farkındalık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
farkındalık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2014 Pazartesi

SABAHA VARIR MI BU GÜNLER!


Ayrıla ayrıla ayrıntılara gizlenmiş hayat. Okyanusun dibinde yaşayan bir mercanın harelerine mesela. Her bir harenin içine bugün 365 gün, bundan 3.5 milyon yıl öncesine ait bir fosil mercanın haresine 410 gün gizlenmiş. Eskiden daha hızlı dönermiş Dünya. Bir gün 21 saatmiş, Sonra kaçırmış Ay'ı kendinden, yavaşlamış ve bizim 24 saate sığdıramıyorum dediğimiz zamana ulaşmış. Bütün bunları görebilen gerçeğe biraz daha yaklaşmış, göremeyen ise kendine anlatılanlara inanıp, yavaşlayan zamanın bile gerisinde kalmış.

Ayrıntılar diyorduk, biriyle çok yakın olduğunda daha çok kaçırırsın ayrıntıları. Uzakken daha çok merak eder, daha ve dahasını öğrenmek istersin. Yanındayken ise, bir gün beyaz, bir gün siyah elbisesiyle gezendir o sadece. Belki de sadece bir elbise. Değişmiyordur sana göre ve hep aynıdır. Duyguları yoktur artık ve belki senin de duyguların yoktur. Saçı kısalmıştır fark etmezsin. Yaptıklarına değer vermezsin, zaman ayırıp dinlemezsin çünkü biliyorsun ya o bir elbise ve hep senin elinde.

Halbuki ayrıntılarda gizlidir hayat. Ve sen keşfettikçe hem mutlu olur, hem de mutlu edersin. Ama alışmışsın ya bir kere var olan rutine değiştirmek niye?

Öyleyse rutininiz de kolay gele...
sevgilerimle
pehito

13 Temmuz 2014 Pazar

NERDEN BAKIYORDUK HAYATA


Her biri diğerini kıskandıracak kadar kararlı adımlarla yürüyorum. Yolum uzun ve bakmam, bakamam arkama. Hava en az 30 derece peki bu kaşmir hırkanın ne işi var üzerimde ve neden üşüyorum? Sadece yürüyorum bu gece. Geçmişten getirdiğim ne varsa bırakıp ardımda, yürüyorum. Biliyorum dönmem geriye ya da ne diyordum "dönemem" geriye.

Şimdi nereden çıktı bu sağanak yağmur, durdum. Üzerimde ağırlaşan hırkamı çıkarıyorum ve bırakıyorum yere. Öpüyorum geceyi, elimi uzatıyorum o da beni temizleyen yağmur damlalarını seriyor üzerime. Dönüyorum kendi çevremde, dönüyorum dönüyorum. Etrafımdan geçenler bakıyorlar ama görmezden geliyorum.

"Bu hayat benim" diyorum önce içimden, sonra yüksek sesle. Daha çok dikkat çeker oluyorum ama aldanmıyorum gelip geçenlere. "Heeeeyy izninizle" demiyorum bu kez, "hayat benim, bu hayat benim!" Ve tekrar yürüyüp gidiyorum. Temmuz sıcağında yağan yağmur yapıştırıyor elbisemi bedenime. Biliyorum tüm hatlarım, bedenimin her bir kıvrımı hiç göze gelmedikleri kadar gözler önünde ama hayat benim ve bu beden de. Umursamıyorum ilk kez nasıl görünüyorum diye.

Taksim Nevizade'nin ışıklı tabelasına aldanıyorum. Herkeste olduğu gibi beni de cezbediyor parlak şeyler, yanıp sönen ışıklar, biraz kırmızı, biraz mavi. Peki ben bu muyum ki? Parlak şeylere aldanan mıyım ben de! Eğer ben olacaksam bu gece; seçmeliyim yolum neredeyse. Çıplak omuzlarımı dönüp, elbisemin düşen ip askısını kaldırıyorum ve bedenimi kontrol etmeyi bırakıp yürüyorum. Önce hızlı hızlı sonra yavaş yavaş ama kararlı adımlarımla gecede.

Kırmızı tramvay geçiyor yanımdan. On yıldır bu şehirde yaşıyorum ve her geçişinde "keşke" diyorum. "keşke içinde olabilsem ben de" Peki neydi alıkoyan beni bu geçen on senede. Çok mu meşguldüm, çok mu zamansız. Çok muydum bir yerlerde? Peki öyleyse şimdi neden azım bu kadar? Neden mavi kot bir elbiseyle hastalığıma inat al olmuş yanaklarım ve kiraz olmuş dudaklarımla el sallayamadım beni sevdiğine inandığım her hangi birine?

