Ekmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekmek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

02 Şubat 2011

Esra'da Hoşgeliyor Kızımız Kahvaltısı


Artık buluşmalarımızı ben de yazıyorum. Bu ara aşka geldim. Yazma sıklığımı arttırdım. Bunda daha fazla tarif uygulamamın ve buluşmalarımızın da payı var sanırım. Önceki buluşmalar yazılmadı, affola.. Ben sadece güzel fotoğrafları yayınlayıp günümüzü harika anlatan altın kızları okumakla yetindim. Ama artık özenle ben de fotoğraf çekiyor ve keyifle size aktarıyorum.


Cumartesi Esra'da bebişimiz hoşgeliyor partisi yaptık. Bu seferki buluşmamız bizim akşam Mickey'nin gösterisine gidecek olmamız sebebiyle kahvaltı şeklindeydi. Farklı bir buluşma oldu ve çok daha uzun sohbet etme şansı yakaladık. Neredeyse sohbet uğruna gösteriye geç kalıyorduk :) Esracığım koca göbüşüyle bize harika sunumlar hazırlamış ve orada olduğumuz süre boyunca da serviste herşeye yetişeceğim diye koşturdu durdu. Ellerine sağlık canım.. En eğlenceli zamanı ise doğacak kızımızın dolabını incelerken geçirdik. Tüm ciciler minicik ve çok şekerdi.


O gün hepimiz yine tıka basa doyacak mamalar hazırladık, afiyetle yedik. Sizin de kahvaltı sofralarınızı şenlendirmesini istedikleriniz varsa tariflere aşağıdan ulaşabilirsiniz.


Ben daha önceden de tariflerini vermiş olduğum patatesli ekmek ve süt reçelini yaptım. Süt reçelini ilk kez tek başıma yapmayı denedim. Biraz pekmez kıvamında oldu. Yarım saat kadar daha kaynatmam gerekiyormuş. Lezzet süperdi. Biz de ekmeğe sürerek değil de banarak yedik :)

Esra'dan pesto soslu, krem peynirli ve çemenli simitler ve tiramisu
Hünerli Müge'den süslü brownie, kızartma ve kurabiyeler
Yemekbahane Müge'den dereotlu poğaça ve muhammara
Münevver abla'dan kivi ve ayva reçeli
Neslihan'dan brioche ve uğur böcekleri
Pınar'dan patlıcan salatası
Herkese afiyet olsun..
Not: Yemekbahane Müge'ciğim, kolaj fotoğraf için teşekkürler..

21 Temmuz 2008

Tuana prensese baby shower


Mini baby shower'ımızı yapalı 2 haftayı geçti. Nefis lezzetlerle güzel bir gün geçirdik. Davetiyemiz Yasocuğumdandı. Menümüzde kısır, yaprak sarma, kıymalı börek, kurabiyeler, soğanlı-biberli ekmek ve sevgili Işıl'dan güne özel pastamız vardı.
Aradan zaman geçse de tarifi talebinizi unutmadım arkadaşlar. Ancak yazıyorum kusura bakmayın. Sevgili Pelinciğimin nefis taze soğanlı, kırmızı biberli ekmeğinin tarifini aşağıda bulabilirsiniz. Aslında ekmek yerine kek demek daha doğru olur. Tek başına bile afiyetle yiyebileceğiniz lezzette çünkü...




Tarif Pelin'in kaleminden şu şekilde:
Malzemeler:
1 su bardağı süt
1/2 su bardağı su
3 tatlı kaşığı kuru maya (ben bir dr oetker kullandım)
4 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı tuz
1/4 su bardağı sıvı yağ
1 corba kaşığı sirke
4 su bardağı un
1/2 doğranmış soğan
5 diş sarımsak1 demet maydanoz
2 ymk kaşığı margarin
ek olaraktan bir demet taze soğan
taze nane
azıcık zeytin ezmesi
1-2 tane kırmız tatlı biber

