Showing posts with label emzirme. Show all posts
Showing posts with label emzirme. Show all posts

May 14, 2012

'Dolu' kadınım vesselam...

Okulları bitireli neredeyse 2 hafta oluyor. Sonra rahatlarım diyordum ama nerdee? 10 gün sonra Türkiye'ye gidilecek, burada taşınacağımız şehirde hala ev bulabilmiş değiliz. Türkiye dönüşü 1 hafta içerisinde taşınmamız gerekiyor. Ama neyse ki toparlanma işlerinde epey yol katettik. 5 sene önce 3-4 valizle geldiğimiz evden 34 valizle çıkacak olmayı sindiremediğim için epey bir eleme yaptım, eledikçe rahatladım. Güya hiç eşya sevmeyen insanım, kullanmadığımız şeyleri hemen elden çıkarırım ama her nasılsa ev dolmuş taşmış. Neyse, eşyalar yeni sahipleriyle mutlu mesut yaşarlar umarım... Bir kısmı geri dönüşüme gitti, bir kısmı yeniden kullanım merkezine, bir kısmı da ikinci elcilere. Tabii maalesef çöpe de gitti epeyce. Bundan sonra çöpe atılacak hiçbir şey almamaya karar verdik. Bakalım 2 sene sonra neler çıkacak evden...
* * *

Bu arada bir müjdem var ama ben susayım, diyaloglar konuşssun...

YavruSu: (Gittiğimiz bir davette) Sen neden şarap içmiyorsun?
Anne: Çünkü ben hamileyim, hamile kadınlar şarap içmez, alkollü içkiler anne karnındaki bebeğe zarar verir; çocuklara da tabii...
YavruSu: Yalnızca boş kadınlar mı şarap içebilir?

* * *
Evet, 20 hafta oldu. Artık 'dolu' kadınım vesselam. Bir kızımız daha geliyor :)) YavruSu başlangıçta kardeşinin sürekli benim karnımda olmasından biraz rahatsızlık duyuyordu. "Kardeşim de seninle birlikte mi okula gidecek?" diye sorup duruyordu. Bir gün isyan etti, "Biraz da babanın karnında büyüsün!" dedi, ben de ah keşke dedim. Valla, ne iyi olurdu --özellikle ilk 3 ay. Bir de çıktıktan sonra dönüşümlü emzirebilsek, başka da bir şey istemem :P

Varmış aslında emziren babalar. Milk Junkies, böyle bir transgender babanın blogu. Kendi bebeğini doğurup emzirmiş. Sonra, yeni doğum yapmış bir arkadaşı ameliyat olması gerekince onun bebeğini de emzirmiş bir süre.
"The pull of her lips is strong and determined, yet precarious. I don't dare move my arms for fear of unlatching her. I hear her rhythmic, satisfied gulping and know that I am the centre of her universe. Nothing can distract her from her desire to breastfeed. She doesn't know or care that I'm a transgender guy using a supplemental nursing system and donated breast milk. I share in her bliss."
Devamı burada


January 28, 2011

Emzirme Reformu Anketi

Özgüranne paslamıştı emzirme reformu ile ilgili anketi, geçen hafta yazmıştım aslında ama kalmış draftlerde... 2. dönem burada tüm hızıyla başladı da... Neyse güç olmasın diyerek yayınlayalım bakalım. Bu anketlerden gına geldi mi bilmiyorum ama bir tane daha var, vakit bulunca... :)

(1) Türkiye’de ilk altı ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı sizce yüzde kaç?
Ben'ce %100 :)

(2) Siz bebeğinizi ne kadar süre anne sütü ile beslediniz?
Beslemek derken, sadece anne sütü aldığı zaman kastediliyorsa, ilk 4 ay. Hatta o zaman bile bazen günde 1 öğün mama veriyorduk. Ek besinlere 4 aylıkken anne sütünün üzerine tattırma usulüyle başladık fakat 1 yaşından önce ağzına yoğurt ve cereal dışında bir şey sokmayı pek beceremedik. Şimdi 2 yaşını 1 ay geçti, besleniyor mu bilmiyorum ama halen günde 2 kere meme emiyor (kendisi anne sütü ile beslenebileceğini iddia ediyor, sanırım o yüzden hâlâ doğum kilosunun üç katından 1 fazla :) 

(3) Kaç ay doğum izni kullandınız?
Öğrenci olduğum için resmi izin kullanmak gibi bir durumum olmadı, fakat tam ara tatilin başladığı ilk hafta doğmaya karar vererek bizimle başbaşa geçirdiği süreyi verimli bir şekilde kullandı YavruSu. Ben de ikinci dönem için ders yükümü minimuma indirip başbaşa geçirdiğimiz süreyi verimli hale getirmek için birtakım planlar yaptım ve uyguladım; 8,5 aylık olana kadar rahat ettik. 

