreceğiz kehanetlerin realitesini...
Belki de bir bürokrat yetiştiriyorumdur kim bilir :)
Velhasıl, ben doğurdum diye söylemiyorum,keyifli bir çocuktur RU'cuğum.
Abisinin haşarılık ortağı,ikizinin küçük bebeği,babasının huydaşı,ikinci kalesi,annesinin löp löpü,pamuğu,ördek dudaklısı Rüzzzzzz'ü dür O.

Ve işte dün akşamdan son bir RU enstantanesi:

Akşam iş çıkışı kafileyi toplamışız, arabadayız;keyifli neşeli eve dönüyoruz.Gün içerisinde internetten okuduğum bir haberi aktarıyorum çocuklara:
-Biliyor musunuz ben bir haber okudum bugün,sizinle paylaşmalıyım mutlaka.Diyor ki haberde:Fazla şeker tüketimi çok tehlikeliymiş.Özellikle doğal olmayan şeker;mesela abur cuburların içinde bulunan ya da en basiti beyaz toz ve kesme şeker bile çok zarar veriyormuş vücudumuza.Kanser hücrelerinin en sevdiği besin imiş şeker.Hızla çoğalıyorlarmış gereğinden fazla yapay şeker girince vücuda..
-Kanser ne anne? diyor RU
Bende bu sevimsiz hastalığın öldürücü bir hastalık olduğunu ve vücudumuza iyi bakmazsak bizi de etkileyebileceğini söylüyor,ardından ekliyorum:
-Eğer abur cubur gıdalar yerine,bol bol meyve sebze yersek, vücudumuz bu sevimsiz kanser hücreleriyle savaşır ve bu savaşı kesin kazanır.
ZE katılıyor ordan:
-Pırasa yemeliyiz dimi anne?
RU'da takviye kuvvet olarak şunları ekliyor:
-dimi anne? pırasa yersek komiser* mikropları vücudumuzdan giderler:)

-----------------------------------------------------------------------------
*komiser: kanser :) (dilimizden ırak)

16 Ocak 2013 Çarşamba

space of freedom...

RU ve ZE okulda uzay konusunu işliyorlar bu hafta.Yani anlattıklarından yola çıkarak ben öyle düşünüyorum.
Dün diyor ki ZE:

Z:  -Anne biliyor musun uzayda başka gezegenlerde var..
A:  -hımm evet kızım,kaç tane olduğunu da biliyor musun peki?
Z:  - evet 9 tane
diyor ve başlıyoruz saymaya:
A&Z: -Merkür,Venüs,Dünya,Mars...
bir sessizlik oluyor ve RU tam o anda atılıyor ordan:
-Nisan,Mayıs,Haziran...
  :)

Rüzgar gibi esip geçtiğimiz günler...
Bu sabah kahvaltı hazırlarken RU yine yanımda öğrendiklerinden bir kuple sunuyor:

-Anne biliyor musun dünyamızda yer çekimi var.
-Evet oğlum
diyor ve elimde bulunan(kırılmayacağından emin olduğum ya da öyle umud ettiğim) küçük nane yağı şişesini yere atıyorum(deneysel yaklaşacağız diye kafa göz yarmasak bari)
-Bak işte yer çekimi olduğu için bu şişe yere düştü ama biliyor musun uzayda yer çekimi yok
-Evet biliyorum uzaydaki adamlar havada geziyorlar diyor ve ekliyor:
-Uzayda ne güzel özgürlük var dimi anne?
-!!!???
Jonathan ruhlu oğlum benim...
Süperman yer çekimine karşı...

10 Eylül 2011 Cumartesi

Rüzgar'ım;

Rüzgar'ım canım oğlum;

2 saat kadar önce,babanın yarında çalışacak olması (potansiyel müşteri denetimleri varmış pazardan başka gün yok ya ııııı:() nedeniyle ananeniz bana kıyamayıp seni götürmek istedi.
Seni,çünkü iki erkek velet beraberce çok azıyorsunuz da ondan.

