Şükür bugünleri gösterene...
Gelişimlerimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gelişimlerimiz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 Haziran 2012 Cumartesi
Roller Değişti...
İlk göz ağrım büyümüş,okumayı öğrenmiş de kardeşine kitap mı okurmuş...
Şükür bugünleri gösterene...
Şükür bugünleri gösterene...
30 Mayıs 2012 Çarşamba
Havadisler,Yeni Sorunsallar ve İlginç Diyaloglar...
Havalar ısındı-gerçi hala yaz geldi diyemiyoruz o ayrı-bahçe sezonu açıldı;tempomuz da arttı haliyle.
Apartmanda yaşamamıza rağmen ne mutlu ki koskocaman bir bahçeye sahibiz tüm site sakinleri olarak.Üstelik yeşillikler içinde.Apartmanlara sıkışıp kalmış,betonlar arasında çocukluklarının keyfini sürmekten yoksun kalan çocuklara göre oldukça şanslı görüyorum kendimizi bu nedenle.Çocuklar alabildiğine özgür koşup oynuyor bahçe içinde.Bizde kimi zaman komşularla toplaşıp kamelyalarımızda yahut direkt olarak çimlere serilip mini piknikler yapıyoruz keyif içinde.Çocuklar cıvıl cıvıl cıvıldaşırken bizde sohbete dalıyoruz hatunlarla.Eve dönüşlerimiz, çoğunlukla eşlerin eve dönüş saatlerine denk geliyor.Buna karşın, çocuklar hala tatmin olmayıp sürünerek dönüyorlar eve.Bıraksanız bütün gün koşturdukları yetmiyormuş gibi akşamda girmeyecekler eve.Yemek yemek falan da zinhar akıllarından geçmiyor tabi.Onca enerji tüketmelerine karşın yine de sofraya oturulduğunda bin bir naz niyazla yiyorlar yemeklerini.Neyle çalışıyor bu çocukların mekanizmaları biri bana izah etsin lütfen!!!???
YA kart oyunlarına hevesli şu sıra.Futbol kartları bahsini ettiğim.Üzerinde futbolcu resimleri olan kartları ellerine alıp çarpıştırıyorlar,yere düşen kartların ikisi birden ön yahut arka(atmadan önce tahminlerini söylüyorlar)geldiğinde, bilen kazanıyor.Dandik bir oyun yani; fakat çocuk hevesi işte..
Top oynamaya da bayılıyor.Kendi gibi futbolsever bir kaç arkadaş edindi ve her gün onlarla maç yapıyorlar büyük bir keyifle..
Haftada iki gün yüzme derslerimiz devam ediyor.Çok zevk alıyor bu işten.Güle oynaya gidiyor derslere.Okul çıkışı biraz geziniyor peşi sıra en sevdiği ulaşım aracı olan trenle varıyoruz tesise.Yüzme işini büyük oranda hallettik gibi.Sadece nefes kontrolünde ufak bir problemimiz var;bir de sırt üstü yüzerken popomuzu yukarda tutamıyoruz;ağır çekiyor birazcık;)Ama zamanla onlarda hallolacak.Aşırı bir özgüven ve ego sorunumuz var birde.Hocanın anlattıklarını dinlemiyoruz bir türlü.Hoca taktik verdiği vakit bizim ki kafayı sağa sola çeviriyor ve başka şeylerle ilgileniyor.Aklı sıra "ben her şeyi biliyorum,sen ihtiyacı olana anlat" der gibi gayet ukalaca tavırlarla meydan okuyor hocaya.Hocadan arada zılgıtı yemiyor değil tabi.Ama YA'nın genel tavrıdır bu;asla akıl vermeye,nasihat etmeye,rehberlik etmeye gelemez.Misal:
Bir kaç gün önce üçü de evde.Bir nedenle birbirlerine girmişler ve yaygara kopuyor bu nedenle.Yanlarına gittim;üçünü de koridora çağırarak karşıma aldım.Eğildim ve;