Yapılışı:
Öncelikle ılık süt ve su karışımına maya ve şekeri ekleyerek 10 dk kabartıyoruz. Daha sonra tuz, sirke, yağ ve unu da ekleyerek yumuşak ama ele yapışmayan bir hamur elde edeceğiz.
Eğer yapışırsa bir miktar un eklemekte fayda olabilir. Bu arada margarin ile(ben zeytinyağı kullandım) soğandır biberdir maydanozdur nanedir bunları biraz çeviriyoruz. Ben yeşillikleri kaybolmasın diye soğanlar biberler karamelize kavrulunca otgilleri sonradan koydum (fesleğeni unuttum zannediyorum). Bu arada hamur kabarması önemli bir konu. 1 saat kadar kabarıyor kabarmış hamuru azıcık merdane ile açıp bu malzemeyi içine koyup karmakarışık olana kadar yoğuruyoruz yoğurmak zorlaşınca bir miktar un eklemesinde bulunabilinilir. Sonrasında yaklaşık 1 saat daha dinlendirip tekrar yoğuruyoruz ve tepsiye top yapıp koyuyoruz. Bıçakla üzerine çizikler atıp tepsiyi 260 derece fırında ( önceden ısınmış olması gerekiyor) üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Çok dikkatli olmak lazım zira yanıveriyor, 1 dakikanın bile önemi var.. Afiyet bal şeker olsun...

25 Mayıs 2007

Bol Mineralli Buğday Unlu Ekmek Tarifleri

Haftasonu iki farklı ekmek tarifi denedim. Bana bu ilk denememde sevgili arkadaşım Gökçe yardımcı oldu. Hamur yoğurmak gerçekten de zor işmiş :). İki kişilik kas gücüyle iki ekmeği hazırladık.


İlki sevgili misss Zerrin'in tarifiydi. Tarife buradan ulaşabilirsiniz. Ekmekteki patatesler gözle görünmese de lezzet ve yumuşaklık katmıştı. Ruşeymli unun verdiği lezzet de cabası... Üzerine sürülen yumurta sarısı sayesinde de kabuğu nar gibi kızardı. Teşekkürler bu Misss kokulu ekmek için Zerrincim. Herkes senin tarifini daha çok beğendi ;)

Diğer ekmeği ise Söke'nin tam buğday unu karışımını kullanarak cevizli ve zeytinli olarak hazırladık. Kaba kepek ve özünü içeren tam buğday unu karışımı içerdiği doğal buğday lifleri sayesinde sindirimi kolaylaştırıyor, standart buğday ununa göre daha fazla mineral ve vitamin içeriyor.

Öncelikle 1 paket Söke un karışımına 1 dolu yemek kaşığı kuru maya ve 1 tatlı kaşığı tuz ekleyip karıştırın. Bu karışımın ortasını çukurlaştırıp 1cup su ekleyin (1 cup = 236 ml) ve yoğurun. Daha sonra 1 yemek kaşığı zeytinyağı ve 1/2 cup daha su ekleyin ve yoğurmaya devam edin . Yaklaşık 10 dakika yoğurduktan sonra üzerini örterek 10 dakika dinlenmeye bırakın. Bu arada 1 su bardağı yeşil-siyah zeytin ve istediğiniz kadar (ben yarım su bardağından biraz fazla koydum) kıyılmış cevizi hazırlayın. Beklemenin ardından hamuru yassılaştırarak yayın ve üzerine zeytin ve ceviz karışımını döküp yoğurmaya devam edin. Yaklaşık 5-10 dakika daha yoğurduktan sonra yağladığınız tepsinize hamuru şekil vererek yerleştirin. 190 dereceye fırınınızı ayarlayın ve fırın ısınana kadar ekmek hamurunuzu tepside dinlendirin. Isıtılmış fırına tepsinizi yerleştirin. İlk 10 dakika sonunda ısıyı 170 dereceye düşürün ve yaklaşık 25-30 dakika daha pişirin. Ek bilgi:İçinde zeytin bulunduğundan, patatesli ekmeğe göre daha hızlı tüketmeniz gerekecektir. Afiyet olsun.

Biraz da buğday ve ruşeym hakkında bilgilenelim:
Ruşeym (wheat germ) buğdayın özü demek. Bu bilinen buğday taneciğinin en tepesindeki 'cücük'tür. Buğdayın iç bölümünden oluşur. Tepesindeki o küçücük hayat kaynağı, bitki oluşmasını sağlayan ruşeym'dir.Buğday ruşeymi, tanenin filizlendiği bölgedir. Muhteviyatında yüksek miktarda A,E ve B1 vitamini, lesitin, esansiyel yağ asitleri ve proteinler ile minerallerden çinko, manganez ve krom bulunmaktadır. Döllenmeden sonra oluşan tohumda bitki embriyosu ile beraber besin deposu bulunur. Embriyo, bitkinin küçük bir kopyasını içinde barındırır. Besin deposu ise, bitki kendi besinini üretebilecek hale gelene kadar embriyonun büyümesini sağlayacaktır. Döllenmeden sonra tohum oluşurken bitki türüne göre nişasta ve protein ile birlikte şeker ve yağ da tohumla birlikte besin olarak depolanır. Nişasta tohum için gerekli olan enerji kaynağını sağlar. Depolanmış proteinler de bitki açısından önemli olan diğer proteinleri inşa etmek için embriyonun ihtiyaç duyacağı aminoasitleri sağlayacaktır. Buğdaydaki toplam proteinin yaklaşık % 8’ini içeren ruşeymin protein miktarı % 30 civarındadır.

