Kahvaltılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kahvaltılık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Nisan 2012

Kahvaltılık Kiş

Sevgili Esra'nın uyarlama tarifiyle karşınızdayım bu sefer. Münevver ablanın kiş tabanını kullanıp üzerine kahvaltıya uygun bir karışım kullanmış. Gerçekten çok lezzetliydi. Ben iki dilim götürdüm :) Tavsiye olunur.

IMG_8587
Malzemeler:
Taban için:
1 + 1/2 su bardağı kadar un silme
60 gr tereyağ (oda ısısında yumuşamış)
1 yumurta
2 çorba kaşığı süt
1/2 çay kaşığı kabartma tozu
Üzeri için:
1/2 su bardağı çedar peyniri, kaşar ve beyaz peynir karışımı
2 yumurta
1 türk kahvesi fincanı süt
1/2 türk kahvesi fincanı krema
İç malzemesi:
Sucuk
Sosis
Yeşil biber

IMG_8613
Yapılışı:
Taban malzemelerini karıştırıp bir araya getirin. Yoğurduğunuz hamuru buzdolabında 30 dakika dinlendirin.
Sucuk ve sosisi ufak doğrayıp soteleyin. Kapatmaya yakın biberi de jülyen doğrayıp ekleyin ve az daha kavurun. Soğumaya bırakın.
Tart hamurunu buzdolabından çıkarın. Az unladığınız tezgahta olabildiğince ince
açın. Kalıba yerleştirin. Üzerine sosis-sucuk karışımını yayın. Üzerine peyniri serpin. Yumurta, süt ve krema karışımını dökün. En üstüne de çedar peyniriyle süsleme yapabilirsiniz. 180 derece fırında hafif kızarana dek pişirin.
Afiyet olsun...

01 Aralık 2011

Münevver Abla'da Brunch Keyfi ve Üç Biberli Lor Kavurması

Geçen Cumartesi Münevver abladaydık. İyi ki bu buluşmalar var da ben de farklı birşeyler pişiriyorum ve sizinle paylaşıyorum. Çok keyifli bir gün geçirdik. Midemiz bayram etti. Munevver abla o kadar güzel şeyler hazırlamış, o kadar uğraşmış ki hepimizin icinden o pamuk elleri öpmek geldi. Tuana da çok cici bir kız oldu ve beni üzmedi. Artık büyüyor. Önceden toplantıdan birşey anlamazken şimdi sohbet edebilir hale geldim. Şimdi de bebekli dört annemiz biraz uğraşıyor. Grubumuz giderek büyüyor. Bu aralar bol bebekli, pek şenlikli. Bu sene yılbaşı buluşmamız bende. Geçen sene Neslos'un hazırladığı yılbaşı davetinden sonra çıtamız epey yukselmişti. Umarım ben de en az o kadar keyifli ve görsel güzellikte bir gün yaşatabilirim herkese.
Oncelikle uslu Tuana ve Can :)
IMG_6898

IMG_6868
Münevver abla'dan sarımsakli ekmek dilimleri, taze meyve suyu,
IMG_6874
pırasa köftesi,
IMG_6866
minik zeytinli-cevizli ekmekcikler,
IMG_6834
marine yoğurt topları ve dört çeşit reçel,
IMG_6826
makaron,
IMG_6823

IMG_6820
Esra'dan domates soslu biber kavurma
IMG_6885
Gülriz'den vişneli çikolatalı kek
IMG_6821
Müge'den kurabiye
IMG_6819
Neslihan'dan cheesecake
IMG_6822
Pınar'dan patates salatası
IMG_6831

IMG_6870
Yasemin'den dalyan ekmek
IMG_6817
Ben de kahvaltı için üç biberli lor kavurdum. Çok lezzetli oldu. Yapımı da gayet kolay. Kırmızı közlük biber, yeşil çarliston biber ve sarı büyük dolmalık biberlerden aldim küçük küçük doğradım. Az zeytinyağında kısık ateste yanmayacak sekilde kapak da kapatarak kavurdum. iyice yumuşayınca loru da ekledim ve 4-5 dakika daha karıştırarak kavurdum. Biraz da tuz ektim. Bu kadar basit. Afiyet olsun...