Neden almadım yanıma birini, neden kabul etmedim? Neden "seni seviyorum" dediklerinde dönüp gittim? Neden bu kadar "neden" biriktirdim? Biliyorduk ya öleceğimizi, biliyorduk ya bir son oluğunu, biliyorduk ya vakitsiz olacaktı ve hiçbir zaman hazır olmayacaktık gidişlere. Öyleyse neden koştuk, neye koştuk bu kadar? Unutulmaz olmak isterken hep unutulacak işlere dahil olduk. Neden?

Ağzıma alkol sürmedim ya ben, bu gece başka diye, rakının suyuna karışıp ak oldum hem de apak bu gece. İçimde kalmasın hiçbir şey diye. "Hey! barmen. Rakıdan sonra ne var bana verebileceğin, şöyle sert bir içki" diyemeden ayaklarım ataletinden kurtulup yürüdü, yürüdü gecede ve işte Cezayir Sokak'tayım. Dokunarak geçiyorum duvarlara, öper gibi, sever gibi. Alıp yanıma onları da götürebilecekmişim gibi. Sadece gibi gibi.

İstemez miyim gerçek olsun. Alayım onları da yanıma bana yoldaş olsun ama kalıp burada başka gözlere değecek, bazen aşıklara, bazen tartışmalara, bazen de benim gibi bir kaç hafta ömrü kalanlara tek gecelik dost olacak.

Çok yorgunum. Hasta bir kadın gibi ama en çok geçen zamanda benden kalamayanlara yorgunum.

Öyleyse uyandım
pehito

8 Temmuz 2014 Salı

BU KADAR HAZIRLIKLI OLMA STOP


Hepimizin bir hayali, bir beklediği, bir tanıdık geleni, bir tanışmaya gittiği vardır muhakkak. Ona uzanan yollarda, önüne çıkabilecek engelleri ortadan kaldırmanın bir yolu, bir yordamı, bunun için çalışmalarımız ve çalışacaklarımız da vardır. Yazılanları okurken bile ne çok ulaşılacak yer/kişi/hedef ve ulaşmak için ne çok düşünce geçti zihninden.

Halbuki ben diyorum ki "Bu kadar hazırlıklı olma, değiştirir hayat fikrini." Bir yerde "dur" der. Önüne engeller koyar ya da yeni güzellikleri serer. Öyleyse ne yapıyoruz şimdide kalıp, anın tadını çıkarıyoruz.

Sevgilerimle
pehito

28 Mayıs 2014 Çarşamba

SAATİMİ KURDUM AMA YİNE GERİ KALMIŞ


Bilmeden kurdum bende çünkü biliyordum herkes böyle yapıyordu. Birtakım ön yargılarını biriktirip "sen böyle yapmışsın, sen de böyle düşündün" diyordu. Halbuki bazen biz bile bilemezdik ne düşündüğümüzü. Öyle birbiriyle iç içe geçerdi ki aklımızdakiler, yetişemez, bir arada bir sürü şey düşünmüş olur, biri "ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda "hiiiiç" diye yanıt verirdik bir çırpıda. Halbuki o hiç'in içine ne çok düşünce sığdırmıştık.

"Hadi ama söylesene ne düşündüğünü, uzun zamandır boş boş bakıyorsun kesin bir şey düşünüyorsun" diye zorlarsa, kendimizi ne düşündüğümüzü bulmaya çalışır halde bulur, içinden çıkamaz "ya gerçekten hiçbir şey düşünmüyordum" deriz. Muhtemelen karşımızda ki "diren" deyip bize o en cevap bekleyen bakışını attığında; "tamam" deyip sıralarız aklımızdakileri. "Gezi direnişi, Soma faciası, devlet büyükleri, Türkiye'nin geleceği, gelecek kaygısı, yeşiller bitecek mi, hayvanlar ölecek mi, doğayı mı katlediyoruz yoksa yaşam alanımızı mı katlediyoruz, hayat çok kısa, bilemedim belki de çok uzun" ya da en iyisi Seni Sevdiğimi Düşünüyorum diyelim de kapansın bu mevzu.

