26 Aralık 2011 Pazartesi

Bir Kar Rüyası

Herşey C.tesi sabah uyandığında gördüğü rüyayı anlatmasıyla başladı.. Rüyasında kar yağıyormuş, babasına kartopu atıyormuş.. Babası zaten dünden razı, Pazar ne yapacağını buldu kolay yoldan :) "Peki ben napıyorum kızım, yoksa ben gelmemiş miydim?" diye sorunca ne dese begenirsiniz. "Sen evde bize yemek pişiriyorsun annecim, senin görevin yemek yapmak bu rüyada"
"Peki!!"
Pazar günü evde mi kaldım, yok canım! Kendimi zorla rüyaya dahil ettirdim.. Kahvaltıdan sonra çıktık yola. Dağ yolu trafiği yoğundu. Bir ara zirveye ulaşamayacağımızı bile düşündük. Neyse ki ulaştık, kara, kar topuna doyduk. Bol bol yuvarlandı minik kuzu.. O kadar mutlu, o kadar memnundu ki halinden ıslanmak, kara batmak  ya da soğuk olumsuz etkilemedi. İlk defa telesiyeje bindi, biraz korkar gibi oldu, sıkı sıkı tutundu ilk başta, ama sonra hemen alıştı.. Kısa alanda gidip orada da biraz kar oynayıp tekrar yukarı çıktık. Durup durup kendini karların içine attı. Karın içinde gömülmek, ayrıca henüz buzlanmamış tül gibi kar taneleri ile oynamak da çok keyiflendirmişti.. 
 Eve dönüş vakti geldiğinde kardan adam yapamadığımız için biraz üzüldü. Fakat artık tadında bırakıp kardan adamı başka bir zamana bırakmamız gerekti. Ayrıca açık hava, oksijen hepimizi çok acıktırmıştı. Neredeyse yarım ekmek arası sucugu yedi bile diyebilirim-maşallah- Sobanın başında ısınıp, son çaylarımızı da yudumladıktan sonra manzarayı seve seve sıcacık evimize geri döndük..

Söylemeden geçemeyeceğim; bir çok rüyamızı ertelemeden, hemen hayata geçirebilmemizi sağlayan Allah'a şükürler olsun.. Herkesin rüyaları gerçek olsun inşallah...

 Buyrun enfes  Kartepe'den  kareler..






25 Aralık 2011 Pazar

Niyet-Diyet

Hava çok soğuktu.. Aslında evde yapacak şeyler vardı, ama yağmur da yağıyordu bir yandan.. Ne yapsak bilemez halde iken elbette giyinip soğuğa karşı kuşanıp çıktık yola. Gezdik gezdik, yorulduk; "Yine bir yerlerde oturalım annecim.." dedi. Girdik bir pastaneye. Camekandan un kurabiyesini görip tutuldu resmen, her nedense.. "Bundan istiyorum annecim" dedi başka birşey demedi. "Peki" dedim. Kendime de diyeti kırıp bir salep ısmarladım. Yan masada gençler doğum günü kutluyorlardı, Allahım ne tesadüf dedim :) Gözlerini bir an üstlerinden ayırmadı.. "Olmaz öyle dedim, böyle yerlerde başkalarna bu kadar dikkatli bakmamalısın, rahatsız olabilirler." Anladı gibi ama bilmiyorum tabii. Gerçi gençlerin kendilerinden başka birilerini gördükleri de yok gibiydi hani... Derken salep ve un kurabiyesi geldi. Gelir gelmez "Tarçıııııın" diye haykırdı. "Annecim tarçınlı gibi kokuyor". Hayret dedim, tarçını da nerden biliyordu ki.. "Evet zaten tarçınlı" dedim, "tatmak ister misin" diye ekledim. Kafasını salladı ve o salep bana yar olmadı, olamadı.. İyi de oldu.. "Niyet" bozmak senin neyine, öyle değil mi ama :)