(4) Yasal süt izninizi kullanabildiniz mi?
Dediğim gibi, böyle bir iznim olmadı. Aslında bizim okulda hocalar için  'family leave' programı ile doğumdan sonraki 2 sene içerisinde kullanmak üzere 12 hafta anneye, 12 hafta da babaya ya da çocuk bakımından sorumlu partnerlere izin veriyorlar. Süre olarak çok yetersiz olsa da kadın ve erkeğe eşit süre verilmesini çok önemli görüyorum.

(5) Emzirdiğiniz ya da süt iznini kullandığınız için iş yerinde mobbing (tepki, işi bırakmanız için baskı) ile karşılaştınız mı?
İzin gibi bir lüksüm olmadığı için hayır ama evde oturmam konusunda gerek kendi duygularımdan ve hormonlarımdan olsun, gerekse sosyal ve toplumsal mitlerden olsun her türlü baskıya maruz kaldım! Sonuçta direndim ve halen aynı üniversitede öğrenci olarak görev yapıyor, sabırla yaş durumundan beni emekli edecekleri günü bekliyorum :P Bir de mobbing denir mi bilmiyorum ama YavruSu, bir süredir her sabah gerek giyinmek için direnç göstererek, gerekse türlü türlü şirinlikler yapıp memeleri severek beni göndermemek için elinden geleni ardına koymuyor. Neyse ki sabit çalışma saatlerimiz yok da, sabah saatlerimizi karşılıklı ikna becerilerimizi geliştirmek için kullanabiliyoruz.

(6) Bebeğinizi toplum içinde, dışarıda emzirmeniz gerektiğinde sıkıntı yaşadınız mı?
Bu konuda bulunduğumuz eyalette kamusal alanda emzirmek yasalar gereği serbest olduğu için herhangi bir sorun yaşamadım. Türkiye'de de pek bir problemim olmadı. İlk başlarda biraz tedirgin oldum, emzirirken örtmek istedim, ancak sağolsun YavruSu, Nü akımının son temsilcilerinden olduğu için her fırsatta örtüleri çekip memeleri cümle aleme sergiledi :)

(7) Emzirme konusunda desteğe ihtiyacınız oldu mu? Gerek emzirme danışmanlığı, gerekse psikolojik olarak yeterince destek bulabildiniz mi?
Doğum yaptığım hastane ve sevgili ailem, sağolsunlar, her türlü desteği sağladılar. Memeler emilmeye alışık olmadığı için ilk günlerde biraz acı oldu ama hemşirelerin tavsiye ettiği şekilde emzirmeden sonra biraz mememi sıkıp kolostrum denen mucizevi sıvıyı acıyan kısımlara dağıtınca bir şeyciğim kalmadı. Yalnız uyku konusunda bir danışmanım olsa iyi olurmuş, oradan feci çuvalladım :P

(8) Emzirdiğiniz süre boyunca etraftan “sütün yetmiyor, mama ver, bu çocuk meme emmek için çok büyük” şeklinde baskı gördünüz mü?
Gördüm, halen de görmeye devam ediyorum. Annem diyordu ilk başlarda, çocuk aç, doymuyor mama verelim diye; kötü niyetinden değil elbette; üzülüyordu bebiş sürekli ağlayınca. Ben de çok bilgili değildim ve de biraz işime geldi sanırım. Gece 1 öğün o mamayla besliyordu ve ben 22-2 arası 4 saat kesintisiz uyuyabiliyordum (ilk 5,5 ay bizimle kaldı, sağolsun). O zaman için, o uyku, bana her şeyden güzel geliyordu; çünkü, YavruSu 2 saatten uzun uyumuyordu; ve ben uykusuz kalınca ne sütüm oluyordu ne de aksiyonum. O yüzden 1 yaşına kadar günde 1 öğün mama verdik. Aynı annem şimdi de 5 yaşına kadar emzir diye baskı yapıyor, ha bunu henüz çözebilmiş değilim :P

(9) Emzirme Reformu’nu biliyor musunuz? Sizce Emzirme Reformu neden gerekli?
Emzirme Reformu gerçekten çok önemli, çok gerekli; ancak, bir feminist olarak diyorum ki reformla sınırlı kalmayalım, devrimini de yapalım şu işin ve babalar da emzirsin :P Hatta anarşist yanım da diyor ki, herkes emzirsin, topluma yayılsın bu iş. Bu hem anneyi özgürleştirecektir hem de emen çocukları :P Ah, böylelikle herkesin memelerini her fırsatta yoklayan YavruSu'nun hayali de gerçek olmuş olur... yoksa bu, istediği gibi içip yemek isteyen annenin hayali miydi???

Şaka bir yana, önemli bir konu bu. Okumak gerek, bilinçlenmek gerek. Anne sütü şüphesiz çok önemli; ancak, unutmamak gerekir ki, anne sütünden yalnızca yararlı şeyler geçmiyor, pestisitler, dioxin ve diğer tüm zararlı şeyler de geçiyor malesef. Alkol, sigara ve stres bebek için çok zararlı. O yüzden hem beslenmeye dikkat etmek, hem de rahat olmak gerek. Emzirmeyi olmasa da (:P) bebek bakımı işini mutlaka paylaşmak gerek.

