Lalenin Bahçesi

Bir kırmızı Lale işte.
Kitap okumayı, sohbeti, sinemayı, İstanbul'u ille de Üsküdar'ı sever. Olmazsa olmazları ailesi, Zuz, Cancan ve denizdir.
Çok şiir okumaz ama okursa Atilla İLHAN ve Orhan VELİ okur. Paylaşmazsa görmüş gibi okumuş gibi hissetmez kendini...
zuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
zuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ağustos 2008 Cuma

SIRA BİZ DEEEEE ADİOS HADİ GİDİYOS


Tatil öncesi sanırım son yazım olacaktır bu. Bu sene farkındaysanız yaza, aheste takıldım. Geçen yıl Haziranda başlamıştım seyehatlerime Kasım ayında İlmiyemle yaptığımız denizi olmayan yere yolculukla bitirmiştim. Başlıktaki adios hadi gidios sözü Nazişe aittir. Küçükken Zuz'u bir yere göndermezdi , artık gizli kaçmak için neler yapardı O da. Bir gün yine Naziş'ten gizli kaçacak, aklınca bize sinyal veriyor, adios dedi bana, Naziş de hemen ayağa kalktı hadi gidiyos dedi, Zuzun elini tuttu. Ondan sonra her evden çıkan adios , hadi gidiyos dedi. Valla Naziş bunu dediğinde 3 yaşındaydı şimdi 26 yaşında ama bu söz hala güncel bizde.


Pazartesi kısmetse yolcuyuz. Daha önce de belirttiğim gibi istikamet Kaş. Fırsat bulursam dolaşırım buraları.



Biz Akdenize doğru yol alırken aynı anlarda Zuz da , İngiltere yolcusu. Bir arkadaşının doğum günü hediyesi bu gezi O'na. Biz deniz güneş kum muhabbetine takılırken. Onun programında beş çayları , müze gezileri ve müzikaller var. Hele de gideceği müzikalde aklım kaldı. Ben o müzikali daha ortaokul öğrencisiyken müzikholün merdivenlerine oturup izlemiştim. Çünkü yer yoktu ve merdivenler bile satılmıştı. O dur budur nerede Fındıkkıran duysam , o oturduğum basamaklar gelir gözümün önüne. NEŞELİ GÜNLER den bahsediyorum bu arada. Orjinal adı'' The Sound of Music '' dir. Türkçe versiyonunu da yapılmıştı daha sonra. Hülya Koçyiğit ve Ediz Hun oynamıştı. Hatta Hülya abllla bir meleksin şarkısınıi bizim Metin(erkek kardeşim), Hülya abla bir meleksin, dağda gezen bir keleksin diye tornistan edip yıllarca kafamızı ütülemiştir. Eski Türk filmlerinin tadı da bir başkaydı.





Tüm zamanların en popüler müzikali olan "The Sound of Music" Von Trapp ailesinin gerçek hayat hikayelerine dayanmaktadır. Aileden Maria von Trapp'in kaleme aldığı otobiyografik kitap "The Story of the Trapp Family Singers" müzikale ve filme esin kaynağı olmuştur. Eğer izlemediyseniz mutlaka bir yerlerden bulup izleyin.


Sabah erken uyanınca , Güllü Geliyor Güllüyü izledim yatağımda. Film izleyince kahvaltı da gecikti tabii, Nazlının usulunde omlet yaptık Gamsegamse ile. Nazlının usulu olması , bunu Zuz dan öğrenmiş. Omleti çevirmiyor , sürekli yanından çekip üst malzemeyide aşağıya kaydırıp pişmesini sağlıyorlar. Bir kaç yumurta , kaşar , sucuk ve bilumum baharatı çırpıp, kızgın tavaya döktük, sonrada çekiştire kaydıra pişirdik valla iyi usul .