02 Şubat 2011

Esra'da Hoşgeliyor Kızımız Kahvaltısı


Artık buluşmalarımızı ben de yazıyorum. Bu ara aşka geldim. Yazma sıklığımı arttırdım. Bunda daha fazla tarif uygulamamın ve buluşmalarımızın da payı var sanırım. Önceki buluşmalar yazılmadı, affola.. Ben sadece güzel fotoğrafları yayınlayıp günümüzü harika anlatan altın kızları okumakla yetindim. Ama artık özenle ben de fotoğraf çekiyor ve keyifle size aktarıyorum.


Cumartesi Esra'da bebişimiz hoşgeliyor partisi yaptık. Bu seferki buluşmamız bizim akşam Mickey'nin gösterisine gidecek olmamız sebebiyle kahvaltı şeklindeydi. Farklı bir buluşma oldu ve çok daha uzun sohbet etme şansı yakaladık. Neredeyse sohbet uğruna gösteriye geç kalıyorduk :) Esracığım koca göbüşüyle bize harika sunumlar hazırlamış ve orada olduğumuz süre boyunca da serviste herşeye yetişeceğim diye koşturdu durdu. Ellerine sağlık canım.. En eğlenceli zamanı ise doğacak kızımızın dolabını incelerken geçirdik. Tüm ciciler minicik ve çok şekerdi.


O gün hepimiz yine tıka basa doyacak mamalar hazırladık, afiyetle yedik. Sizin de kahvaltı sofralarınızı şenlendirmesini istedikleriniz varsa tariflere aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Ben daha önceden de tariflerini vermiş olduğum patatesli ekmek ve süt reçelini yaptım. Süt reçelini ilk kez tek başıma yapmayı denedim. Biraz pekmez kıvamında oldu. Yarım saat kadar daha kaynatmam gerekiyormuş. Lezzet süperdi. Biz de ekmeğe sürerek değil de banarak yedik :)

Esra'dan pesto soslu, krem peynirli ve çemenli simitler ve tiramisu
Hünerli Müge'den süslü brownie, kızartma ve kurabiyeler
Yemekbahane Müge'den dereotlu poğaça ve muhammara
Münevver abla'dan kivi ve ayva reçeli
Neslihan'dan brioche ve uğur böcekleri
Pınar'dan patlıcan salatası
Herkese afiyet olsun..
Not: Yemekbahane Müge'ciğim, kolaj fotoğraf için teşekkürler..

02 Temmuz 2009

Süt Reçeli - Dulce de leche

Bu tarif sevgili blog destekçim Pelin'den geldi. O da tarifi Şili'li bir arkadaşının annesinden almış. Uyguladığında ise reçel bir gecede tüm aile fertleri tarafından gelip gidip kaşıklanarak bitirilmiş. Şimdi onun ağzından tarifi size aktarıyorum. Bana henüz yemek nasip olmadı ama sözü var bir kavanoz getirecek.

Tarif latin Amerika ülkelerinde reçel olarak yeniyormuş. Ama söylediğine göre dondurma üzerine, makaron içine ya da sade keke sos olarak kullanılabilir. Afiyet olsun.


"Burada önemli olan konu oldukça yağlı olan sütün içinde şekeri karamelize etmek. Bunun için de tabii ki tam yağlı süt kullanıyoruz. Ancak pastörize olan sütler tam yağlı olmadıkları için sütü yağlandırmak durumundayız. Bana yollanan tarifte tuzsuz tereyağı vardı epey miktar. Ben azalttım ve ek olarak bir buçuk kutu krema (=300 ml) kullandım.

1 litre tam yağlı süte 1 yemek kaşığı tereyağı, 1 tam + 1/4 su bardağı şeker ve kremayı koyarak kaynamaya bırakıyoruz. İlk kaynama emaresinde yarım tatlı kaşığı karbonatı 1 tatlı kaşığı suda eriterek bu karışıma ekliyoruz. Bu noktada ocaktan almak çok önemli zira felaket kabarıyor. Bu durumda önerim bu kabarmayı kaldıracak bir tencere kullanılması ve tabii ki çelik tencere olmalı çünkü çırpıcı ile çırpılıcak ve ateşte yaklaşık 3 saat kalacak ve nihayetinde bu kabaran sütlü nesneyi karıştırarak kabarmasını önlüyoruz. En küçük ocağın en kısık modunda kaynamaya bırakıyoruz. Ben şahsen devamlı karıştırmadım. Ara ara gelip giderek kontrol ettim. Süt önce turuncuya dönecek ve koyulaşacak. 3 saat sonunda akışkan ama müthiş karamel kokusu ile insanı baştan çıkarıp günaha sokmayı başaran bir reçele sahip oluyorsun. Soğudukça insanın rüyasına girecek güzellikte oluyor."