Yamaç'ın bu konuda ki tepkilerini biliyorsun.Asla başka bir evde (bu ananenizde olsa) biz olmadan kalmak istemiyor.Öyle bir zaafı var bize karşı.
Sen kalabiliyorsun,çünkü bebekliğinden beri ananen,senin ve Zeynep'in  ikinci anneniz oldular.
Çoğu gün siz ağlıyorsunuz O'nun arkasından ananenizle gitmek için.Hatta bugün senin ardından Zeynep epey süre
"Ananem neden gitti?" diye salya sümük ağıt yaktı.
"Ben onu çok seviyorum amaaaaa" diye diye...

Ama bugün gitmek istemedin ilk kez.Ananen epey dil döktü ikna edebilmek için.Bir sürü de vaatte bulundu,dondurma,park,çikolata,oyuncak...

Cezbetmedi hiçbiri seni,istemedin işte.

Bende gitmeni istedim ne yalan,ananene destek oldum ikna çabalarında,

Ama sen "hayır" diyordun ısrarla.


Büyüyorsun artık,kardeşlerinle paylaşımların arttı,sıkılmıyorsun bu nedenle hiç evde,ondan uzaklaşmayı istemeyişin evden.Beraberken öyle mutlusunuz ki,kavgalarınız da hiç eksik olmuyor ama saniyesinde unutuyorsunuz her seferinde.Bu benim hoşuma gidiyor ziyadesiyle.Sizi sarmaş dolaş gördüğümde,keyiften süzülüyorum bulutların üstünde.Dualar ediyorum Allah sizleri hiç ayırmasın,hep böyle keyifle muhabbette olun diye.


Neden sonra kabul ettin "tamam" dedin,dayanamadın sanırım daha fazla ısrarlara.
Ya da "annem beni istemiyor  diye mi düşündün yoksa?"

Sakın böyle düşünme bebeğim,canımdan çok seviyorum seni biliyorsun.Sen ve kardeşlerin benim için herşeyden öte.Ne denli düşkün olduğumu bilirsiniz size.Ama bazen nefes almaya da ihtiyacı var bu annenin değil mi?Yoksa pili bitiyor yolun yarısında.

Giderken öyle bir laf ettin ki,gittiğinden beri taş gibi oturdu içerime.Soluk alamadım uzun süre.
Bu nedenle belki de,
"Gel gitme yavrum,başederim üçünüzle de" diyemeyişim.

"Neydi annecim canını acıtan?" dersen söyleyim hemen:

"Ama ben seni özlerim" dedin ayakkabılarını giymiş,kapıdan henüz çıkmış iken

Kimsenin sözlerini duymasını istemez gibi fısıltıyla söyledin bunu bilmem neden?

Bu nedenle defalarca kez tekrar ettirişim tam olarak anlayabilmek için söylediklerini.Belki de anladım da içimi yakan kelimeler,bedenimi de kasıp kavursun,yangın yerine çevirsin diye yineletişim.

İdrak edişimde nihayet,sarıldım sana sımsıkı.

"Bende seni çok özlüyorum bebeğim" dedim,"hemde çok."
"Baban işi biter bitmez alacak yarın hiç merak etme"
"Tamam annecim" dedin ve döndün arkanı,bindin asansöre,

Bende arkandan uzun uzun baktım öylece...
Yetmedi balkona çıktım seyrettim arkandan gidişini,
Sende dönüp dönüp baktın sürekli...
Şimdi konuştum ananenle,"ben eve gitmek istiyorum,ama Zeynep neden gelmedi,onlarda buraya gelsinler" diye sıralıyormuşsun isteklerini.
Bugünlük idare et be aşkım,öğlene gelip alacağız hemen hiç merak etme.

Kuzum benim,bitanemsin sen benim,
pamuk oğlum,ördek dudaklımsın,
öpmeye doyamadığımsın...

Uyu da hemen sabah olsun emi?

11 Şubat 2011 Cuma

RÜZGAR gibi eserdi,şimdi ise Sam Yeli...

Öyle bir oğulcuğum var ki benim,
Kendi kendine yetebilen, sıcakkanlı, girişken, tezcanlı, kurnaz tam bir şirinlik muskası.

Onun adı Rüzgar yani kısa koduyla RU...