"Bakın çocuklar siz kardeşsiniz;kardeş olmak çok özel bir durumdur.Kardeşlerle büyümek herkesin sahip olabileceği bir şans değildir.Siz böyle bir şansın değerini unutuyorsunuz bazen.Keyfini sürmek yerine eziyet ediyorsunuz birbirinize bla bla bla ..." gibi bir dolu nasihatı sıralarken ben,RU ve ZE kaldıkları yerden devam ederek kaçıştılar içeri.YA ise-zoraki kaldığı her halinden belli bir biçimde- kımıl kımıl kımıldanıyor.Ben de sarfettiğim onca lafın havada kalmasından rahatsız olarak:
"YA beni anladın mı?" diye sordum.Aynı ukala tavırla:
"Anladım ama bu konuyu kapatsak artık" diye koydu noktayı.Daha ne denir ki o dakkadan sonra :(
Birbirlerine girmek demişken:
Bu ara fazlaca muzdaribim bu konudan ötürü.Bu zamana değin gayet uyumlu ve keyifli vakit geçiren YARUZE kardeşler,bir süredir tabir-i caizse kedi-köpek gibi yiyorlar birbirlerini.Yine keyifliler birlikteyken,yine birbirlerinin yokluğunda mahsunlaşıyorlar fakat bir arada olduklarında mütemadiyen didişir oldular bu sıra.Yaşları itibariyle gelişen bir durum mu yahut yanlış giden birşeyler mi var bilmiyorum fakat oldukça can sıkıcı bu haller.Onlar iki dakika sonra unutuyorlar gerginliklerini lakin biz bu kaos durumlarıyla başetme konusunda biçare kalıyoruz sıklıkla.Birbirlerini itip kakıyor,peşi sıra canı yanan "annneeeeee" ile başlayan şikayet sözcükleriyle bitiyor yanımda derhal.Şikayet konusunda tavrım hep net:
"Şikayet duymak istemiyorum,sorunlarınızı kendi kendinize halledin" deyip gönderiyorum.Boynu bükük,hüsran halleriyle ayrılıyor yanımdan şikayet sahibi; fakat dedim ya, iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar kaldıkları yerden nasılsa.Bu konuyla ilgili olarak RU ile aramızda geçen bir diyalog, trajikomik bir biçimde epey güldürdü beni:
Yine birkaç gün önce, sabah erken saatte uyanan YA ve RU salona geçip oyuna dalarlar.Baba işe gitmiş,ZE uyuyor,bende yarı uyur yarı uyanık halde hala yataktayım.Bir gerginlik durumu hasıl oluyor yine.RU'nun ağlayan sesi giderek yanıma yaklaşıyor ve nihayet burnumun ucunda görüyorum kendisini:
"Anneeeee,YA..." demeye kalkar kalkmaz lafı ağzına tıkıyorum çocuğun:
"Şikayet istemiyorum RU "
!!!
RU yine ağlamaklı ve dikkate alınmadığı hissinden dolayı mahsun bir biçimde zoraki bir cümle kuruyor:
"hıhh, bende sorunumu babama anlatırım o halde"
!!!
Konu diyaloglardan açılmışken, kardeşlikle ilgili bir anekdot daha paylaşmadan geçemeyeceğim.
RU ve ZE küçük bir gerginlik yaşarlar yine.Bende her zamanki misyonumla!! "siz kardeşsiniz" le başlayan ve teması kardeşliğin önemi olan demeçlerimden birini veriyorum.
"Siz kardeşsiniz;hem de ikiz kardeş.Çok özel bir durum bu.Herkes kardeşiyle birlikte doğmaz.Mesela YA benim karnımda tek başına büyüdü.Eminim orda çok sıkılmıştır.Fakat siz ikiniz beraber geliştiniz benim karnımda.Birbirinizle sohbet ettiniz,dokundunuz,dertleştiniz;hiç sıkılmadınız bu nedenle...."