not: Tereyağı tadından hoşlanmayanlar tariften tereyağını çıkartabilir. Bir de bulabilenler bir vanilya çubuğunu yarıp içini çay kaşığı ile tencereye eklerlerse ayrı bir lezzet katacaktır.

18 Ocak 2008

Otlu Çörek


Geçen haftasonu halamla birlikte Bakırköy turu attık. Yorgunluğun üstüne karnımız acıktı. Tam da o sırada çok lezzetli ev yemekleri yapan Kırıktabak'ı gördük. Halama o kadar övdüm ki kendimizi içerde bulduk. Çok lezzetli zeytinyağlılarla karnımızı doyurduk. Bir de otlu çörek yedik ki yemeyin de yanında yatın. Tabi hemen arkasından evdeki sebzeli tariflere bakıp o tariflerden bozma bir otlu çörek yarattık. O tadı bulamadım (hep öyle olur ya) ama çok lezzetli oldu. Beğeneceğinize eminim. Herkese iyi haftasonları...

Malzemeler:
1/2 su bardağı sıvıyağ
3 yumurta
1 su bardağı yoğurt
2-3 su bardağı un
2 paket kabartma tozu

Yarım demet maydanoz
1 demet dereotu
8-10 dal taze soğan
200 gr beyaz peynir
Dereotu, maydanoz ve soğanı ince ince kıyın. Peyniri de ezip ilave edin. Başka bir kapta sıvı yağ, yumurta (birinin sarısını üzerlerine sürmek için ayırın), yoğurt, un ve kabartma tozunu yoğurun. Unu 2 bardak kadar koyup son bardağı yumuşak bir hamur elde edecek şekilde ilave edin. Bardağınızın büyüklüğüne göre 3 bardak fazla gelebilir. Elinize yapışan bir hamur olacak. İçine ot-peynir karışımını da ilave edin. Yağlı kağıt serdiğiniz tepsinize bir kaşık yardımıyla top şeklinde hamurlar koyun. Benim tepsime 16-17 tane sığdı. Biraz büyükçe oldu çörekler. Pişerken kabardıkça birbirlerine yapışıyor gibi görünseler de çıktıklarında ayrı oluyorlar :) Üzerlerine yumurta sarısı sürün ve 180-200 derece önceden ısıttığınız fırında üzerleri kızarana kadar pişirin.

19 Eylül 2007

Her telden çalmak...

Balıkesir tarifleri ve artan makarnayı değerlendirmek üzerine bir yazı ve SEVERİM oyunu...

1. TEL
Geçen haftalarda eşimin ailesi bizi ziyarete gelmişti. Eşimin anneannesinin ellerinden katmer (iç yağlı) ve hamur çorbası yapmak için hamur da getirmişlerdi. Bu isimler Balıkesir'e özgü tabi ki. Sizlerle de bu yöresel lezzetleri paylaşmak istedim.

İÇ YAĞLI
1 bardak ılık su
1 paket maya
1 tatlı kaşığı toz şeker
3,5 bardak un
Hamur yoğurulup parçalara bölünür. Parçalar tabak büyüklüğünde açılır. Bolca yağlanır, yumru yapılıp tekrar açılır. Çok az yağlı tavada pişirilir.

HAMUR ÇORBASI
1 yumurta
1 tutam tuz
1 bardak su
Aldığı kadar un
ile hamur hazırlanır. Yaklaşık 2mm kalınlığında unlanarak açılır ve biraz kuruması için bekletilir. Daha sonra küçük kare parçalara kesilir.
Yağ ve salça kavrulur. Su eklenir. Kaynayınca hamur ve haşlanmış nohut ilave edilir. Siz benimkinin çok hamurlu göründüğüne bakmayın. Hamurunu dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz.