 Sonra yine gezdik, epey yürüdük. Çokça kikirdedik.. Bazen itişip kakıştık. O üstünü çıkarmak istedi, ben agzının yanısıra burnunu da örtmek istedim. Sebep bu yani, başka birşey değildi:) Babası akşam iş çıkışı aldı bizi, hep birlikte eve döndük. Ertesi güne sözler verildi, hayaller kuruldu.
Nereden geldi bilmiyorum, söz "Hadi kek yapalım"a geldi. İmece usulü görev paylaşıldı. Bizimki profosyonel, teyzesinin ona diktiği önlüğü giyip şapkayı taktı.. Ben elmaları havuçları soyup doğradım, portakalı limonu sıktım, onlar babasıyla fındıkları kırdılar. Sonra geçti mikserin başına, babasına hava atarcasına:) Şu tarifi birebir uyguladık. Sadece kuru meyve yerine elmayı küp küp, havucu rendeleyerek ekledik. Ha bir de portakalın yanı sıra limon suyu ve olmazsa olmaz tarcın da ekledik. Bol bol da fındık.. Ve diyebilirim ki inanılmaz yumuşaklıkta, elmalardan dolayı içi hafif ıslak bu kez diyet bozduran bir kek oldu. Niyeti bozmuştum yani anlaşılan:)

24 Aralık 2011 Cumartesi

Doğum Günü Ayı : Aralık

Aralık ayı pek şanlı pek eglenceli geçiyor bizim için.. Bu hafta 2 doğum günü partisi ile tamamladık haftayı.. Biri MeryemAzra'nın -ki aslında Ekim doğumlu- diğeri ise ZeynepBerfin'in-ki o da Kasım doğumlu aslında :)- geciken doğumgünleri idi..  
Kuzucuk ZeynepBerfin'in Pamuk Prenses temalı doğum gününde ilk zorlu kıskançlık sınavını verdi.. İlk önce PamukPrenses kostümü giyen ZeynepBerfin'i kıskandı; "kostümü ben giymeliyim annecim" dedi.. Partinin yapıldıgı salona girerken ögretmenlerinin diğer arkadaşları ile birlikte ona biçtiği cüce kostümünden hiç ama hiç hoşlanmadı.. Suratı bir karış taktı yine de o şapkayı..  Tek bir fotograf karesinde  mutlu çıkmamış olması bundandı.. Sonra pastanın üstündeki süsleri, yine temalı tabak bardak ve peçeteleri... Neyse ki ZeynepBerfin'in annesinin kızlara armagan ettiği prenses taçları imdadımızı yetişti de bizim kız havaya girdi. Sonrası zaten klasik "the party mood" :) Yine doyana kadar dansettiler, eğlendiler, yoruldular. Çok keyifliydi. İlk kez bir arkadaşının doğum gününde arkadaşına doğumgünü hediyesini verdi, çok heyecanlandı..

 MeryemAzra'nın doğumgününde ise biraz daha olgundu. En azından kostümü kıskanıp trip yapmadı.  Tim Seldin'in Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir kitabında yer alan Montessori Metoduna uygun bir doğum günü kutlaması yapıldı. MeryemAzra eline dünya küresini alarak çocukların oluşturdugu güneş sembolünün etrafında 5 tam tur attı. Her turda ögretmeni annesinin getirdiği hatıra kutusunun içinden her yıla ait onun en sevdiği oyuncağını, kıyafetini ve fotografını çıkardı. Tüm çocukların incelemesini sağladı.. Bu 5 yıl için sembolik olarak böyle devam ettikten sonra tüm çocuklardan MeryemAzra için bir cümle söylenmeleri istendi. Benim minik kızım da tüm arkadaşlarının ve konukların önünde "Onun doğum gününü kutlamak isterim" dedi ve incecik sesiyle ekledi: "onu çok seviyorum" İnsanlık ve sizin için önemsiz fakat annesi ve ortakları için çok duygusal bir tabloydu.. Sanırım birkaç damla gözyaşı dökecektim eger ona gülümsemek zorunda kalmasa idim..