Dün görümcem telefon açıp çaya çağırdı koşa koşa gittik:)). Görümcem diye demiyorum valla, çok güzel yemek yapar. Niksar pidelerimi dersiniz, kuru biber dolmalarımı dersiniz, mozayik pasta mı dersiniz yoksa çeşit çeşit salatalar mı dersiniz. Ben onu bunu bilmem arkadaş , görümcelerle aynı muhallede oturmak süpper . Yedik içtik sonra okeye oturduk.


Bu akşam kızların ikisi de Zuz da kalacak. Teyze yeğen muhabbetleri. Zaten bu kızlar büyüyeli, Zuz bize geliyor, ben masayı hazırlıyorum onlar içerde takılıyor ben hadiiii diye bağırıyorum gelip yemek yeyip ortadan kayboluyorlar. Zaten Gamze okulu bitirsin biz üçünü başbaşa bırakıp karı koca Trenle Avrupa seyehati planlıyoruz. Nalannn duydun dimi tren dedim.



Hadi şimdilik eyvallah. Soranlara selamm
ha bi de şu videoye bir göz atın da İstanbul sevdalılarına hak verin









9 Mayıs 2008 Cuma

bu kez sahiden geldim))))

Bu gün bir bilgisayar hikayem var. Yabancı değil yav, bizim bilgisayar:)).
Bir kaç gün önce sabah bilgisarı açtık, yani açamadık. Anlaşıldı bu yine Nurullah'ı özledi derken ben, Nazlı- ay şimdi Nurullah alır bunu iki gün de ancak gelir eve, mahalledeki ayilemizin internet-cafesine baktıralım dedi.Götürdük, kasayı, hiç bir şeyi yokmuş. Problem monitörde dendi. E iyi o zaman dedik.

Asıl hikaye burada başlıyor. Monitör, şu incecik LCD ekranlar var ya onlardan. Capitol Teknosa dan alınmıştı. Oraya baş vuruldu,
CEVAP - kutusu duruyor mu?.
-Valla , kaç kişi kutu saklar bilmem ama , duruyor işte. Yarın getirelim.
Ertesi gün,
-pekiiii faturası nerede.
-Fatura yok-
- olmaz, fatura da olacak, kutuya gerek yok
bankadan geriye dönük ekstre istendi, alındı,
Daha ertesi gün.
- kutu nerde, e fatura olsun , kutu getirmeyin dediniz ya hırrrrr
- tamam tamam , verdiğim numarayı arayın.
numara aranıyor.
-Sol üstteki numarayı söyleyin. Kutudaki S/N numarasını söyleyin. Olmadı monitördeki bandrolden ,SN numarasını söyleyin.
-Ama yok , burada öyle bir şey olmaz ,
-olmalı, olaz sa olmaz
Monitörü söktüm, içinde bandrolu buldum. Kodlayarak söyledim. E elimin tersi, Z zıkkımın kökü.

Takip numarası verdiler, iki gün içinde evden kargoyla aldıracaklar ve taaa Tuzlaya gidecek. Sakın Samsung marka monitör almayın. Alırsanız ve de bozulursa bilgi yarışması var, atlayacağınız parkurlar, geçeceğiniz turnikeler var. Bozuk mu dedim. Al kardeşim, garantisi varsa garantili yok kapsam dışıysa parasıyla tamir et ver. Şimdi kargo bekliyoruz.

Pekiiii ben nasıl oluyr da bilgisayarıma kavuştum. İşte blogculuğun faydalarından birine tanık olacaksınız şimdi.

Dün akşam Zeya , ben ve Ebrucuk Zuz da buluştuk. Yine yaylım yayıldık. Sohbetler ettik. Yedik içtik güldük. Tabiii ben de yukarıda anlattığım olayı onlara da anlattım. Zeya dedi ki - ooo o monitör kim bilir ne zaman tamir olup gelecek. Başka monitör yok mu. Tabi ben yenisini alınca eskisini hemen postalamıştım evden. O zaman ben de fazla monitör var , size vereyim dedi . Gece Zuz dan kalkınca zeyanın eve gittik, monitörü alıp bize getirdik. Kız hem monitörünü verdi hem de eve servis yaptı:))). Ebruyu da İzmire yolcu ettik. Artık ekim ayına kadar yok.