2. TEL
Bir de geçenlerde biraz abartılı miktarda yaptığım makarna dolapta beklemekteydi. Ne yapsam diye düşünürken sunumu güzel ve artan makarnaları değerlendirmek için birebir olan bu tarif geldi aklıma. Sizler de artan makarnalarınızı farklı şekilde yemek için uygulayabilirsiniz.

FIRINDA MAKARNA

Haşlanmış makarna
Kendi suyunda pişmiş mantar sote
Haşlanmış ve didilmiş tavuk
Kaşar
Yarım çay bardağı süt
Yarım çay bardağı tavuk suyu
1 yumurta
tuz-karabiber

Makarna, mantar ve tavuğu tuz-karabiberle harmanlayıp yağlanmış borcama yayın. Üzerine çırptığınız yumurta, süt, tavuk suyu karışımını dökün ve fırına verin (190 derece). İlk 10 dakika üzerini folyo ile örtün sonra folyoyu alın ve suyunu çekene kadar pişirin. Servisten önce rendelediğiniz kaşarı üzerine serpin ve kaşar eriyene kadar daha fırında tutun.

3.TEL
Severim Oyunu...
Sevgili Müge & Müge beni severim oyununa davet etmişlerdi. Yazmak ancak kısmet oldu. Sevdiğim şeyleri üçe indirgemek zor olacak ama içlerinden üç tane seçeyim dedim.


Ailemi, dostlarımı severim. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Yalnızlık ve sevgisizlik hiç bana göre olmadığından etrafımda sürekli olsunlar isterim.



Yemek yapmayı severim. Mutfakta geçen vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum bile... Bu sevdamın gücünü blog açtıktan sonra daha da fazla anladım.


Gezmeyi, farklı yerler görmeyi severim. Ailemle çok fazla gezdiğimden ve yükselenimden sanırım (Yengeç olduğumdan değil kesin) evde oturmak hiç bana göre değil. En fazla bir tam günü evde geçirebilirim. Sonrasında en azından markete gitmem ve bir soluk hava almam lazım :))

İşte bunlar da benim sevdiklerim. Ben kimseyi sobelemiyorum. Çünkü tüm blogcuları çok seviyorum :)

07 Haziran 2007

Süpriiiizz: Enginarlı Omlet


Öncelikle Lamacığım bana teşekkür kartları atmış. Adını tuzlu krakerlerle yayınlamamı çok sevmiş. Ben de teşekkürüne teşekkür ediyor ve aynı benim krakerlerime benzeyen harfli kartı yayınlıyorum. Çok incesiniz canım..



Evet önceden de bahsedilen süpriz buydu :) : Enginarlı Omlet


Gökçen Adar'ın kitabında kuşkonmazlı enginarlı omleti görünce ağzım sulandı. Ben de kuşkonmazsız ve kaşarlı-kekiklisini yaptım. Öncelikle 1 adet kırmızı biberi halka halka doğradım ve çok az yağ kızdırdığım teflon tavada kapak kapatarak kızarttım. Bu arada 3 adet yumurtayı çırptım, içine kekik ufaladım, tuz ektim ve rende kaşar ekledim. Enginarlarım zaten haşlanmıştı. 1 adet enginarı 8-10 parçaya böldüm ve kırmızı biber halkalarının olabildiğince ortalarına gelecek şekilde enginarları da tavaya yerleştirdim ve son olarak yumurtalı karışımı da üzerine döktüm. Yine kapaka kapatarak önce bir tarafını kızarttım sonra tersini çevirerek diğer yüzü de pişirdim. Omletim 2-3 kişiye yetecek büyüklükte oldu. Gerçekten çok lezzetliydi tavsiye ederim.
Bir de geçenlerde düşündüm ki blogum tatlı ve pasta yönünden biraz eksik kalıyor. Neden derseniz, ben tatlı değil tuzlu ve ekşi düşkünüyüm. O yüzden de yemek pişirmek tatlı yapmaktan daha cazip geliyor. Bir de kıvam tutturamam diye korkuyorum tabi. Bu nedenle tatlı tarifi yayınlamadığımdan kendimi kötü hissetmemek için size geçenlerde Yeşilköy'de bir balık restoranında yediğim dondurmalı irmik tatlısının resmini sunuyorum. Sıcak irmik tatlısının içinden buz gibi maraş dondurma çıkıyor. Enfes bir lezzet. Aynısını daha önce de Tike'de yemiştim ama onun fotoğrafını çekmeye fırsatım olmamıştı.