RU böler bu duygu yüklü sözleri:
"ama ben orda çok sıkışmıştım biliyor musun anne"
:)
ZE'yi gardrop başından ayırabilirsem, bir ara O'ndan da bahsedeceğim inşallah...
:))
Apartmanda yaşamamıza rağmen ne mutlu ki koskocaman bir bahçeye sahibiz tüm site sakinleri olarak.Üstelik yeşillikler içinde.Apartmanlara sıkışıp kalmış,betonlar arasında çocukluklarının keyfini sürmekten yoksun kalan çocuklara göre oldukça şanslı görüyorum kendimizi bu nedenle.Çocuklar alabildiğine özgür koşup oynuyor bahçe içinde.Bizde kimi zaman komşularla toplaşıp kamelyalarımızda yahut direkt olarak çimlere serilip mini piknikler yapıyoruz keyif içinde.Çocuklar cıvıl cıvıl cıvıldaşırken bizde sohbete dalıyoruz hatunlarla.Eve dönüşlerimiz, çoğunlukla eşlerin eve dönüş saatlerine denk geliyor.Buna karşın, çocuklar hala tatmin olmayıp sürünerek dönüyorlar eve.Bıraksanız bütün gün koşturdukları yetmiyormuş gibi akşamda girmeyecekler eve.Yemek yemek falan da zinhar akıllarından geçmiyor tabi.Onca enerji tüketmelerine karşın yine de sofraya oturulduğunda bin bir naz niyazla yiyorlar yemeklerini.Neyle çalışıyor bu çocukların mekanizmaları biri bana izah etsin lütfen!!!???
Bahçemizden küçük bir kesit |
Arka bahçeden bir bölüm... |
Top oynamaya da bayılıyor.Kendi gibi futbolsever bir kaç arkadaş edindi ve her gün onlarla maç yapıyorlar büyük bir keyifle..
Haftada iki gün yüzme derslerimiz devam ediyor.Çok zevk alıyor bu işten.Güle oynaya gidiyor derslere.Okul çıkışı biraz geziniyor peşi sıra en sevdiği ulaşım aracı olan trenle varıyoruz tesise.Yüzme işini büyük oranda hallettik gibi.Sadece nefes kontrolünde ufak bir problemimiz var;bir de sırt üstü yüzerken popomuzu yukarda tutamıyoruz;ağır çekiyor birazcık;)Ama zamanla onlarda hallolacak.Aşırı bir özgüven ve ego sorunumuz var birde.Hocanın anlattıklarını dinlemiyoruz bir türlü.Hoca taktik verdiği vakit bizim ki kafayı sağa sola çeviriyor ve başka şeylerle ilgileniyor.Aklı sıra "ben her şeyi biliyorum,sen ihtiyacı olana anlat" der gibi gayet ukalaca tavırlarla meydan okuyor hocaya.Hocadan arada zılgıtı yemiyor değil tabi.Ama YA'nın genel tavrıdır bu;asla akıl vermeye,nasihat etmeye,rehberlik etmeye gelemez.Misal:
Bir kaç gün önce üçü de evde.Bir nedenle birbirlerine girmişler ve yaygara kopuyor bu nedenle.Yanlarına gittim;üçünü de koridora çağırarak karşıma aldım.Eğildim ve;
"Bakın çocuklar siz kardeşsiniz;kardeş olmak çok özel bir durumdur.Kardeşlerle büyümek herkesin sahip olabileceği bir şans değildir.Siz böyle bir şansın değerini unutuyorsunuz bazen.Keyfini sürmek yerine eziyet ediyorsunuz birbirinize bla bla bla ..." gibi bir dolu nasihatı sıralarken ben,RU ve ZE kaldıkları yerden devam ederek kaçıştılar içeri.YA ise-zoraki kaldığı her halinden belli bir biçimde- kımıl kımıl kımıldanıyor.Ben de sarfettiğim onca lafın havada kalmasından rahatsız olarak:
"YA beni anladın mı?" diye sordum.Aynı ukala tavırla:
"Anladım ama bu konuyu kapatsak artık" diye koydu noktayı.Daha ne denir ki o dakkadan sonra :(
Birbirlerine girmek demişken:
Bu ara fazlaca muzdaribim bu konudan ötürü.Bu zamana değin gayet uyumlu ve keyifli vakit geçiren YARUZE kardeşler,bir süredir tabir-i caizse kedi-köpek gibi yiyorlar birbirlerini.Yine keyifliler birlikteyken,yine birbirlerinin yokluğunda mahsunlaşıyorlar fakat bir arada olduklarında mütemadiyen didişir oldular bu sıra.Yaşları itibariyle gelişen bir durum mu yahut yanlış giden birşeyler mi var bilmiyorum fakat oldukça can sıkıcı bu haller.Onlar iki dakika sonra unutuyorlar gerginliklerini lakin biz bu kaos durumlarıyla başetme konusunda biçare kalıyoruz sıklıkla.Birbirlerini itip kakıyor,peşi sıra canı yanan "annneeeeee" ile başlayan şikayet sözcükleriyle bitiyor yanımda derhal.Şikayet konusunda tavrım hep net:
"Şikayet duymak istemiyorum,sorunlarınızı kendi kendinize halledin" deyip gönderiyorum.Boynu bükük,hüsran halleriyle ayrılıyor yanımdan şikayet sahibi; fakat dedim ya, iki dakika sonra hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar kaldıkları yerden nasılsa.Bu konuyla ilgili olarak RU ile aramızda geçen bir diyalog, trajikomik bir biçimde epey güldürdü beni:
Yine birkaç gün önce, sabah erken saatte uyanan YA ve RU salona geçip oyuna dalarlar.Baba işe gitmiş,ZE uyuyor,bende yarı uyur yarı uyanık halde hala yataktayım.Bir gerginlik durumu hasıl oluyor yine.RU'nun ağlayan sesi giderek yanıma yaklaşıyor ve nihayet burnumun ucunda görüyorum kendisini:
"Anneeeee,YA..." demeye kalkar kalkmaz lafı ağzına tıkıyorum çocuğun:
"Şikayet istemiyorum RU "
!!!
RU yine ağlamaklı ve dikkate alınmadığı hissinden dolayı mahsun bir biçimde zoraki bir cümle kuruyor:
"hıhh, bende sorunumu babama anlatırım o halde"
!!!
Bizim evin mızıkacıları... |
Bana sürpriz yapmak için grantuvalet hazırlanarak salonun ortasında dans edip yorulduktan sonra yerlere serilmece... |
Tavla, favori oyunlarımızdan... |
Konu diyaloglardan açılmışken, kardeşlikle ilgili bir anekdot daha paylaşmadan geçemeyeceğim.
RU ve ZE küçük bir gerginlik yaşarlar yine.Bende her zamanki misyonumla!! "siz kardeşsiniz" le başlayan ve teması kardeşliğin önemi olan demeçlerimden birini veriyorum.
"Siz kardeşsiniz;hem de ikiz kardeş.Çok özel bir durum bu.Herkes kardeşiyle birlikte doğmaz.Mesela YA benim karnımda tek başına büyüdü.Eminim orda çok sıkılmıştır.Fakat siz ikiniz beraber geliştiniz benim karnımda.Birbirinizle sohbet ettiniz,dokundunuz,dertleştiniz;hiç sıkılmadınız bu nedenle...."
RU böler bu duygu yüklü sözleri:
"ama ben orda çok sıkışmıştım biliyor musun anne"
:)
ZE'yi gardrop başından ayırabilirsem, bir ara O'ndan da bahsedeceğim inşallah...
:))
1 Nisan 2012 Pazar
Akademik Durumlar... :)
Dün,RU ve ZE'nin 2.dönem genel bilgilendirme toplantıları vardı okulda.