19 Aralık 2011 Pazartesi

Şükür Günü

C.tesi tam da planladığımız gibi bu 3 seneyi birlikte geçirdiğimiz tüm dostlarımızla ailemizle birlikte kutladık 3 yaş doğumgününü.. Bu bir şükür toplanması idi benim için. Bu şükrü de davet ettiğimiz dostlarımızla oturup yiyip içerken sohbet edeceğimiz, çocukların ise gönüllerince egleneceği, mutlu olacağı bir şekilde yapmak istedik.. Allah gönlümüze göre uygulattı, bin şükür..

Sabahında teyzesi ve Harun'u görerek keyifle mutlu bir şekilde başladı güne. Gün içinde hazırlıklarımız esnasında balonlarla oynarken şarkılar söyledi, kendi kendine dans etti. Teyzesinin tüm gece sabahlayarak tamamladığı oyuncak fil Elmer ve çanta ile sevinçten havalara uçtu. Sonra gelen kargo ile sevinci ikiye katlandı. Taa İzmirden caaanım arkadaşım Eda ve kızımın da caaanım arkadaşı Anita'dan gelen yine süper hiper bir el yapımı kedi ile daha bir dünya armagan ile tam doğum günü havasına girdi. Hediyelerin henüz fotograflarını çekemedim yoğunluktan, inşallah o ayrı bir kayıt konusu;) 

Baykuşları çok seviyor diye süslemelerde sevimli baykuş figürleri kullandık (Sağolsun Hülya tüm yardımlarını sabırla sergiledi bizim için..), aynı figürler ile gelen çocukları mutlu etmek için baloncuk makineleri hazırladım. ve puantiyeli şekerlemeler:) Baykuşlu bir pasta hazırlattık. Tabi pasta siparişi verirken gönlü çilekli olanlara kaymıştı ama onu da babasının getirdiği meyveli pasta ile hallediverdik:) 

Akşam üzeri olup da artık süslemeler bitince iyice havaya girmişti. Pastayı görüp kıyafetini de giyince gözlerindeki mutluluğu görmemek imkansızdı.. 

Hoplaya zıplaya dans ederek en sevdiği en görmek istediği arkadaşları ile sıcacık evimizde kutladık işte doğum gününü. Bir ara mutfaga kaçıp meyve suyu kutusunu kafaya dikerek susuzluğunu gidermesiyle gülmekten kırdı geçirdi. 
Artık eglence doruktayken manevi anneannesine gidip gelinliğini giymek istediğini söylemiş. Meğer sonradan öğreniyoruz ki bu sohbeti daha evvel yapmışlar. Partiye gelinlikle devam edip geceyi uykusuzluktan gevşemiş bir halde ona buna gülerek hatta kahkahalar atarak tamamladı.

Diliyorum ki güzelliklerle hatırlayacağı bir doğum günü olmuştur .. ve yine dilerim ki hayırla, huzurla, sağlıkla ve kuracağı sağlam dostları ile kutlayacağı nice güzel günleri, güzel yaşları olur. 

16 Aralık 2011 Cuma

3 -Üç-

Bugün tam 3 yaşına bastı.. Akşama kadar "Ben artık büyüdüm, Kayyudan bile daha büyüğüm biliyo musun " deyip hoplaya zıplaya gezdi. Ara ara parmakları ile "3" yapıp "Bak say, işte bu kadar yaşımdayım. 3 yaşımdayım" dedi. İlk defa babaannesi ile çarşıya gittiler. Babaannesinin anlatığına göre elini hiç bırakmamış, ne almaya kalksa "Hayıl, almayalım. benim ihtiyacım yok" deyip aldırmamış. Yalnızca benim dışarıdayken almadığım şu muhtemelen GDO lu haşlanmış mısırları görüp "babaannecim, mis gibi mısır koktu, bundan yiyemeyiz di mi, çok zararlı" deyip ajitasyon yapmış.. Babaanne elbette dayanamamış -ben olsam ben de dayanazdım sanırım, laf aramızda- ve almış. Yol boyu sohbet etmişler. Eve geldiğimizde mısırlar henüz bitmemişti. Bittiğinde ise "Ben mısıra bayılırım babannecim, suyunu bile içerim" dedi. Ne desek ne etsek bilemedik. Biraz da sarsıldık ne yalan söyliyim.. 
Doğum günü kutlamamızı rahat rahat yapalım diye c.tesi belirlemiştik. Fakat babası pasta ile gelince sevinçten ne yapacağını şaşırdı. Babası mutfakta tezgahın üstüne koydugu kutuyu açarken pastanın neli oldugunu görebilmek için acele acele çekmecelerden birini açıp kendine basamak yaptı. Sonrada "Ollley çilekliymiş" deyip mutluluktan hoplayıp zıpladı. Bu kadar mutlu edeceğini bilseydim verir miydim o baykuş pasta siparişini.. En kocamanından bi çilek yaptırmaz mıydım. Ama bu kadar da hızlı karar değiştirilmez ki kuşum.. 