Tatlı sizler içindi ama yine tuzluların hakkını yememek için bir de yemek tavsiyem olacak. Haftasonu ilk defa (biraz geç kaldım tabi ki) Pierre Loti'ye gittik. Oradaki Aziyade Restoran'da aziyade haşlama kuzu tiftikleme yedim. Fotoğrafı aşağıda. Gerçekten de yumuşacık bir kuzu etiydi ve çok lezzetliydi. Tek kötü tarafı restoranın 22.30'da kapanıyor oluşu. Tavsiye edilir...

25 Mayıs 2007

Bol Mineralli Buğday Unlu Ekmek Tarifleri

Haftasonu iki farklı ekmek tarifi denedim. Bana bu ilk denememde sevgili arkadaşım Gökçe yardımcı oldu. Hamur yoğurmak gerçekten de zor işmiş :). İki kişilik kas gücüyle iki ekmeği hazırladık.


İlki sevgili misss Zerrin'in tarifiydi. Tarife buradan ulaşabilirsiniz. Ekmekteki patatesler gözle görünmese de lezzet ve yumuşaklık katmıştı. Ruşeymli unun verdiği lezzet de cabası... Üzerine sürülen yumurta sarısı sayesinde de kabuğu nar gibi kızardı. Teşekkürler bu Misss kokulu ekmek için Zerrincim. Herkes senin tarifini daha çok beğendi ;)

Diğer ekmeği ise Söke'nin tam buğday unu karışımını kullanarak cevizli ve zeytinli olarak hazırladık. Kaba kepek ve özünü içeren tam buğday unu karışımı içerdiği doğal buğday lifleri sayesinde sindirimi kolaylaştırıyor, standart buğday ununa göre daha fazla mineral ve vitamin içeriyor.

Öncelikle 1 paket Söke un karışımına 1 dolu yemek kaşığı kuru maya ve 1 tatlı kaşığı tuz ekleyip karıştırın. Bu karışımın ortasını çukurlaştırıp 1cup su ekleyin (1 cup = 236 ml) ve yoğurun. Daha sonra 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve 1/2 cup daha su ekleyin ve yoğurmaya devam edin . Yaklaşık 10 dakika yoğurduktan sonra üzerini örterek 10 dakika dinlenmeye bırakın. Bu arada 1 su bardağı yeşil-siyah zeytin ve istediğiniz kadar (ben yarım su bardağından biraz fazla koydum) kıyılmış cevizi hazırlayın. Beklemenin ardından hamuru yassılaştırarak yayın ve üzerine zeytin ve ceviz karışımını döküp yoğurmaya devam edin. Yaklaşık 5-10 dakika daha yoğurduktan sonra yağladığınız tepsinize hamuru şekil vererek yerleştirin. 190 dereceye fırınınızı ayarlayın ve fırın ısınana kadar ekmek hamurunuzu tepside dinlendirin. Isıtılmış fırına tepsinizi yerleştirin. İlk 10 dakika sonunda ısıyı 170 dereceye düşürün ve yaklaşık 25-30 dakika daha pişirin. Ek bilgi:İçinde zeytin bulunduğundan, patatesli ekmeğe göre daha hızlı tüketmeniz gerekecektir. Afiyet olsun.

Biraz da buğday ve ruşeym hakkında bilgilenelim:
Ruşeym (wheat germ) buğdayın özü demek. Bu bilinen buğday taneciğinin en tepesindeki 'cücük'tür. Buğdayın iç bölümünden oluşur. Tepesindeki o küçücük hayat kaynağı, bitki oluşmasını sağlayan ruşeym'dir.Buğday ruşeymi, tanenin filizlendiği bölgedir. Muhteviyatında yüksek miktarda A,E ve B1 vitamini, lesitin, esansiyel yağ asitleri ve proteinler ile minerallerden çinko, manganez ve krom bulunmaktadır. Döllenmeden sonra oluşan tohumda bitki embriyosu ile beraber besin deposu bulunur. Embriyo, bitkinin küçük bir kopyasını içinde barındırır. Besin deposu ise, bitki kendi besinini üretebilecek hale gelene kadar embriyonun büyümesini sağlayacaktır. Döllenmeden sonra tohum oluşurken bitki türüne göre nişasta ve protein ile birlikte şeker ve yağ da tohumla birlikte besin olarak depolanır. Nişasta tohum için gerekli olan enerji kaynağını sağlar. Depolanmış proteinler de bitki açısından önemli olan diğer proteinleri inşa etmek için embriyonun ihtiyaç duyacağı aminoasitleri sağlayacaktır. Buğdaydaki toplam proteinin yaklaşık % 8’ini içeren ruşeymin protein miktarı % 30 civarındadır.