Emzirmek ya da emzirmemek ne dünyanın sonu ne de başı... İlk 6 ay, ilk 3 yıl gibi sınırlar koymamak gerekir diye düşünüyorum. Bazı çocuklar daha erken hazır oluyorlar, bazıları daha geç... siz neyin doğru olduğuna çocuğunuzla birlikte, onu gözlemleyerek karar vereceksiniz, bu arada kendinizi de ihmal etmeyin. Tabii ki pozitif düşünmekte fayda var; iyi deyin iyi olsun, sütüm var deyin sütünüz bol olsun ama ne olursa olsun, hep sağlık olsun!

Not: 1) Emzirme Reformu’nu desteklemek için www.emzirmereformu.com adresindeki formu doldurmanız yeterli.

2) Blog anket kanunları gereği benim de bu anketi birilerine pas etmem gerekiyor. Takip ettiğim kadarıyla herkes cevapladı, zaten ben yazana kadar üzerine 3 tur bile atıldı herhalde. Yine de turlar esnasında katılmayan varsa, şimdi tam zamanıdır, buyursun yazsın :)

August 8, 2010

Yok bunun ötesi

Olmadı işte yapamadım, bırakamadım emzirmeyi. Nasıl yapayım, gece eve geldik, çok ağlıyordu, babası uğraştı uğraştı sakinleştiremedi, ben kucağıma aldım, ne yaptı etti, memeleri açtı ve emdi, azıcık emdi, belki 3-5 saniye... sonra başladı şarkılar söylemeye, önce memelere pat-a-cake oynattı sonra tutup "kutu kutu pense elmamı yense arkadaşım meme arkasını dönse" diyerek şarkı söyledi, onları öptü, sevdi ve yarım saat boyunca bildiği bütün şarkıları söyleyerek neşe içerisinde kendi kendisine uykuya daldı. Şimdi ben nasıl yaparım, nasıl bırakırım! Haksızlık olmaz mı? Onun bu kadar sevdiği ve bağlı olduğu bir şeyi onun fikrini almadan kesmek pek demokratik olmaz sanırım.

Hoş bu demokratik karar her ne kadar benim uyku durumumu etkileyecek olsa da... Artık hayatıma dair yeniden bir düzenleme yapmam gerekecek. Okulda verimli çalışıp işlerimi bitirecek, akşama iş bırakmayacağım ve erken yatacağım (bu cümleyi çerçeveletip bütün duvarlara assam, yapabilir miyim acaba :) Ama mutlaka yapmalıyım, çünkü benim geceleri 9 saat, gündüzleri de en fazla 1,5 saat uyuyan bir kızım var ve kendisi tam bir maymun :) Beni de maymun etti beni ama olsun, ben şimdi mutluyum bu durumdan. Aksi halde içimde hep bir ukte kalacaktı. Haksızlık ettiğim düşüncesi beynimi kemirecekti.

* * *
Öte yandan annelik fikriyle obses olmamak gerektiğini düşünüyorum. Bebeğini 3 yıl emziren bir anne, 3 ay emzirmiş ya da hiç emzirememiş bir anneden daha iyi bir anne değildir. Ya da bebeğine 3 yıl kendisi bakmış bir anne, bebeğini başkalarına emanet eden bir anneden daha çok annelik yapıyor diye bir şey yoktur. Böyle şeylerin muhasebesinin yapılmasını pek doğru bulmuyorum. Bunlar pratik tercihlerdir. Hayat bunların çok daha ötesinde bir yerdedir.

* * *
Emzirme konusuna geri dönecek olursak, sanırım en önemli şey, kararlı olmak ve Archi*Sugar'ın dediği gibi kulakları tıkamak. Kimsenin ne dediğine aldırmadan yalnızca kendinizi ve çocuğunuzu dinlemek. Burada, annenin kendine güvenmesi çok önemli. Ben ne zaman sütüm yetmiyor desem göğüslerim acıyordu, aradan 2 hafta geçtikten sonra bu sabah yarım saat emmesine rağmen hiçbir acı hissetmedim.

O yüzden lütfen annelerin kendilerine olan güvenlerini sarsmayın. Kilo veya boy persentillerine takılıp morallerini bozmayın. Örneğin, biz çoğu zaman bilmeyiz yavrunun ölçülerini. Tabii ki gelişip gelişmediğini gözlemlemek gerekiyor, ama bunun için santim hesaplarına düşmek şart değil. Kıyafetleri artık dar geldiğinde, uzanamadığı yerlerden tehlikeli şeyleri aşırmaya başladığında, içi içine sığmadığında, kendini ifade edebilmek için çırpındığında, her gün yeni şeyler öğrenip sizi hayretler içinde bıraktığında... her an, her saniye şahit oluyorsunuz zaten büyüdüğüne. Yok eğer tatmin olmuyorsunuz bu gözlemlerinizden, fotoğraf arşivinize de bir göz atabilirsiniz. Büyümüş mü?