Doğduğunda dolma burunlu, çirkince bişeydi, hastanede karışmış olabilme ihtimalini düşündürtecek kadar;)
Sürekli ağlaması,3 çocuğa nasıl bakacağım endişesi taşıyan,depresyonun  dibine vurmuş şahsıma öylesine ağır geliyordu ki...
Anneme mütemadiyen,
"Ben bunu istemiyorum,alın götürün siz bakın" lafını söyleyecek sapkınlığa ulaştığını söylemem yeterli sanırım.
6 ay boyunca sürekli ağladı,kolik belası yüzünden tabi.
Bende her ağladığında içten içe kinleniyordum,minicik bedeniyle çaresiz yatan,annesinden medet uman,zavallı yavruma...

Şimdi o günleri ve aklımdan geçirmekle yetinmeyip dışa vurduklarımı düşündükçe utanıyorum kendimden ama hakikaten çok zor günlerdi benim açımdan.2,5 yaşında,hayatımın merkezinde yer alan YA,bir anda ikinci hatta üçüncü plana düşecekti,yeterince ilgilenemeyecektim,bu durumdan nasıl etkilenecekti endişesi kurt misali kemiriyordu içimi.O nedenle zehir ettim o günleri hem kendime hem minik kuzularıma.Ama en çok RU'dan çıkardım sanki hıncımı,sürekli huysuzlanmasından mütevellit.

Affet beni kuzum...

Gün geçtikçe,benim huysuz oğlum daha sakin,daha oturaklı  bir karaktere büründü.Gelişim konusunda hep o önderlik etti ZE'ye kıyasla.

Mesela ilk dişi o çıkardı 29 Ocak 2009 da 7 ayını yeni doldurmuşken,

İlk o yürüdü,tam 1 yaşında,

Tuvalet eğitimine ilk o adapte oldu tam 2 yaşında,hemde 1 hafta gibi jet bir hızla(maaşallah diyeyim en çok benim nazarım deyiyor çünkü)

İlk anlamlı kelimeler yine ondan çıktı 2 yaşına girmeden,sonra da susturamadık zaten...

Yemek sorunumuz hiç olmadı çok şükür,önüne ne koyduysam yedi şayet açsa(bu konuda babamıza çekmişiz),o nedenle hiç zorlamadım onu.
Yemek istemiyorsa acıkmadı demekki ya da biraz yiyip "ben artık yemiycem,doydum,eline sağlık annecim" demişse "peki oğlum" deyip tamamladık bu faslı.

Dışardan geldiğinde hemen montunu,ayakkabılarını çıkartır,yıkar ellerini,uyarıya gerek kalmadan.
Yardımsız giyer üstünü başını.

Hiç naz yapmaz,yabancılamaz,utanmaz sıkılmaz,girdiği her ortama anında uyum sağlar(bu huyu da babadan) ve kırk yıldır tanıyormuş gibi sırnaşır iki dakka içinde,bayılır herkes bu nedenle ona.Herkesin favorisidir bu sebepten en çok.

Uyku konusunda da üzmez beni minik tosunum,öğlende akşamda ver eline biberonu kendi uçar yatağına,bitirince sütünü "anneeee bittii,alııımısın?" diye ikaz eder,ben biberonu alır almaz da döner arkasını geçer uykuya.Arada istisnalar da vardır tabi.Yataktan kalkıp evin içinde gezinmeler vs.Ayak sesini duyup tekrar koyunca yatağına bu kez direnmez ama.Bazı geceler bizim yanımıza yatmak ister,kırmayız bizde,ama 5 dakka geçmez "ben kandi yatağımda yatcam" diye döner yatağına.Uykusunda konuşur sürekli,çok komiktir bu hali çok güleriz.Sürekli birşeyleri paylaşamaz onun kavgasını verir."o benim topum,hayır o benim Kaayumm"vs vs...

Çok kurnaz ve üç kağıtçıdır aynı zamanda,
"Hadi Zeynep bana kaka de" der mesela,
ZE de "Kaka" deyince bu kez bana döner ve
"Anne Zeynep bana kaka dedi,sen ona kıt(kız) ağzına biber sür onun" diyerek ortamı kızıştırır zıpır oğlan.
Anne de "ben biliyorum kimin ağzına biber süreceğimi" deyip kapatıverir mevzuyu uzatmadan.