Sevgilerimle
pehito

3 Mayıs 2014 Cumartesi

KOYVER KENDİNİ


Carpe Diem'i okuyorum, son sayfalarındayım. Bitirdiğimde kitabı da yazacağım ama konumuz şu an farklı. Kitabı okurken dayanılmaz bir yazma isteği içerisine girdim, eee anı yaşamakla ilgili bir kitap okuyup kendimi kitap okumaya veremeyeceğimi anladığımda açtım bilgisayarımı.

Nereden başlasam bir şiir ı-ııı olmadı sil, bir hikaye; yok bu da değil. En iyisi aç bir şarkı sana eşlik etsin. Her zamanki gibi müzik nereye götürürse oraya gidersin dedim. Açtım Duman'dan Senden Daha Güzel, eee bu sefer de ayaklar rahat durmadı, taktım kulaklığımı ve şarkıyı son sesine kadar açtım ( herkes uyuyor çünkü ) kalktım ayağa, kendimi müziğin ritmine bıraktım. Ve diyorum ki şimdi sana;

Aç müziğin sesini!
Bırak bedenini, ne yapmak isterse onu yapsın.
Müzik isterse bedenini parçalasın,
Hadi geç kendinden, salla başını ve ardından
Tüm bedenini.
Asıl söylemek istediğim; kalk hadi 
Ruhuna ne iyi gelecekse, bedenin tam da şu an onu yapsın!

Sevgiler, midenize kelebekler ;)
pehito


25 Nisan 2014 Cuma

TEŞEKKÜR EDİYORUM


Eskiden ne çok hikaye yazardım.
Kelimelerimin içi öyle doluydu ki 
Hangisini tutsanız avuçlarınıza akar,
Size yüz yıllık hikayesini anlatırdı her biri.
Bıraksaydınız avucunuzdan sizi takip eder,
"Nereye gidiyorsun, henüz bitmedi" derdi. 

Ben eskiden eskidiğimi düşünüp bıraktım bir eskiciye;
Benden yitenleri, yitip gidenleri.
Bana verdiği üç beş teşekküre aldım, yeni mavileri ve pembeleri.
İndim sahile,
Martılara attım "benim" dediklerimi.
Aldanıp havada kaptılar, benim vazgeçtiklerimi.
İki kanat çırpıp selam ettiler,
Günü geceye emanet edip, onlar da yeni hayatlarına göç ettiler.

Parmaklarım asılı kaldı havada ve
Kulağıma güzel bir şarkı çalındı; 
"Bu şehirde bir kadın var, adı bana özel"
Avuçlarım yıldızları topladı.
Her biri eteklerime dolandı,
Şarkının ritmi hızlandı ve 
Hayatla dansım yeniden başladı.

Teşekkür ediyorum
Siyahın ardından gelen beyaz için.
Teşekkür ediyorum
Var olduğum ve var ettiğin için.
Teşekkür ediyorum hayat, tüm öğretilerin için.
Teşekkür ediyorum
Geri dönülmez olmadığın için.

pehito

1 Mart 2014 Cumartesi

TAKILDIM HADİ GEL KURTAR BENİ



Bazen akmaz zaman ve hep o ana asılı kalır insan. Yani sen ya da ben. Kötü zamandır o zaman, zaman. Bazen de akıp gider zaman, bitmesin istersin, o ana sarılıp öylece sonsuz olmak istersin ama acelesi vardır zamanın, bir sürat uzaklaşır hoşça kal bile diyemezsin ve o an senin yüreğinin dolup taştığı eşsiz mutluluk anıdır.

Bazen sen gitmek istersin bazen zaman. Hahaaa ne diyorum zaman hep giden sen hep kalan olursun. Sonra başlarsın kaçırmaya, yetişmeye çalışırsın yetişemezsin, nerelerden geçtiğini bilemezsin. Bir bakmışsın beyaz bir ışık huzmesinin üzerinde HOŞ GELDİN BURASI YOLUN SONU yazılmıştır. Döner bakarsın son kez arkana, geçmiş geçmiştir artık, öyleyse dersin "bir kere bir akıllılık yapayım gülümseyerek gideyim, en azından şimdi tadını çıkarayım an'ın".

Nereden mi biliyorum, şaşırma tabi ki bilmiyorum sadece varsayıyorum.

Sevgilerimle :)
pehito
görsel google'dan alınmıştır.