9. ayda 6. perdeden 19. ayda 2. perdeye gelmiş, tam 4 perde yani :)

Ayaktaki büyüme de gerçekten çok çarpıcı gözüküyor :)



Ancak en önemli soru, mutlu mu, keyfi yerinde mi?



Eee o zaman yok bunun ötesi.

August 4, 2010

Emzirme Haftanız Kutlu Olsun!


Daha önce de bahsetmiştim, emzirmeyi çok sevdim, her şart her koşulda emzirdim. Emzirme konusunda herhangi bir sıkıntı da çekmedim. Doğum yaptığım ilk hafta tahriş olmadı mı göğüslerim, oldu elbette. Olmaması pek mümkün değil sanırım. Serçe parmağınızı yenidoğan bir bebeğe kaptırırsanız ne demek istediğimi anlarsınız. O derece şiddetli bir çekme gücüyle hangi uzvunuz karşılaşsa rengi saniyeler içinde kırmızıya dönecektir. Ve buna günün o kadar saati maruz kalınca, morarır bile valla. Benim de ilk hafta emzirirken biraz canım acıdı ama 1 hafta sonra alıştım. Doğum yaptığım hastanedeki emzirme danışmanı çok yardımcı oldu. Bana, kolostrumun (ilk gelen süt) tedavi edici özelliği olduğunu ve göğsüme birazcık sürüp havalandırmamı söyledi. Çok iyi geldi hakikaten de.

Tek aksilik yenidoğan sarılığı olmasıydı. Geçen gün okuduğum şu yazıya göre, yenidoğanlar, ışık tedavisine gerek olmadan 1-2 hafta içinde kendi kendilerine atabiliyormuş fazla biluribini. Ancak, YavruSu'da 17'ye çıktığı için ışık tedavisi şart oldu (20'de beyinde kalıcı hasar meydana getiriyormuş). Işık tedavisi alınca da vücutta hızla biriken biluribini dışa atması için sıvı alması. İlk günler olduğu için anne sütünün yoğun kolostrum yapısı yeterli olmayacağından ek mama verdiler. Ancak mamayı biberonla değil de şırıngayla ve anne sütünün üzerine vermemizi önerdiler. Böylece memeyi kabul etmesinde hiçbir sorun olmadı ve neyse ki ışık tedavisiyle 2-3 gün içerisinde geçti de mamaya devam etmek zorunda kalmadık.

Sonra full emzirdim demek isterdim ama sütün yetmiyor mafyası beni ele geçirdi. Şimdiki aklım olsa ya da Blogcu Anne'nin kurdugu Emziren Anneler gibi bir mail grubuna üyeliğim, ya da Acalya gibi bir emzirme gurum, buna kanmazdım. Fakat o zaman malesef annem kanıma girdi ve günde 1 öğün mama verdik. Bu dünyanın sonu olmadı elbette, hatta avantaj olarak arada dışarı çıkıp arkadaşlarımla bir şeyler bile içtim. Şart mıydı, tutamaz mıydım kendimi; tutardım belki ama uykusuzluk ve bebekli hayata alışmanın stresini atmak için itiraf ediyorum arada iyi geldi ve hatta kendimi yenilenmiş olarak bebeğime koşarken buldum. Yani bu beni daha kötü bir anne yapmadı, belki daha iyi bir anne de yapmadı ama tazelenmiş, mutlu bir anne yaptı :)

Ama yine de mama yerine kendi sağdığım sütlerden kullanabilirdim --tabii her süt azaldığında mamaya güvenip sütümü iyice azaltmak yerine süt sağabilmiş olsaydım. Bu bir kısır döngü yani anlayacağınız, girmemekte fayda var.

Neyse ki sonra bizim kız fazla inatçı anne de fazla uykucu olduğu için anne sütüne geri dönüş yaşadık. Beraber yattığımız için gece açık büfe şeklinde mık dedi emdi, cık dedi emdi, o kadar çok emdi ki artık annesini acıdan ciyaklar hale getirdi. Yani hiçbir şeye uyanmayan anne, o ilk hafta bile gayet rahat emziren anne başladı bu sefer mıkırdanmaya: "uyuyamıyorum da, acıyor da, şöyle de, böyle de" dedi dedi ve ne yaptı etti bırakmaya karar verdi. Bu kararından cayması daha önce yazdığı gibi pek zor olmadı.