YA ile müthiş anlaşırlar.Bir araya geldiler mi durum fecahat.Koltuk tepeleri mi demeli,masa üstlerimi,yoksa çekmeceler mi?Kıkır kıkır kıkırdamaktan yorulmak bilmezler.Abuk subuk kelimelerden oluşan lisanları vardır birde kendi aralarında.Muhtemelen kendileri de anlamıyorlar lakin kulaklarına hoş geldiklerinden olsa gerek söyleyip söyleyip gülerler.ZE ile anlaşmaz YA ile anlaştığı kadar hem cins olmasının etkisinden sanırım.ZE 'yi öpmez,öptürmez de ama YA'ya yapışır sulanır resmen,sanki aynı karında aynı anda ikisi yatmış.Tuhaf işte...

Öyle bir oğlum var işte benim,
Daha çok şey var anlatacak,sığmaz sayfalara
Anlatılmaz yaşanır,

SEVİYORUM SENİ ÖRDEK  DUDAKLIM,HEMDE ÇOOOKKK


8 Temmuz 2010 Perşembe

Kuzulardan kısa kısa...





Gün geçtikçe daha ballanıyor minik kuzularım.Hergün yeni bir mimik,yeni bir ifade şekilleniyor yüzlerinde.Dilleri ise artık dönmekten öte şakıyor resmen...

Biri erkek biri kız olmasıyla beraber farklı birçok özellikleri daha var birbirlerinden.Anne karnından dış dünyaya ilk merhabalarında Rüzgar aralamıştı önce kapıyı;bu her konuda hep bu şekilde devam etti...İlk diş,ilk emekleme,ilk yürüyüş,ilk kelimeler,ilk tuvalet alışkanlığı ve aklıma gelmeyen ne varsa ilk Rüzgar önderlik etti hep.Kısa süre sonrada Zeynep izledi onu.Belkide uyanık bebeğim kendini riske atmamak adına rehber olarak tayin etti kendince Rüzgar'ı...

Yamaç ikisininde en sevdikleri..Yani Rüzgar'la Zeynep pek hoşlaşmıyorlar birbirlerinden.Aslında Zeynep daha sevecen ve çok içten.Yamaç'ı da Rüzgar'ı da inanılmaz seviyor ve bunu açık açık gösteriyor fakat sanırım Rüzgar bu konuda biraz nasıl desem hoşlanmıyorum bu kelimeden fakat "kıskanç".Evet öyle maalesef:( Zeynep'i öptüğümüzde ya da onunla ilgilendiğimizde hemen yanımıza sokuluyor ve aynını onada yapmamızı istiyor.Hemde bunu Zeynep'i iteleyerek yapıyor.Ammavelakin Yamaç'ı öptüğümüzde hiç böyle bir tepkiyle karşılaşmıyoruz.Neden bilmiyorum ama,sanki Zeynep'i rakip olarak falan mı görüyor nedir durum aynen böyle...

Umarım ilerde bu durum değişir...

Yamaç ise ikisine karşı zaman zaman hırçınlık gösterse de genel olarak sevgi dolu yaklaşıyor.Onlarla oyun oynamaya bayılıyor;özellikle hem cinsi Rüzgar'la daha bir sıcak sanki ilişkileri...Yeri gelince hamilik görevi bile üstleniyor ki bu durum beni ziyadesiyle mutlu ediyor.

Geçenlerde bahçede oyun oynarlarken Zeynep'le Yamaç'ın yaşıtı bir kız çocuğu oyuncak yüzünden birbirlerine girerlerken Yamaç hemen duruma müdahale etti ve "-kardeşimi itme neden itiyorsun?" diye hesap sordu mesela...

Nasıl hoşlandım,nasıl gururlandım sanki ülkeyi müdaafa ediyormuşçasına koltuklarım kabardı birden...

Anneler zaten çocuklarının en ufak başarılarından dolayı alkış tutmazlarmı???

"aaaa aferin oğluma tuvalete kakasını yaptı bak babası, yuppiii şak şak şak"

Haaa bu arada kaka demişken:))

Çok şükür Rüzgar artık tamamen kurtuldu bezden.Gecede gündüzde bezlenmiyor artık...

Zeynep'te % 70 tamam gibi,kısa süre sonra o da başaracak eminim...

Ne de olsa Rüzgar önderimiz dimi???
Related Posts with Thumbnails