Sınıf öğretmenleri, rehber psikolog, ingilizce öğretmeni ve okul müdiresinin tek tek ve genel bilgilendirmelerinin yanı sıra,veliler de soru ve görüşlerini bildirdiler ilgililere...
Öncelikle şunu belirteyim;
Okulumuzdan genel olarak çok memnunuz ve keyifle gidip geliyoruz şükür ki.Öğretmenlerimiz ve sevgili müdiremiz pek özenli ve ilgili.Emeklerine binlerce teşekkür.Ne denli eğlendiğimiz ise resimlerimizden aşikar.
Okuldaki keyif dakikaları... |
Bizimkiler haşarılık peşinde :) |
RU ve ZE hakkında ki genel kanı, çok şükür ki oldukça olumluydu.Özellikle ZE'nin RU'yu kardeşten ziyade bir anne gibi koruyup gözetmesinden,ZE'nin şefkat dolu yaklaşımlarından ve ikisinin de son derece uyumlu çocuklar olduklarından bahsettiler.Motor becerilerinin, bulunduğu yaş aralığının özelliklerine göre oldukça gelişkin olduğunu söylemeleri gülümsetti beni.Özellikle rehber psikoloğun görüşleri benim için keyif verici ve yol gösterici oldu.Ders esnasında yaptığı gözlemlere dayanarak, her ikisinin de derslere katılımının çok iyi, algılarının son derece açık ve el becerilerinin muazzam olduğunu dile getirmesi sevindiriciydi.Bir de üstüne, sınıfta algı düzeyi olarak en iyi durumda olanlar arasında RU ve ZE'yi de sayması katmerlendirdi keyfimi.
ZE'ciğimin ilk sınıf başkanlığı deneyimi:) |
YA,mart ayı başı itibariyle, bu yıl başlayacağı ilköğretim okulunun ana sınıfına geçti.Dolayısıyla bu toplantıda YA'ya dair bir bilgi yok.Ama YA'nın öğretmeniyle sürekli bilgi alışverişindeyim zaten.Öğretmeni harika görüşler dile getiriyor O'nun hakkında.Daha önce kreşe gitmiş olmasının şu an ki durumunda etken olduğunu söylüyor.Sınıftaki pek çok arkadaşından ileri düzeyde olduğu bariz ortada diyor.YA'nın da sık sık dile getirdiği "ama ben her şeyi biliyorum zaten,okula gitmeme gerek yok" söylemleri netlik kazanıyor böylece.Çizgilerle, çubuklarla uğraşmak sıkıyor O'nu; nitekim son günlerde okuma-yazmayı öğrenmiş olduğunu şaşkınlıkla farkediyordum.Elinde sürekli bir kağıt kalem,duyduğu kelimeleri heceleyerek yazmaya uğraşıyor ve çoğunlukla hatasız yazıyor.Bazen bir harfi eksik ya da harflerden birinin diğeriyle yer değiştirmesi şeklinde olsa da genel olarak gayet başarılı;ve benden sadece onaylama kısmında destek alışı diğer bir anekdot.Kitapta, TV de, gazete veya dergi de gördüğü yazıları okumaya çalışması epeydir varolan bir durumdu.Ben bunun görsel hafızadan ileri geldiğini düşünüyor, okumaya başladığına yormuyordum;fakat işi yazıya dökerek bu işi kaptığını göstermiş olduğu küçüğüm bana.
Yeni okulunda yarım gün devam ediyor YA.Yani sabah 08:30 öğlen 12:30 arası.Sıkılmıyor da hem bu sayede.Haftanın iki günü, salı ve perşembe günleri yüzme derslerimiz devam ediyor ve YA bu işten inanılmaz zevk alıyor.Hem çok azimli hem de müthiş istekli.Çok yorucu bir spor olduğunu dile getirse de halinden memnun yine de.