Buğday ruşeymi tüm tanenin % 2-3’ünü oluşturur ve gıdalarda, kozmetikte aranan bir üründür. Gıda kullanımına uygun olan ruşeym oranı en fazla % 0,5’tir. Geleneksel bir değirmen sisteminde ruşeym, kepek azaltma pasajlarında elde edilir.

İçinde vücut için gerekli besin öğelerinin bir çoğunu yüksek miktarda içeren buğday ruşeymi, değerli bir maddedir. Bu maddenin % 15 oranında ekmeğe ilave edilmesi ile besin değeri yüksek, oldukça lezzetli ve iç yapısı homojen bir ekmek elde edilmiştir. Bu ekmeğin yeni bir çeşit ekmek olarak piyasaya sunulması, yeterli ve dengeli beslenme konusunda tüketiciye bir katkı olmuştur.
Buğday üç bölümden oluşur.
1- Ruşeym -buğday tanesinin en tepesindeki cücük
2- Kepek
3- Ruşeymin altında bulunan, tohum çimlenirken ruşeyme hayat veren gövde kısmı.

Buğday olduğu gibi öğütüldüğünde bunlar bütünüyle un oluyor. Tam buğdayın içinde;
1- E vitamini
2- Omega 3 ve 6 yağ asitleri
3- Protein
4- Karbonhidrat
5- Zengin vitamin ve mineraller
6- Lif var.

Gelin bunların ne işe yaradığına bakalım:
E vitamini: En güçlü antioksidan-lardan. Hücre yapısının bozulmasını engelliyor, yani kansere karşı koruyor. Cildi korur, güzelleştirir. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önler, böylece damar sertliği ve tıkanmalarını engeller.
Omega 3 yağ asitleri: Kolesterolü düşürmede etkili, metabolizmayı hızlandırır, hormonlarımızın yapımında kullanılır, kavrayış, algılama gücünü artırır.
Omega 6 yağ asitleri: Cilt kuruluğunu giderir, kadınlarda adet dönemimin daha rahat geçmesini sağlar.Bu yağlara iyileştirici yağlar da diyoruz. Bunlar beyin-sinir sistemi, bağışıklık sistemi, kalp-damarlar ve cilt için hayati değer taşırlar.
Protein: Kas-kemik, tırnak-saçlarımızın güçlü olması, hormonlarımızın yapımı, vücudu hastalıklara karşı korumak için mutlaka düzenli olarak almamız gereken bir besin maddesi.
Karbonhidrat: Sağlıklı bir beslenme biçiminde yediklerimizin yüzde 50'sinin karbonhidrat ağırlıklı olması gerekiyor.
Vitamin ve mineraller: Vücutta özel biyokimyasal reaksiyonlar için gerekli maddelerdir.
Lif: Bitkilerin hücre duvarında bulunan bir tür kabonhidrat türü. Kan yağlarını düşürmede, kilo vermede, şeker hastalığından korunmada, sindirim sistemi kanserlerinden korunmada önemli.Besleyici kısmı ayrılıyor.

Beyaz ekmeği yapmak için un rafine ediliyor, unun beyaz olmasını önleyen buğday kepeği ve ruşeym ayrılıyor, buğdayın sadece dolgu kısmı olan gövdesi öğütülüyor. Yani beyaz un üretmek için buğday tanesinin içinden buğday özü ruşeym ile kepek ayrılıyor. Asıl besleyici kısım ise çıkarılan buğday özü ve kepekte bulunuyor. Kar beyazı, yumuşak, yedikçe yedirten beyaz ekmek aslında kof; vitamin-mineral-besin açısından çok fakir bir ekmek.Kısacası buğday beyaz un elde etmek için rafine edilirken içindeki besin maddelerinin çoğunu kaybediyor.Sonuç: Beyaz undan yapılan sünger ekmek sadece açlık duygusunu bastırıyor, ama beslemiyor. Temel gıda maddesi olan ekmekten alınması gereken enerjiyi, besinleri, vitamin ve mineraller alınmamış oluyor.
(Kaynak: İstanbul Halk Ekmek , Vatan Gazetesi)