Buğday ruşeymi tüm tanenin % 2-3’ünü oluşturur ve gıdalarda, kozmetikte aranan bir üründür. Gıda kullanımına uygun olan ruşeym oranı en fazla % 0,5’tir. Geleneksel bir değirmen sisteminde ruşeym, kepek azaltma pasajlarında elde edilir.

İçinde vücut için gerekli besin öğelerinin bir çoğunu yüksek miktarda içeren buğday ruşeymi, değerli bir maddedir. Bu maddenin % 15 oranında ekmeğe ilave edilmesi ile besin değeri yüksek, oldukça lezzetli ve iç yapısı homojen bir ekmek elde edilmiştir. Bu ekmeğin yeni bir çeşit ekmek olarak piyasaya sunulması, yeterli ve dengeli beslenme konusunda tüketiciye bir katkı olmuştur.
Buğday üç bölümden oluşur.
1- Ruşeym -buğday tanesinin en tepesindeki cücük
2- Kepek
3- Ruşeymin altında bulunan, tohum çimlenirken ruşeyme hayat veren gövde kısmı.

Buğday olduğu gibi öğütüldüğünde bunlar bütünüyle un oluyor. Tam buğdayın içinde;
1- E vitamini
2- Omega 3 ve 6 yağ asitleri
3- Protein
4- Karbonhidrat
5- Zengin vitamin ve mineraller
6- Lif var.

Gelin bunların ne işe yaradığına bakalım:
E vitamini: En güçlü antioksidan-lardan. Hücre yapısının bozulmasını engelliyor, yani kansere karşı koruyor. Cildi korur, güzelleştirir. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önler, böylece damar sertliği ve tıkanmalarını engeller.
Omega 3 yağ asitleri: Kolesterolü düşürmede etkili, metabolizmayı hızlandırır, hormonlarımızın yapımında kullanılır, kavrayış, algılama gücünü artırır.
Omega 6 yağ asitleri: Cilt kuruluğunu giderir, kadınlarda adet dönemimin daha rahat geçmesini sağlar.Bu yağlara iyileştirici yağlar da diyoruz. Bunlar beyin-sinir sistemi, bağışıklık sistemi, kalp-damarlar ve cilt için hayati değer taşırlar.
Protein: Kas-kemik, tırnak-saçlarımızın güçlü olması, hormonlarımızın yapımı, vücudu hastalıklara karşı korumak için mutlaka düzenli olarak almamız gereken bir besin maddesi.
Karbonhidrat: Sağlıklı bir beslenme biçiminde yediklerimizin yüzde 50'sinin karbonhidrat ağırlıklı olması gerekiyor.
Vitamin ve mineraller: Vücutta özel biyokimyasal reaksiyonlar için gerekli maddelerdir.
Lif: Bitkilerin hücre duvarında bulunan bir tür kabonhidrat türü. Kan yağlarını düşürmede, kilo vermede, şeker hastalığından korunmada, sindirim sistemi kanserlerinden korunmada önemli.Besleyici kısmı ayrılıyor.