Ama artık uykusuzluktan harap ve bitap düştüğü için, pek sık hastalanmaya başladı, migren atakları artış gösterdi, verimli çalışamaz oldu, kilo aldı ve hatta doğum kilosuna epey yaklaşarak Damla'nın Kitubi'de bahsettiği araştırmayı doğruladı. Sonuç olarak karar verdi, bırakacaktı. Her ne kadar bebeğini emzirmeyi çok seviyor da olsa, uykusuzluk onu çok fazla etkilemeye başlamıştı. Gece kalkmalarına tahammül edemez hale geldi. Gece emzirmemeyi de denedi ama başarılı olamadı, ya hep ya hiçti artık.

Çok zor bir karar oldu. Hele bunu emzirme haftasında buraya yazmak çok daha zor. Öyle ki birinci tekil şahıs bile kullanamadım bu kısmı anlatırken. Cesaret! Evet, uyku durumlarımızın düzelmesi umuduyla 2 hafta önce bıraktım emzirmeyi. Onun için de çok zor oldu. Ben dayanamayıp emzirmeyeyim diye, her akşam bir bira içtim. Ve bu halde emzirirsem ona zarar vereceğimi bildiğim için kendimi tuttum. Çok zordu!

Peki uyku durumlarımız düzeldi mi? Yooo! Tam tersi iyice azıttı. YavruSu zaten hiçbir zaman iyi uyuyan bir bebek olmadı. Ycurl'ün linkini gönderdiği şu habere göre ebeveynler ilk 2 yıl boyunca 6 aylık uykularından oluyorlarmış, bir arkadaşı da yazmış "bazı durumlarda da ilk 6 ayda 2 yıllık uykudan olunabiliyor" diye, işte biz o bazı durumların içerisine giriyoruz malesef. Şu ana kadar (19 aylık) 2, en fazla 3 keredir 7 saat uyuduğu. Her gece defalarca, şanslıysak 2-3 kere kalkar cadı Su. Emzirmeyi kesmemin esas nedeni gece uykularıydı ama kestikten sonra kalkma sayısı olarak bir şey değişmedi malesef. Tek değişen, gece uyandığında ağlama şiddeti oldu; artık 20 bin megahertz'ün çok üsünde ses şiddetiyle ağlayan bir bebeğimiz var. Ne kadar ağlasa da hiç "emmek please" demedi ya, o benim içimi biraz burktu açıkçası. Hoş, gündüz memelere kontrol çekmedi ve arada birkaç fırt götürmedi değil ama sanırım artık kabul etti. Geçen gün babasına "annenin sütü bitti" demiş :(

Bu hafta ne kadar çok gaza gelmiş olsam da sanırım bir üçüncü kez başlayamam emzirmeye. Yani onda da güvensizlik oluşturur bu durum herhalde. Ama eğer uykularında bir düzelme olmazsa, ah bir düzelme olmazsa... yapacak bir şey yok elbette, bu da böyle bir cins diye bağrımıza basacağız, uyku ilacı verip uyutacak değiliz ya!

Ve fakat siz, imkanınız varsa çocuğunuz bırakana kadar emzirin derim. Çünkü antropolog Katherine Dettwyler'ın yaptığı araştırmaya göre doğal olan bu. Örneğin köpekler 8 haftada, atlarsa 8-12 ayda kendiliğinden bırakıyorlarmış, kimse yavrusunu zorla ayırmıyormuş memeden. Araştırma sonuçları şöyle (özet olarak):
  1. 21 farklı cins maymunu inceleyen Holly Smith'in bulgularına göre, maymunlar çocuklarını ilk kalıcı azı dişleri çıkana kadar emziriyormuş. İnsanlardaki karşılığı: 5,5 - 6 yaş.
  2. Bazı çocuk doktorlarının savunduğu argüman, hamilelik süresi kadar emzirilmesi. Fakat insanlarla benzer boyutlardaki maymunlar karşılaştırıldığında bu oran 6:1. Yani maymunlar hamilelik sürelerinin 6 katı kadar emziriyorlar. İnsanlardaki karşılığı: 4,5 yaş.
  3. Çocuk doktorları arasında diğer savunulan bir argüman, çocukları doğum kiloları 3 katına çıkıncaya kadar emzirmek, yani ortalama 1 sene. Ama bu doğal yaşamda, vücut ağırlığıyla orantılı. Yani daha büyük memeliler, çocuklarını doğum kilolarının 4 katına çıkana kadar emziriyorlar. İnsanlardaki karşılığı: 2,5 - 3,5 yaş.
  4. Primatları inceleyen bir çalışma, çocuklarını yetişkin ağırlıklarının 1/3'üne ulaşıncaya kadar emzirdiklerini ortaya çıkarmış. İnsanlardaki karşılığı: 5-7 yaş.
  5. İnsan olmayan primatlarla yapılan bir araştırmada cinsel gelişim yaşı ve memeyi bırakma yaşı karşılaştırılmış. Üreme sistemini olgunlaştığı yaşın yarısına ulaşılmış. İnsanlardaki karşılığı: 6-7 yaş.
  6. Bir çocuğun bağışıklık sisteminin tamamen gelişimi 6 yaşa kadar sürüyormuş. Ve anne sütü bağışıklık sisteminin gelişmesine, anneye ait antikorlarla güçlendirilmesine yardımcı oluyormuş.
Sonuç olarak doğadaki emzirme yaşını baz alırsak minimum 2,5 maksimum 7 rakamına ulaşırız. Dettywiler, anne sütünün bebeğin sağlığı ve zekası üzerindeki etkilerinden de bahsediyor. Devamını okumak isterseniz burada, bir de anne sütü ve formul sütün karşılaştırması için Açalya'nın şu yazısına bakmanızı tavsiye ederim.