İstanbula bahar göz kırpıp kırpıp gidiyor. Şu anda hava pırıl pırıl duruyor ama serin.Hava durumunu da verdiğime göre artık gidebilirim. iyi bir hafta sonu olsun herkese...

28 Ocak 2008 Pazartesi



Yeni bir haftaya daha başladık. Gelecek gelecek denen kar bir türlü gelemedi. Sanırım bir yerler de takıldı:)). Kar bile korkuyor İstanbula gelmekten.

Perşembe akşamı Zeya , ebrucuk ve ben Zuz da toplandık. Çok hoş bir gece geçirdik. Hatta benim kocam saat 12.30 da arayıp -eve gelmeyecekmisin?, orada mı kalıyorsun? demese saatin farkında bile değildik. Sonra da Ebrunun teyzesi aradı, ben yatıcam artık, anahtarın var mı dedi:)) . Birlikte yedik, içtik zeyanın deyimiyle birbirimizin hayatlarına biraz daha daldık. Resmi yükleyebilirsem eğer göreceksiniz. Gülme komasına girmemizin nedeni Zeya makinayı kurup kanepeye öyle bir atladıki, Ebruya bodoslamadan daldı. Ebrunun saçındaki dalgalanma zeyanın rüzgarından yani.:)). Ebru saçlarım aYnı lego gibi çıkmış diye tutturdu ama biz yine de bu rEsmi sizle paylaştık. Zuz bize çok güzel şeyler hazırlamıştı. Kızların sayesinde bende sebeplendim. Yoksa bana dışardan pide söyler genelde de:)). Meşhur soyalı tavuğunu ve kendi özel patates salatasını yapmıştı. Bunların tarifini bir başka yazım da vereceğim. Ben gece o saAtten sonra dönemedim tabii Zuz da kaldım. Sabah birlikte çıktık evden.Çoktandır iki kardeş kalmamıştık , iyi oldu.

. Ertesi sabah eve geince, hemen akşamdan derbeder kalan evi toparladım ve giyinip çıktım. Arkadaşlarımla okey oynamaya gittim. Hehehe neyseki bu sefer şans benden yanaydı. Akşam tabi ki karı koca , dizimiz hatırla sevgiliyi izledik.
Cumartesi günü kendimi biraz hasta hissettim kocam fazla gezmekten ileri gelebileceğini anons etti:)).

Pazar günü aile saadeti evdeydik. Durmadan film izledik, durmadan yiyip içip bulaşık çıkarttık. Gece de saat üçe kadar kızlarla Avrupa Yakasının izlemediğimiz bölümlerini izledik. Şimdi yine tatil dolayısıyla evdeyiz ve marketten gelen kızlar kar yağışın başladığını müjdelediler. Ama annem yüzünden hep kar sevinci boğazımıza takılır. Her kar yağışında bize , dışarda kalanları, yiyeceği , yakacağı olmayanları hatırlattığı için. ...