24 Şubat 2014 Pazartesi

MUTLU MUSUN ELİNDEKİLERLE



Sıcak değdi tenime
Soğuktum, eritti beni.
Çıkar at ceketini, otur dinle beni
Bir es ver hayata ve yeniden dene.
Sıkıldığın ne varsa at geriye, bak önündeki renklere
Sarıların sıcağına dal, güneşin beyaz tenini kavurmasına izin ver
Bronzsan dert etme bile, yat öyle sere serpe.
Mavide hayal et ve gerçek olması için şaklat iki parmağını
Yapamıyorsan bir şarkı söyle, ben yaparım zevkle senin yerine
Kırmızıya biraz beyaz kat ve kabul et sana kat kat gelecek pembeleri
Siyaha siyah diye bakma
O ne kirli çıkın bilmez misin
Her renk var onun içinde 
Çek çıkar canının istediğini, dansına ve müziğine kat her birini
Güzel kadın savur eteklerini.
Hey adamım dağınık bırak saçlarını sen de bir kereliğine
Ve kimseye sorma "nasıl olmuşum" diye
Unutma iyisi de var, kötüsü de ama en önemlisi mutlu musun elindekilerle

Sevgilerimle
pehito
resim google'dan alınmıştır

22 Şubat 2014 Cumartesi

NE İSTİYORSUN ZEYNEP 2

ÖNCEKİ BÖLÜM TIKLA

-Otur
*İyi de
-Boş ver iyiyi kötüyü, gel otur!

Sesi ve tavrı biraz değişikti adamın. Yayılarak çıkıyordu her kelime ağzından ve biraz da incelerek. Bir de tuhaf bir el hareketiyle gözünün önüne gelen kıvırcık saçlarını geriye atıyordu. O saçlar önüne gelmekten genç adam da onları geriye atmaktan büyük bir zevk alır gibi art arda tekrarlanan bir rütüele dönüşmüştü bu saç olayı.

*Makyaj var yüzünde
Hafif de olsa fondöten, bir de dudak parlatıcısı sürmüştü genç adam
-Evet, sende de yok.
Onda ki varlık olmasa bende ki yokluk hiçte dikkat çekici olmayacaktı diye geçirdi içinden Zeynep
*Evet, yok.
-Yeni mi karar verdin?
*Neye
-Değişmeye
*Çok mu belli oluyor, yeni olduğu
-Evet
*Peki ya sen
-Ben doğduğumda beri böyleyim. Hiç farklı olmadım. Anlaşılan ruhum yeni bedeniyle anlaşamadı hiç. Hahahahahaha
"Komik mi" diye geçirdi Zeynep içinden. Gerçekten komik miydi? Yoksa acınacak haline mi gülüyordu.
-Adın ne?
*Zeynep
-Hımm değiştirecek misin peki? Benimki de Hakkı ama bu halime pek uymadığı için Hakkuş der arkadaşlarım bana
*Ne var halinde?
Aslında farkındaydı tuhaflığın ama doğal karşılamaya zorluyordu kendini.
-Hahahahah ne mi var? Belli değil mi kuzum?
*Bilmiyorum, şu an hiçbir şey bilmiyorum. Neyi bilmem neyi bilmemem gerektiğini bile bilmiyorum.
Ve kadın ruhuna yenik düşüp ağlamaya başladı Zeynep..
-Dur kıııız beni de ağlatacan şimdi. Sonradan olunmaz anacım. Neysen osun. Ben hep böyle hissediyordum, doğduğumdan beri, bebeklerle oynamayı çok severdim, makyaj yapan kız arkadaşlarımı pek bir beğenirdim. Dans etmeye bayılırdım. Hatta biliyon mu kız, bir gurubumuz var sahne alıyoruz Taksim'de. Gelir izlersin belki bir gün.
Annemle babam ben çok küçükken ayrıldılar. Annem yeniden evlendi, kendi babam hahahaha bu da ne komik bir söylem oldu. Anla işte öz babam ressam. Sanatçı adam. Hepsi bir anda öğrendi dans ettiğimi, üvey olan babam .rospu olmuşsun sen dedi. Babam demedi bir şey. Aferin de demedi ama bak. Annem zaten karışmaz hiçbir şeye öyle meşgul ki kendiyle.
Neyse işte bak, sonradan olunmaz böyle. Hah demiştim değil mi onu. Sen kaçmışsın belli ki, bir şeylerden kaçmışsın ama kaçtıklarını da getirmişsin yanında. Böyle kaçılmaz ki sonra başka yükleri de alırsın kambur omzuna. Sen en iyisi çıkar o memelerine taktığın bantları ve yüzleş seni buraya getiren olaylarla.
Bak işkembeyi de yiyemedin, soğudu. Yiyemezsin miden almaz, sevmezsin ki zaten değil mi işkembeyi. Yoksa sıcak içilir işkembe.
Dön kuzum geri dön, çevir sayfalarını sonra kapa defterini ve aç yenisini ama eski hesaplarını gör sonra aç.