14 Aralık 2011 Çarşamba

3 Yaşına Girmeden..

"Çok yaramazsın SalihaBetül çok çok çok" dedim.. Sırıtarak "Sen de çok abartmacısın annecim" dedi.. O gerçekten yaramaz mı ve ben abartmacı mıyım, bilemiyorum.. Bildiğim en önemli şey ne gördü ise kaydettiği, hafızasına ince ince işlediği, yeri geldiğinde de o minik çekmecelerden çıkarıp yerli yerinde kullandığı..

Büyüdü bıcırığım artık.Kendime köfte ona karnıbahar yapmışken -ki en sevdiği yemek karnıbahardı gecen haftaya kadar:)- "Annecim senin köftelerinden yiyebilir miyim, canım karnıbahar çekmiyor da.." dediğini duydum yaa. Ve  3 Yaşına girmek üzereyken asla severek yediğini görmediğim o köfteleri gayet keyifli yediğini gördüm ya.. Büyümüş gerçekten.
Her akşam uyku saatinde sorun çıkarmayıp sadece ayagımda sallattığı için ettiğim şikayetleri duymuşcasına büyüdüğünü iddia edip gidip yatagında uyuyabileceğini söyledi yaa. Ve dediği gibi gidip yatagına yattı ve uyudu yaa. Gece kalkıp aramıza girmiş olması hiç itici gelmedi.. Daha sevimliydi sanki.. En bombası ise göstermiş olduğu bu büyüme emaresi o gece ile sabit kalmadı. Şimdilerde arada ayağımda sallamamı istiyor, önce yatagında yatmaya teşvik ediyorum, sonra uyumazsa okula gidemeyeceğimizi söylüyorum.. Korkuyor resmen.. "Uyumalıyım, yoksa yarın dinlenmiş kalkamam ve okula gidemem" deyip giriyor yatagına. Arada kesmiyor, uyku saati geçiyor ve direniyor. O zaman ayagıma alıp en sevdiği şarkıyı açıyoruz. 5. sn de sanırım uykuya dalıveriyor.

3 yaşına girmeden tüm bunları yapıyor olması benim için büyük nimet. Aslında kendisi başlı başına bir nimet değil mi zaten?