Benim son olarak değinmek istediğim nokta, Dettywiler'ın son paragrafta bahsettiği duygusal bağlılık durumu. Çocukların duygusal olarak zorlandıkları durumlarda, oyuncak ayı ya da battaniye gibi cansız bir objeye yönlendirilmeleri ne kadar doğru! Bu materyalist bir yaklaşım değil mi! Belki de sırf bu yüzden ağlayana meme verilmeli. Ben de üzülüyordum, YavruSu'nun bir güvenlik oyuncağı/uyku arkadaşı yok diye. Benden iyi arkadaş mı varmış ona. Yine hala beraber yatıyoruz. Koyun koyuna, kol kola... arada ayak göze giriyor ama olsun, o minicik ayaklardan bir zarar gelmiyor bu gözlere :)

Ve hatta daha çok açılıyor bu gözler. Ben de şimdi böyle düşünüyorum: Bir oyuncağa bağlanmaktansa, insana bağlanmak, insan merkezli bir yaşamın da kapılarını açacaktır. İnsanca bir yaşam için emzirelim.

Emzirme Haftanız Kutlu Olsun!

Güncelleme: Bu yazıdan iki gün sonra tekrar emzirmeye başladım :)

June 27, 2010

Emzirme Reformu


Calisan gebe ve Blogcu Anne cok guzel bir hareket baslatmislar: Emzirme Reformu Gerekli. Evet bu gercekten cok gerekli. Ozellikle calisan annelerin yasadiklari zorluklarin ustesinden gelmek icin, kamusal alanda memeyi cinsel obje olarak gorenler tarafindan tacize ugramamak icin, bizimki gibi emme delilerinin istedigi zaman ozgurce karinlarini doyurabilmeleri icin, anne ile bebek arasina biberonu sokmayi gorev edinmis "sutun yetmiyor" mafyasi ile savasmak icin ve sonuc olarak cocuklarin hem fiziksel hem de ruhsal olarak saglikli gelismesi icin, ve daha bircok sey icin Emzirme Reformu Gerekli. Ayrintilar icin lutfen tiklayiniz: www.emzirmereformu.com

June 22, 2010

Emmek please! --çok perdeli oyun

Emzirmeyi cok seven bir anne varmis ve bu annenin emme delisi bir yavrusu. Bu yavru oyle cok seviyormus ki emmeyi, dakika basi emmek isteyip annesinin memelerini kapmak icin yapmadigini birakmiyormus. Anne kararliymis aslinda en az 2 yasina kadar emzirmeye ama bu tacizler cok cok artinca bir ara birakmaya karar vermis. “Emmek bitti” demis bir gun. Yavrucuk annesinin lafina oyle cok guveniyormus ki hemen kabul etmis, boynunu bukmus, memenin yanina gelip gelip “emmek, bitti emmek” diyormus. Anasinin yuregi yavruyu boyle boynu bukulmus gormeye dayanamamis ve cikarmis memeyi hoppadanak, verivermis agzina yavrunun. Ve fakat bu acima duygusu, dak’ka basi emmek isteyen bir emme delisinin, memeleri vantuzlamak usuluyle emmeye kalkismasiyla gercekten bir aciya donusunce, anne yine emzirme isini bitirmeye karar vermis. Yavru yine kabullenmis bu durumu, ne yapsin, anne oyle diyorsa haklidir herhalde demis. Annenin ici rahat degilmis aslinda. Okudugu arastirmalarda 2 yasina kadar emzirmenin kansere karsi koruyucu oldugu yaziyormus, ustelik cocuk doktoru olan babasi da 2 yasa kadar emzirmeyi oneriyormus. Ve ayrica “baby led weaning”i (bebegin inisiyatifinde emmeyi birakmayi) gonulden destekleyip yavrusunun vucudunun ihtiyaclarina gore hareket etmesi ve kendi kararlarini kendisinin vermesini istiyormus. Kafasi yine karmakarisikken, bir blog arkadasinin yazdigi yorumla tekrar vazgecmis emzirmeyi birakma kararindan. Baba, bunun yavruyu ambivalent yapacagini dusunuyormus ama yavru, Bogazici kedilerine donmus ve tanidik tanimadik herkesin memesini yoklayan, tuttugunu emen, arsiz mi arsiz bir tekir olup cikmis.