Zeynep, dinledi dinledi. Tek kelime etmedi. Teşekkür edip ayrıldı Hakkuş'un yanından ve hızlı hızlı çıktı indiği yokuşu. Açtı dairesinin ahşap kapısını ve etrafa bakındı. "Küf kokuyor" dedi yüksek sesle. Yarın bu odayı boyamalı diye geçirdi içinden ve girdi Eyfel Kule'li nevresimin içine Hakkuş'u ve söylediklerini düşünerek uyudu.

pehito
kurgu, hikaye

NE İSTİYORSUN ZEYNEP 1

Gözünün üzerine düşen perçemine saklamıştı bakışlarını. Gölgelere sığınmış, kaybolmayı seçmişti. Her adımında geri dönüp adımlarının bıraktığı izi takip ediyordu. Kan kırmızı bir yudum şarapta bulmuştu unutmayı sonra bir yudumun ne olduğunu. O gece kesmişti saçlarını kısacık, bir adam kılığına bürünüp yaşamaya karar vermişti. Sıkıca bantladı pek de büyük olmayan göğüslerini ve bulduğu en rahat gömleği altına da tracking yaparken giydiği neredeyse yıkanmaktan parçalanacak hale gelmiş on yıllık kotunu geçirdi.

Bu kez gece almasın gözlerini diye Rayban'in polis modeli gözlüğünü geçirdi yüzüne. Ay ışığından saklamıyordu gözlerini, göz göze gelmekten saklıyordu belli ki. Aynada kendine baktı, sevmedi yeni halini hatta tiksintiyle baktı kendine ama istemiyordu ne eski bedenini ne de kalbindekileri.

"Hadi bakalım" dedi kendi kendine yüksek sesle. Bir adam bedeninden çıkan zarif kadın sesine omuz silkti ve küf kokan tek odalı evinin ahşap kapısından, apartmanının dar merdivenlerine bıraktı kendini. "Hoşça kalın hamam böcekleri" deyip acilen sesine de bir çare bulması gerektiğini fark etti. Kısabilirdi belki sesini, daha kısık olursa belki daha anlaşılmaz belki de yok olacaktı.

Apartmandan çıkıp belediyenin her seçim öncesi hatırlamaya bile değer bulmadığı bozuk yollarından yokuş aşağı bıraktı kendini. Önce hızlı hızlı yürüdü daha sonra yüzüne vuran rüzgara meydan okur gibi açtı kollarını ve koşmaya başladı. "Zeyneeeeep" diye bağırıyordu. Kendi adıydı kulaklarına değen. Yolun eğimi azalana kadar koşmaya ve bağırmaya devam etti. Geri mi istiyordu kendini, yoksa gerçek bir veda mıydı emin olamadı ama onun istediği; her şey değişsindi.

Ve başlamıştı işte, değişiyordu her şey.
-Zeynep ha, kim Zeynep? Abla mı diyelim abi mi?
İçi titredi, derin bir nefes aldı kuytularında gizlediğinden ve kıstı sesini;
*Benim Zeynep? Ne o bir şey mi vardı?
Hissettiğinden daha cesur daha ezici çıkmıştı sesi. Yüzünde alaycı bir ifade vardı. Adamlar cüsselerine bakmadan garip görünüşlü kız mıdır erkek midir belli olmayan varla yok arası bu genç kadından bir adım geri durdular.
-Yok, merak ettik, öyle bağırdığını duyunca, aradığın biriyse yardım edelim diye
Zeynep o an anladı sıradan görünmenin yerini alan bu farklılık, tuhaflık ya da adı her ne ise kendine saçma bir saygınlık kazandıracaktı.
*İhtiyacım olursa haber ederim, hadi daha fazla meşgul etmeyin beni.
Kendi de bilmiyordu ya nereye gidiyordu, neydi meşguliyeti, sadece başından savmak istedi o iki adamı. Başka zaman olsa hatta iki gün öncesi olsa salyalarını akıta akıta ona bakacaklarını bildiği bu iki adamla daha fazla yan yana durmak istemedi.