12 Aralık 2011 Pazartesi

Güzel Günler

Bir haftasonu daha böyle geçti gitti işte. Hava durumu mayıstan hallice idi.. Yer yer üşüttü ama bulutların ardından göz kırpan güneş ısıttı içimizi.. Cuma gece teyzoş geldi. Normalde geç yatınca geç kalkan SalihaBetül sevinçten ne yapacağını şaşırdı ve sabahın erken vakti dikildi ayaga. Neyse ki beni taciz edemeden teyzesi ile oyalandı.. Ögleden sonra 3 kız alışverişler yapıldı. Her girdiğimiz magazada ayakkabı, elbise ..vs. seçti getirdi "ben bunu biyendim, alalım alalım" dedi. Hopladı zıpladı bol bol şımardı. Şımarmanın getirisi kimi zaman da huysuzlandı. Günün sonunda o kadar yoruldu ki 3. karede olduğu gibi giyinme kabininde teyzesinin çantasının üstüne oturmak suretiyle böyle dinlendi:) 
Ertesi gün de geç kalkmanın ve artı bonus baba ile uyanmanın tadı çıkarıldı. Kahvaltı sonrası kikirdeme ritüelleri gerçekleştirildi. Kılık kıyafet kuşanıp atladılar bisiklete, tuttular sahilin yolunu.. Biz de acele etmedik, filtre kahvelerimizi yapıp termosa doldurduk. Arabayla tuttuk sahil yolunu. Bizimkileri bulmak pek güç olmadı, zira parktan yankılanan "Ben tombik değilim. Bi daha sizle oynamıcam" çığlıkları pek tanıdıktı.Tombik mevzusu da neyin nesi mi, anlatıyım: Bisikletin arkasında rüzgar girmesin diye giyilen şişme mont ve eşofman ziyadesi ile tombik gösteriyordu SalihaBetül'ü ve parktaki ondan biraz büyük çocuklar aslında sevdikleri için "tombik aşşaa, tombik yukarı" diyorlardı. Bizimki de bir öfkeli bir sinirli böyle karşılık veriyorlardı. Karşısındaki banklara kurulduk, kahvelerimizi yudumlayarak seyrettik bu tatlı hallerini. Gün babaanne ve teyzenin de yer aldığı sahilde maaile çay keyfi ile tamamlandı, yerini fotograflara bakıp gülümsemelere bıraktı.. Daha güzel günlerimiz olsun güzel kızım...

8 Aralık 2011 Perşembe

Yağmur Vuslatı

Haftalardır kıvranıyordu yavrum ne zaman yağmur yağacak diye.. Çünkü henüz bir türlü siftahını yapamadığı yağmur çizmelerini giyecek ve gönlünce su birikintilerine basacaktı. Sabah yağmurun yağdığını haber verdiğimde "yuppi" diye zıpladı :) "Bugün okula gitmeyelim lütfen" diye ekledi. Zaten gitmeyecektik. Ve belki de ilk defa arabayı babasının almış olmasına çok sevindi(k). Akşama kadar suyunu çıkardı sözün özü.. 

5 Aralık 2011 Pazartesi

Doğumgünü şerefine...

C.tesi anne-kız günüydü.. Tüm gün gezdik, alışveriş yaptık, sohbet ettik.. Hem de ne sohbet:) Muhtemelen önceden birileri ile konuşmuş olacak ki "Yarın senin doğum günün mü annecim?" diye sordu. Ben de "evet" dedim. "O zaman dur ben babama mail atayım sana çiçek alsın" dedi. Patladm gülmekten.. Çarşının ortasında yerlere serildim yeminle:) Sonra ekledi, "Ama benim doğum günümde de sen eşine söyle, bana çiçek alsın, tamam mı?" Tamam kuzum.. çiçeklere boğarız biz seni.. 
Ne der ki insan bu minik bücürün boyundan büyük ettiği laflara.. Epey uzun süre yürüdükten sonra ki ben bile yorulmuşken, önünden geçmekte olduğumuz bir kafeyi işaret edip "of anne ya, çok yoruldum. Biraz oturalım şurda bişiyler içelim mi, ne dersin?" Oturduk el mahkum.. Cheesecake çok severmiş, ömr-ü hayatında bir kere yemiş olmasına rağmen onu isterim diye tutturdu.. ki kandırılması kolay bi çocuktur benim çocuum.. Kıyamadım aldım.. Çok severmiş gerçekten, canım benim..
Sürprizlerle dolu ertesi gün, yaşanan tatlı saatler, konuşulanlar, gülünen ve kıkırdananlar ... hepsi yine şükrettirdi.. hepsi yine çok güzeldi, tatlı hatıralar klasöründe favori kaytlar arasına girdi ... Ve yine sonsuz teşekkürler ki 30 yaşıma huzurla adım atmış bulunmaktayım ... İkisine de...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...