BILMEM KACINCI PERDE:
BiRiNCi SAHNE:
YER: Istanbul (caddeler, sokaklar, belediye otobusu, taksiler, cafeler, ...)
YavruSu hedefe kitlenir ve annenin t-shirtunun bogaz kismina elini uzatir, t-shirtu bir hisimla asagi cekip memeleri disari cikarir. Anne hemen acilan goguslerini eliyle ortmeye calisir. Amerika’da yasadiklari eyalette emzirme yasagi olmadigi icin [evet malesef bazi eyaletlerde kamusal alanda emzirme yasagi var, bazilarinda 1 yasina kadar serbest] gizli emmeye alismamis olan yavrusu, annenin elini bir hisimla iter ve boylece annenin memeleri tum Istanbul’la, Istanbul da annenin memeleriyle tanismis olur. Memeyi beslenme aracindan farkli olarak goren gozler utansin diyerek kendini rahatlatmaya calisir anne, neyse ki herhangi bir tacize ugramaz.

SAHNE 2:
Varilan yerde annenin eski bir arkadasi: (aciyan gozlerle bakarak) E., bu hal ne boyle? Sen eskiden bakimli bir kadindin, kendine guzel bir t-shirt alsaydin bari!
Anne: Yok bu t-shirt yeni zaten, ustunden YavruSu gecti de...
Annenin arkadasi: ???!!!XX!!!X????

SAHNE 3:
Anne: (bilmem kacinci emzirmenin bilmem kacinci dakikasinda harap ve bitap dusmus olarak bir umutla) Hadi iceri gidip biseyler icelim???
YavruSu: Hadi emelim
Anne: Of offf!

SAHNE 4:
Anne artik kararlidir, gece emzirmelerini kesecektir en azindan. Arkadasi Senem'in taktigini kullanarak kuzuyla bir konusma yapar ve artik ihtiyaclarinin degistigini, surekli annesinin sutunu emmesine gerek olmadigini, farkli besinler yiyebilecegini (ki bunlarin arasinda makarna oldugunu bile soyler koz olarak), bundan sonra geceleri guzel yemekler yiyip sabah gun dogdugunda kahvaltisini ettikten sonra emebilecegini soyler.
YavruSu: (her zamanki gibi baslar) Emmek please, emmek please, emmek please*, ....
Anne: Gunes cikinca emziricem dedim ya annecim!
YavruSu: Aaaa (sasirmis gibi pencereyi isaret eder ve) gunes cikti, hadi emelim.
Anne: Nasil yani??? Disarisi zifiri karanlik ama... Yok yok boyle de cocugu yalana sevk ediyoruz, yine olmadi, of anam off :(

*Aslinda Turkce ve Ingilizceyi karistirmamaktadir ve fakat anne-babasi kreste ogrendigi kelimelerin Turkcesini ogretemez bazen, cunku yoktur Turkce'de tam karsiligi, ya da onlar kullanmazlar oyle (su lutfen, emmek lutfen) --insani tokatlarlar valla Turkiye'de :)

SAHNE 5:
Anne: (Aciyan memelerini kurtarmaya calisir) Annenin sutu bitti artik, biraz da inegin sutunden ic lutfen.
YavruSu: Yok ben emeyim.
Anne: ?!X?!?!?

SAHNE 6:
Banyoya beraber girilir, anneyi ciplak olarak goren YavruSu’nun gozleri yuvalarindan firlar, hedefe kitlenir ve ne yapip edip memelerden birini kapar. Bu arada anne caresiz onu yikamaya calismaktadir.
Anne: Hadi artik birak da yuzunu yikayayim.
YavruSu: (memeye el sallayarak) Bye meme!
Anne: Oh be!
YavruSu: (sola donup) Simdiii, oteki emmeke :)))
Anne: Neee?!?!?!

SAHNE 7:
YavruSu, annenin pacalarina yapismistir yine. Anne kesin kararlidir artik emzirmemeye, cunku son 1 saat icinde 3 kere emzirmistir zaten. Bu sefer entersan bir sekilde "emmek please" diye tutturmaz ama. Annesinin bacaklarini oper; sonra “kucama aliim mi” diye kendini kucaga aldirir ve annesinin saclarini oksamaya baslar, “cici-tatli-guzel, cici-tatli-guzel” diye bir guzel sever saclarini ve hatta oper yanagini, burnunu, gozunu, sacini. Derken beklenen son gelir:
Basini bir anda yana atar, annesinin koluna yaslar, kafasini gogsune dogru cevirir, ayaklarini uzatir; kisaca kendisini, annesinin ‘emme pozisyonu’ dedigi konuma getirir ve t-shirtu acip memelere bakarken o ‘sihirli’ kelimeler agzindan dokuluverir:
“Emmekler ne guselmis :)”
Bu kadar sevilmeye aylardir harap ve bitap dusmus, gogusleri aci icindeki anne bile dayanamaz ve yine yeniden sabaha kadar emzirir.