Daha minyon olanının omzuna çarparak geçti yanlarından Bıraktı kendini içindeki şarkının melodisine bu sefer daha ağır adımlarla daha dingin yürüdü yolları. Her zaman olana inat hiçbir şey düşünmeden attı adımlarını, bir kaç saat sonra midesinden gelen seslere kulak verdi. "Acıktım" dedi. Yanında biri varmış gibi. Düşündü aslında iki kişiyim şu anda, hala Zeynep benimle ve yeni ben kimim bilmiyorum diye geçirdi içinden. Sonra beyaz bir ışık gördü, kaldırıma düşen beyaz ışığın geldiği yere baktı. İŞKEMBE SALONU yazıyordu. "Iıııığğğğ" hiç düşünmeden aniden çıkmıştı bu ses ama çok acıkmıştı, madem eski Zeynep değildi hatta belki Zeynep bile değildi. "Bunu da yap" dedi ve girdi salona.

Kimi pala bıyıklı adamların olduğu, kimi şık ama ucuz saten gece elbiseli kadının olduğu, bir iki tane normal diyebileceği insanın olduğu salona girdi. Bütün masalar doluydu. "herkes mi işkembe sever" diye geçirdi içinden ve boş bir yer aradı. Gür kıvırcık saçları kulak memesine kadar inen genç bir çocuk el salladı ona. Zeynep önce üzerine alınmadı etrafına bakındı, ondan başka genç adama dönük kimsenin olmadığını fark edince "ben mi" diyerek kendini işaret etti .Genç adam olumlu anlamda kafasını salladı ve Zeynep adama doğru yürüdü.

BÖLÜM İKİ BURADAN DEVAM TIKLA
pehito
kurgu, hikaye

20 Şubat 2014 Perşembe

SAHİ NEREDE BAŞLAR ÖZGÜRLÜK!


Özgür müyüm ben? Ya da nedir özgürlük? Bir sohbetimizde söylemiştim sana "özgürlük yaşayamadıklarımızda gizli" evet ben söylemiştim bunu, bir çırpıda çıkıvermişti ağzımdan. Peki ya yaşayamadıklarımı yaşadığımda gerçekten özgür olabilecek miydim ya da kendimi mi kandırmış olacaktım. O yaşayamadıklarım bana zarar verdiğinde aynı zamanda kendi özgürlüğümden kısmış olmayacak mıydım ya da başkalarının özgürlük alanına girdiğimde onların özgürlüğünden kısmış. Sahi nerede başlıyordu özgürlük ve nerede bitmeliydi?

İç sesim bu akşam bunları söyledi.
Sevgilerimle
pehito

resim google'dan alıntıdır

28 Kasım 2013 Perşembe

HER ŞEY SENSİN!!!



Hayat ne zaman güzel biliyor musunuz. Odasında televizyon izleyen küçük çocuğunuz pijamalarını giyip yatağında uyur halde gördüğünüzde, onun odasının önünden geçerken "anne" diye seslenip "seni seviyorum" dediğinde, siz işinizle uğraşırken gelip sizin yanağınıza masum küçük bir buse bıraktığında, evdeki bazı kararları çocuğunuza bırakabilecek kadar olgun olduğunuzu anladığınızda, evde tek bir ışık yokken her yeri aydınlatabilecek kadar enerjik olduğunuzu fark ettiğinizde.
Karşınızdakine değer vermek kadar kendinizi de değer vermenin önemini anladığınızda. Sırf başkaları görecek diye değil, kendiniz için rujunuzu sürdüğünüzde, yaşam enerjinizin içinizde ki ve tekelinizde ki varlığını anladığınızda "hayat çok güzel."
Beklemeyin, hayatınızı gelip düzeltecek birilerini beklemeyin, birinin sihirli değneğiyle gelip tüm huzursuzluğunuzu yok etmesini beklemeyin. Hayat Sizin ve onu anlamlı kılacak tek kişi sizsiniz. Mutluluk içinizde ve siz ona bakmayı unutmayın!!!

Sevgilerimle
pehito

13 Mayıs 2013 Pazartesi

KALBİNİ KARARTMA



Amaaaan koltuklara sığmıyorum. Ama olsun ben böyle de mutluyum. Aklım kalacağına bir dilim pastada, indirdim afiyetle mideme. O da beğenmedi yerini, yağ olup eklendi; göbeğime kalçama.

Piiiişşşştt görüyorum seni bana bakıp fısıldıyorsun, farkındalığım senden daha fazla biliyor musun? Bu beden bana ait, sen ne dedikodumu yapıp duruyorsun? Belki bana bakmak yerine izleseydin biraz kendini, sen de görecektin KARARMIŞ kalbini.

pehito