18 Ocak 2008 Cuma

Eski yazıya yeni imaj bi de blooom iki yaşını bitirdiii

Geçen Cumartesi bizim blog çetesi ile buluşunca bi karar aldık. Bundan sonra hafta sonları eski yazılarımızdan birini ekleyelim dedik. Hem hatırlamış oluruz , hem yeni arkadaşlar görür biz eskiden ne menem yazılar yazardık. Hem de çaktırmadam o yazılar bu bloğa taşınmış olur. Katılan olursa çok seviniriz valla.
Bundan iki yıl önce başlamışım blog macerasına, iyiki de başlamışım.İyiki de yapmışım dediğim işlerden biri oldu. Reel hayata da taşıdığım , vaz geçilmez arkadaşlarım oldu. Hayatımda bir renk oldu. O günden bu güne taşıdığım arkadaşlarım oldu, onun yanında yeni tanıyıpta taa baştan beri tanıyormuşum gibi hissettiklerim oldu. Nice yıllara hep birlikte...
Ben bu gün bu amaçla arşivime bakarken, Zuz la ilgili yazdığım yazıya rastladım. Dedim ki hemde Zuz Zuz deyip duruyorum. Kimdir bu diyenler oluyor, kızın mı diye soranlar oluyor.Biraz da o nedenle onunla ilgili yazdığım yazıyı aldım buraya bu hafta. İşta karşınız da ZUZ.
*************************************************************************
ZUZ
Kız kardeşim tutturdu canım sıkılıyo yazı ekle. Sanki boyacı küpüyüz. Daldır çıkar bugüne bu gün sanat yapıyoruz burda. Edebiyat hocalarım Mehmet Karakuş ve Yıldız Öncü yazmalısın demişlerdi. Aha da yazdım hocam. Bu benim kardeşim ona biz kısaca Zuz diyelim. Kızlarımla bir olup beni beni keklemeye çalışır devamlı. Son vukuatı benden gizli Ankaraya gitmekti ama, ne numaralar sanki buradaymış gibi msn de konuşmalar.,sonra biraz dışarı çıkıyorum deyip, uçakla vın Ankara .2 saat sonra yine burdaymış gibi konuşuyo.EEEEEEEEEE noooooooooooldu peki ,sizce yedim mi? tabiki hayır anın da enselendi.Yazımı istiyodu alsın yazı.

Bunun marifetleri saymakla bitmez ilk kırk yaşıma girdiğim de sürpriz parti yapıp ,cümle alemi başıma toplayıp.,kırk yaşıma girdiğimi herkese duyurmak için bir davul zurna çalmadığı kaldı. Laf aramızda gelen hediyeleri arabanın bagajı almamıştı. Bir kerede bayram değil seyran değil işyerime koca bir sepet dolusu lale göndermişti tam 60 tane eve gelene kadar öldüm az kaldı, kamyon tutacaktım. Kendisi mobilya tasarım şirketinin iki ortağından biridir işe başladıktan 2 ay sonra şirketin sahibi olmuştur. Ortağı Berfu ile ikisini kendi işlerine gitmemek için okullar kar tatili yapınca onların da kendilerine tatil verdiğini anlatmıştım size. Mobilya tasarımı ile uğraştığı için durmadan benin eşyalarıma kafayı takar,beğenmediği bir şeyi kaldırmam için bana yeminler ettirip , Kur'an a el bastırır ,gittikten sonra da arayıp kaldırdın mı diye sorar. Buna en çok arkadaşlarım sevinir çünkü onları hediye ederim. En son koltuk şalımı kaldırttı. Halbuki onu da kendi yaptırmıştı.

Sonra tatile çıktığımızda bize hiç rahat vermez hadi gelin artık özledim özledim der,biz gelince de yelkenliyle mavi yolculuğa çıkar, ben ona denizin ortasın da günlerce ulaşamayıp kafayı yerim telefonum yastığımın altında uyurum

Çocukken parasız kalınca hemen onun kitaplarının arasına bakardım hep kitapların sayfalarının arasına para saklardı. Doğduğunda beni çok kızdırmışlardı.Lale nin papucu dama atıldı diye ,en çok olaf ağırıma gitmişti,.Her şey iyi güzel de ZUHAL sen benim ''KIZ ROBENSON''un içindeki apaçi kız resmini neden yırtıp aldın tam 3o yıl oldu kızın elbiseleri bile aklım da.

Benim kardeşim hayatımdaki en büyük desteğimdir ,canımdır ,her şeyimdir, ONU ÇOOOOOOOOOK SEVİYORUM.KIZLARIM 3O NİSANI TEYZELER GÜNÜ OLARAK 10 YILDIR KUTLAMAKTALAR

2 Ocak 2008 Çarşamba

yeni yıl da ilk yazı ve Beyoğlu gecesinden resimler

Evet nihayet resimlerin bir kısmı geldi. Nalan Dubai ye vardı ve resimleri gönderdi. Sıra Nurdanın Ağvadan dönmesinde :))