SAHNE 8:
Ertesi gece kabak yine babanin basina patlar. Ikinci kez baslama kararini hic desteklememistir aslinda baba. Muhtemelen basina gelecekleri tahmin etmistir. Anne bir onceki gece uykusuz kaldigi icin “tatlim biliyorsun ben uykusuzluga hic dayanamiyorum, bu gece sen git yanina, belki emmekten vazgecer” der ve arkasini donerken uyuyakalir.

Gece 1, 1:30, 2, 2:30, 3, 3:30, 4, ..... sulari
Yavru aglamaktadir: aneeaaa, emmek pliiiis, aneeaaaa, emmeeek......
Anne tosur tosur uyumaktadir. Baba artik 8. kez uyanmis ve yavruyu bir turlu uyutamamis olduktan sonra bir care anneyi uyandirir
Baba: Tatlim acaba biberonla sut mu versek?
Anne: Ay valla ne yaparsan yap biliyorsun ben uykusuzluga hic dayanamiyorum.
Baba: Simdi anladim senin uyku sorununu nasil cozdugunu, gecen yil bloga yazdiginda pek anlayamamistim [burda kinaye var ;)]. Ah, ah, bir de ben cozebilsem....

* * *
Işte bizim evin halleri bu aralar böyle. Türkiye'de daha bir artmıştı düşkünlüğü, daha ötesi var mıdır bunun diyordum, dönünce cevabımı aldım. Emziği 5 aylıkken, biberonu da 1 yaşındayken bırakmıştı, şu anda 18 aylık ve sanırım emmeyi hiç bırakamayacak. Şu aralar geçiş döneminde olduğunu varsayıyorum. Gerçi kreşe gayet iyi başladı, hiç sorun çıkarmamış, bütün gün bır bır bır Türkçe konuşup durmuş ama çok neşeliymiş. Evde de gayet iyi, ah bir de bu dakika başı emmekler olmasa. Aslında hala umutluyum, 2 yaşına kadar emzirmek istiyorum, hatta sonra da devam edebilirim ama bu işin bir ölçüsü olmalı sanıyorum. Günde 2-3 kez olsa iyi, hatta bir sabah, bir de akşam olsa tadından yenmez. Bilemiyorum nasıl olacak? Sizler nasıl yaptınız, önerileriniz neler? Yardım please :)

November 27, 2009

Hoşgeldin bebek, artık bize yeni bir işbölümü gerek!

YavruSu gelmeden önce genelde ikimiz de benzer koşullarda çalışıp okuduğumuz için ev işlerini çoğunlukla birlikte yapıyorduk. Yemek, temizlik, alışveriş, çamaşır, bulaşık, tamirat, vs. Ancak bizim kuzu geldikten sonra tüm hayatımızla birlikte bu işleri eşit olarak paylaşmaya dayalı feminist pratiklerimiz de doğal olarak değişmek zorunda kaldı. Emzirme sorumluluğu benim üzerimde olunca ve bebiş her saat başı emmek isteyince hayat epey değişti haliyle. Gerçi yemek yapmayı çok sevmeyen biri olarak yeni işbölümünden şikayetçi olduğumu söyleyemeyeceğim ama belki T. uzun vadede --bebiş emmeyi bırakınca mesela-- şikayet edebilir, çünkü o gün bu gündür ben bebişi o da bizi besliyor :))

Şimdi daha feministiz yani ;) Okulda sorarlarsa "baba ne yapar" diye, bizim kız verecek cevabını cinsiyetçi eğitim sistemine karşı :) Şaka bir yana, okul müfredatlarının dayanılmaz cinsiyetçiliği karşısında söyleyecek çok şey var ama 'okul'un kendisi konusunda kafalar hala çok karışıkken bunu ileri bir tarihe atıyorum.

Herneyse okulu bırakıp eve geri dönecek olursak, diğer işler paylaşılmaya devam ediyor ama yine de zaman hiçbir şeye yetmiyor; çünkü bebiş doğduktan sonra gündüz ayrı, gece ayrı mesai istiyor. Ayrıca, her ne kadar sizin gece (ve hatta gündüz) kıyafetiniz artık tek bir gecelikten ibaret olsa da ortaya çıkan çamaşır yığını inanılmaz boyutlara ulaşabiliyor. Gerçi ben bu konuda kendimce çözümler üretmeye başlamıştım zaten (bkz. çamaşır katlamaca). Ve sanırım T.nin de planları var ;) Geçen gün bebişe "Let's Help" (Hadi Yardım Edelim) diye bir kitap almış. Aslında çok mantıklı bir davranış olacak bu: yani çocukları bir yandan ayrı bir organizma olarak 'kutsayıp' bişey yaptırmamak, diğer yandan da abuk sabuk şeylerle zamanlarını doldurmaya çalışmak yerine, pek tabii onları da işbölümüne dahil edebiliriz ve sanırım bu konuda onlar bizden çok daha hevesliler. Zaten hayat da paylaşınca daha güzel, değil mi?