Anne-baba olduktan sonra insanın huzuru, öncelikle çocuklarının sağlığı ve mutluluğu, peşi sıra başarılarıyla paralel gidiyormuş meğer...
21 Eylül 2011 Çarşamba
Hastalık sezonu / Gelişimlerimiz
Yazın gelişi ile birlikte güle oynaya sezon finali yaptığımız hastalık illeti,sonbaharın merhaba deyişiyle birlikte kaldığı yerden,hem de görkemli bir biçimde açılışı yaptı.
Salyalar,sümükler,aksırık tıksırıklar falan filan...
Neyse ki şimdilik ateş,kusma vs.. yok
Allah muhafaza...
Pazartesi göndermemiştim okula,dün daha iyicelerdi gittiler,bugünde gönderip göndermemekte kararsızdım.Burun akıntıları devam ediyordu,hafif öksürük eşliğinde.Kararsızlığım 11:30'a dek sürdü.Ama baktım ki yaramazlığa yetecek derecede enerjiye sahipler,keyifleri de oldukça yerinde,üstelik benimde boğazımda ağrı var,hadi yarım gün gidin bari dedim biraz bencilce de olsa...
Umarım daha az hastalık geçiririz bu kış.Nitekim çocuk sayısı 3 olunca,yarattığı kriz epey sarsıyor ruhu ve bünyeyi.Allah dermansız dert vermesin önemli olan bu elbet,ama grip bile olsa hastalık, üç çocuğun nazları niyazları feci yoruyor insanı.
Bu arada bu sabah itibariyle gelişimlerimiz aynen şöyle:
YA: 5 yaş 7 ay 2 hafta ve 1 gün
Boy : 115 cm
Kilo : 22,5 kg
RU : 3 yaş 2 ay 4 hafta
Boy : 102 cm
Kilo : 17 kg
ZE : 3 yaş 2 ay 4 hafta
Boy : 98 cm
Kilo : 15,8 kg
RU, YA ile mukayese edildiğinde açık ara önde gidiyor.YA'nın 3 yaş 6 aylıkken ölçtüğümüz boyuyla RU''nun şu an ki boyu aynı.Yani YA'ya göre yaklaşık 4 ay önde.
Aynı şekilde ZE ile kıyasladığımızda şu an itibariyle 4 cm fark var arada.Doğduğundan itibaren hep önde gidiyor.Cinsiyet farkınında bunda etken olduğu bir gerçek.
Amaaaannnn sağlıklı olsunlar da önemli olan o.
Etiketler:
Gelişimlerimiz,
Güncel,
hastalıklar
11 Şubat 2011 Cuma
RÜZGAR gibi eserdi,şimdi ise Sam Yeli...
Öyle bir oğulcuğum var ki benim,
Kendi kendine yetebilen, sıcakkanlı, girişken, tezcanlı, kurnaz tam bir şirinlik muskası.
Onun adı Rüzgar yani kısa koduyla RU...
Doğduğunda dolma burunlu, çirkince bişeydi, hastanede karışmış olabilme ihtimalini düşündürtecek kadar;)
Sürekli ağlaması,3 çocuğa nasıl bakacağım endişesi taşıyan,depresyonun dibine vurmuş şahsıma öylesine ağır geliyordu ki...
Anneme mütemadiyen,
"Ben bunu istemiyorum,alın götürün siz bakın" lafını söyleyecek sapkınlığa ulaştığını söylemem yeterli sanırım.
6 ay boyunca sürekli ağladı,kolik belası yüzünden tabi.
Bende her ağladığında içten içe kinleniyordum,minicik bedeniyle çaresiz yatan,annesinden medet uman,zavallı yavruma...