Beyaz ekmeği yapmak için un rafine ediliyor, unun beyaz olmasını önleyen buğday kepeği ve ruşeym ayrılıyor, buğdayın sadece dolgu kısmı olan gövdesi öğütülüyor. Yani beyaz un üretmek için buğday tanesinin içinden buğday özü ruşeym ile kepek ayrılıyor. Asıl besleyici kısım ise çıkarılan buğday özü ve kepekte bulunuyor. Kar beyazı, yumuşak, yedikçe yedirten beyaz ekmek aslında kof; vitamin-mineral-besin açısından çok fakir bir ekmek.Kısacası buğday beyaz un elde etmek için rafine edilirken içindeki besin maddelerinin çoğunu kaybediyor.Sonuç: Beyaz undan yapılan sünger ekmek sadece açlık duygusunu bastırıyor, ama beslemiyor. Temel gıda maddesi olan ekmekten alınması gereken enerjiyi, besinleri, vitamin ve mineraller alınmamış oluyor.
(Kaynak: İstanbul Halk Ekmek , Vatan Gazetesi)

18 Mayıs 2007

Un Kurabiyesi ve Kahvaltı Önerisi

UN KURABİYESİ

Çarşamba akşamı eve gittiğimizde bizim kocimik eve girer girmez elime bir tarif tutuşturdu. Bir müşterisi un kurabiyesi yapıp getirmiş, çok güzel kıtır kıtırmış, tarifini almış, noolur ben de yapsaymışım... Baktık ki evde buğday nişastası yok ve pudra şekeri kalmamış, bakkal arandı gece 10.30'da, sipariş verildi. Gece 12 gibi kurabiyeler hazırdı. O saatte ben bir, kocimik ise sanırım dört adet mideye indirdik :). Kurabiye etkinliğine başka tariflerim olacak ama un kurabiyesi tarifini de buradan veriyorum:

250gr'lık becel'in yarısı
1 kahve fincanı sıvı yağ
1 su bardağı pudra şekeri
1 su bardağı buğday nişastası

1 paket vanilya
1-1,5 su bardağı un

Oda sıcaklığındaki becel'e sıvı yağı da ekleyin, un hariç diğer tüm malzemeyi de katıp karıştırın. Daha sonra önce 1 bardak un ilave edin. Hamurun kıvamına göre maksimum yarım bardak daha un ekleyin. Yağlı ve yumuşak ama elinize yapışmayan bir hamur elde edeceksiniz. Hamurdan parçalar kopartıp yuvarlayın ve hafif yassıltın. Yağladığınız tepsiye dizin. 160-170 derecede yarım saat kadar hafif pembeleşene kadar pişirin. Fırından çıkardığınızda üzerine pudra şekeri serpin.


KAHVALTI ÖNERİSİ


Kahvaltı için ise iki hafta önceki pazar kahvaltımızda hazırladığım ve sevgili Cemoş'umun da yazlıkta beraber geçirdiğimiz her günün sabahında bana hazırladığı domates-peynir ezmesini önereceğim. Anneannem gece 10.30 gibi yatar, sabah en geç 7.00'de kalkar, öğlenleri de bir saatlik güzellik uykusuna yatardı. Öğlenleri bir saat yalnız kalmaktan sıkılıp gidip uyandırdığım da çok olmuştur canımı :). Gece yatmak bilmeyen ben sabah da o kadar erken kalkamazdım tabi ki. Anneannem artık açlığa dayanma noktasının sonuna geldiğinde gelir uyandırırdı beni 'Seloşum' diyerek. Bir de tekerleme söylerdi. Sadece iki satırını hatırlıyorum. Gerçi devamı var mıydı ondan da emin değilim:
"Kalkın tayfalar,
Gemi yalpalar".

Bunu tabiki melodili söylerdi ki buradan size anlatamıyorum. İnternetten arattım bu tekerlemenin devamı var mıdır diye. Sadece aşağıdaki şekilde buldum ki Cemoş'umunkinden farklı:
Kalkın Tayfalar!
Deniz yalpalar,
Bakın şu gemilere,
Açılıyor enginlere,
Çekerler ipi,
Açarlar yelken,
Rüzgar estikçe,
Sorma keyfimi...

Tekerleme eşliğinde nazlanılarak kalkılır. Sofra hazırdır. Afiyetle yenilir. Yıllar sonra küçük torum kocaman olur ve artık kahvaltıları kendisi hazırlamaya başlar...

Gerekenler sadece 2 adet domates (çok küçük doğranmış ya da yumuşaksa çatalla ezilmiş), bir kalıptan kesilmiş iki parmak kalınlığında beyaz peynir, dilediğiniz kadar zeytinyağı. Hepsini karıştırın. Gerçekten çok lezzetli ve doyurucu. Miktarlar iki kişi için yeterli oluyor.
Sevgiler