Şimdi o günleri ve aklımdan geçirmekle yetinmeyip dışa vurduklarımı düşündükçe utanıyorum kendimden ama hakikaten çok zor günlerdi benim açımdan.2,5 yaşında,hayatımın merkezinde yer alan YA,bir anda ikinci hatta üçüncü plana düşecekti,yeterince ilgilenemeyecektim,bu durumdan nasıl etkilenecekti endişesi kurt misali kemiriyordu içimi.O nedenle zehir ettim o günleri hem kendime hem minik kuzularıma.Ama en çok RU'dan çıkardım sanki hıncımı,sürekli huysuzlanmasından mütevellit.
Affet beni kuzum...
Gün geçtikçe,benim huysuz oğlum daha sakin,daha oturaklı bir karaktere büründü.Gelişim konusunda hep o önderlik etti ZE'ye kıyasla.
Mesela ilk dişi o çıkardı 29 Ocak 2009 da 7 ayını yeni doldurmuşken,
İlk o yürüdü,tam 1 yaşında,
Tuvalet eğitimine ilk o adapte oldu tam 2 yaşında,hemde 1 hafta gibi jet bir hızla(maaşallah diyeyim en çok benim nazarım deyiyor çünkü)
İlk anlamlı kelimeler yine ondan çıktı 2 yaşına girmeden,sonra da susturamadık zaten...
Yemek sorunumuz hiç olmadı çok şükür,önüne ne koyduysam yedi şayet açsa(bu konuda babamıza çekmişiz),o nedenle hiç zorlamadım onu.
Yemek istemiyorsa acıkmadı demekki ya da biraz yiyip "ben artık yemiycem,doydum,eline sağlık annecim" demişse "peki oğlum" deyip tamamladık bu faslı.
Dışardan geldiğinde hemen montunu,ayakkabılarını çıkartır,yıkar ellerini,uyarıya gerek kalmadan.
Yardımsız giyer üstünü başını.
Hiç naz yapmaz,yabancılamaz,utanmaz sıkılmaz,girdiği her ortama anında uyum sağlar(bu huyu da babadan) ve kırk yıldır tanıyormuş gibi sırnaşır iki dakka içinde,bayılır herkes bu nedenle ona.Herkesin favorisidir bu sebepten en çok.
Çok kurnaz ve üç kağıtçıdır aynı zamanda,
"Hadi Zeynep bana kaka de" der mesela,
ZE de "Kaka" deyince bu kez bana döner ve
"Anne Zeynep bana kaka dedi,sen ona kıt(kız) ağzına biber sür onun" diyerek ortamı kızıştırır zıpır oğlan.
Anne de "ben biliyorum kimin ağzına biber süreceğimi" deyip kapatıverir mevzuyu uzatmadan.
YA ile müthiş anlaşırlar.Bir araya geldiler mi durum fecahat.Koltuk tepeleri mi demeli,masa üstlerimi,yoksa çekmeceler mi?Kıkır kıkır kıkırdamaktan yorulmak bilmezler.Abuk subuk kelimelerden oluşan lisanları vardır birde kendi aralarında.Muhtemelen kendileri de anlamıyorlar lakin kulaklarına hoş geldiklerinden olsa gerek söyleyip söyleyip gülerler.ZE ile anlaşmaz YA ile anlaştığı kadar hem cins olmasının etkisinden sanırım.ZE 'yi öpmez,öptürmez de ama YA'ya yapışır sulanır resmen,sanki aynı karında aynı anda ikisi yatmış.Tuhaf işte...
Öyle bir oğlum var işte benim,
Daha çok şey var anlatacak,sığmaz sayfalara
Anlatılmaz yaşanır,
SEVİYORUM SENİ ÖRDEK DUDAKLIM,HEMDE ÇOOOKKK
Etiketler:
biraderler,
Gelişimlerimiz,
huylarımız,
ilkler,
RU
1 Aralık 2010 Çarşamba
Yamaç'tan kısa kısa...
Yamaç'ın devam ettiği kreşte,arkadaşlarının ailesini ve yaşamını tanıma maksatlı,her yaş grubunun sınıfından bir kişi olmak üzere,ayda bir ev ve aile ziyareti etkinliği düzenleniyor.
Bu ziyaretle,arkadaşlarının ailelerini,nasıl bir evde yaşadıklarını,odasını,oyuncaklarını(çocukları en çok bu ilgilendiriyor) kısacası aile hayatlarını görme ve tanıma fırsatı buluyor çocuklar.Bir nevi daha yakından tanıma şansı diyebiliriz.
Yamaç'ın çok hoşuna gidiyor bu ziyaretler.Bir gün öncesinden hazırlıklarını yapıyor ve uzun uzun bahsini ediyor akşam boyu.
Dün Yağızların evine gittiler.Akşam öyle bir anlatışı vardı ki..Aynen şöyle:
Y: -"Anne çok muhteşem bir salonları vardı,gayet büyüktü"
Y: -"Hot wheels arabası vardı ve hiç kırmamıştı arabalarını"(kendisi arabalarına pek iyi davranmadığından hepsi külüstür durumda olduğu için söylüyor bunu)
A: -"Eeee oğlum kardeşi var mıydı Yağız'ın"
Y: -"Evet vardı,4 aylık,ismi Doruk"
A: -"Anlaşıyorlar mıymış kardeşiyle?"
Y: -"Evet ama bazen yanağını sıkınca ağlıyormuş kardeşi,Yağız'da üzülüyormuş o zaman"
A: -"Eminim canı yandığı için ağlıyordur yoksa abisi onu sevdiği için çok mutludur dimi?"
Y: -"Ben öpünce kardeşlerim ağlamıyor"
A: -"E tabi senin kardeşlerin artık çok büyüdü,bebekler daha hassas olurlar"
falan filan...
Kısacası Yamaç bu ziyaretten oldukça memnun döndü,dolayısıyla bende.Bu tip etkinlikler hoş etkiler bırakıyor çocuklar üzerinde,bizlerde ebeveynleri olarak onların mutluluğuyla mutlu oluyoruz haliyle...
Yamaç'ın dil gelişiminin epey ilerlediğini söyleyebilirim.Onunla konuşurken sarfettiğimiz cümlelere son derece dikkat ediyoruz.Mahsulünüde en verimli şekilde alıyoruz böylece.Tabi her gece okuduğumuz kitapların etkisi de herkesçe aşikar.
ODTÜ yayınlarının kitaplarını çok beğeniyorum,hem çok güzel illüstrasyonlara sahip, hemde dili çok yalın ve anlaşılır.Konularıda ilgi çekici tabi.Sevgili deli anne nin önerisiyle edindiğim yeni cicilerimiz dün görücüye çıktı ve Yamaç tarafından çok beğenildi.Yeni kitaplar almak,benim olduğu kadar Yamaç'ında ilgisini çektiğinden, her ikimizde bayram çocukları gibi mutlu olduk ziyadesiyle.
Dil gelişimi demişken,
Aynı zamanda,son derece,mutlu ya da mutsuz hissediyorum,nazikçe,kabaca,gayet,sanmıyorum.....gibi kelimeleri,cümle içinde yerli yerinde kullanması hoşuma giden bir diğer durum.
Bu aralar boyu pek uzamadı gibi geliyor bana.Kuruntu mu yapıyorum bilmiyorum,gerçi doktor gelişiminin normal seyrinde hatta biraz üstünde bile olduğunu söylüyor ama ben yaşıtlarıyla mukayese edince biraz bodur görüyorum sanki.Babamız uzun,bende normal standartlarda bir hatunum,bilmiyorum çocuklarda durum ne olacak.
Yaşı şu an itibariyle tam olarak: 4 yaş 9 ay 25 günlük
Şu an boyu:109-110 cm.
Kilosu: 20 kg
Umarım benim kuruntumdur.Ya da tek derdimiz bu olsun diyelim...
Etiketler:
5 yaş,
Gelişimlerimiz,
ilgi alanlarımız,
kitaplarımız,
YA
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)