Peripetie de kahve içerken

veeee Nevizade - Boncuk , henüz dağılmamışız, çalgıcılar masamıza gelmemiş. Sanıyorum o resimler Nurdan da.
Benim karşımda oturan da bu da Nevizade -Boncuk da . Yanımda oturan Nalan, karşısında Zuz , mor atkısıyla zeya ve benim karşımda oturan Nurdan.
***************************************************************************************

Yeni yıl yazısını nihayet ekleyebiliyorum. Son Beyoğlu gecesinde kalmışım. O gece kızlardan ayrılınca ben eve dönmedim,baktım saat bir hayli geç olmuştu. Şimdi evdekiler yatar , bende kahvaltıya onlara yetişirim dedim. Cihangirde oturan kuzenim Güllüye gittim. Zuz ve Zeya beni yarı yola kadar bıraktılar. Gittim ki kuzen Fato da orda , beni görünce O da orada kaldı. Gecenin dördünü bulduk. Sabah kalktım kafa ambalaj gibi. Tüm günüm öyle geçti. Ertesi gün de yeni yıl sofrası hazırlıkları.
****************************************************************************
Yeni yılı evde karşıladık . Çağıran arkadaşlara yemekten sonra uğrarız dedik ama ona bile üşendik. Nazlı zaten arkadaşlarıyla idi. Bu tür geceleri evde geçirmeyi seviyorum. Var öyle bir anımız karı koca. Bi kez taaa Antalyalara gittik. Yılbaşı gecesi klüpte millet eğleniyor. Bizim canımız bir sıkıldı. Onikiye kadar zor dayandık. Bizimkiler toplanmışlardır, ne yapıyorlardır falan vaziyetleri. Az kala kocam başlayacaktı anamın gözlemeleri falan demeye ki kalktık. Garsonlar falan peşimize üşüştü bir şey mi oldu, memnun mu kalmadınız diye. Evimizi özledik dedik. Öle işte .
************************************************************************************
Biz hastayız bi de. Nazlı bronşit raporlu evde. Benim geceden midem bulanmaya başladı. Sanırım üşüttüm. Ama midem bulana bulana yatakta bir film de izlemeyi ihmal etmedim. ''Aşk her yerde '' Güzeldi. Geçen yıl ya da önceki yıl sinemalarda oynamıştı.
Filmin Konusu:Günümüz Londra'sında Noel'den iki ay önce yaşanan farklı olayları izliyoruz. Ve filmin amacı insanaların yaşamında aşkın kapladığı yeri göstermek. Hatta pek çok karakter arasında başrolde aşk'ın olduğu bile söylenebilir. Başkanlar, rock yıldızları, sıradan insanlar; hepsinin ortak bir özelliği vardır: Aşkın komik, hüzünlü, saçma yanıyla bir kez de olsa kaşılaşmışlardır.Bu filmi izlemeye gidenler, tam 10 tane filmle ve onlarca aşkla karşılaşıyorlar... Yönetmen: Richard Curtis Senaryo: Richard Curtis Oyuncular:Bill Nighy (Billy Mack)Gregor Fisher (Joe)Colin Firth (Jamie)Liam Neeson (Daniel)Emma Thompson (Karen)Keira Knightley (Juliet)Hugh Grant (Başbakan)Laura Linney (Sarah)



30 Aralık 2007 Pazar

ne gecceydi be!!!!




Dün gece Nalan(desertwind), zeya , nurdanacar Zuz ve ben çok güzel bir Beyoğlu gecesi yaşadık.Üstteki ilk resim Kahve molası verdiğimiz, peripetie, ikinci resim se asıl gecenin yaşandığı Nevizade sokak. Bu sokak hakkında en aydınlatıcı bilgiyi, Sinan Özedincik yazmış. Kısa bir alıntı yaptım yazısından sizin için,Beyoğlu'nun gece hayatında önemli bir yer tutan Nevizade'de yaz kış ayrı bir keyif yaşanıyor. Hele yazları... Masalar, sokaklara dizilir, sazlı kemanlı fasıl cümbüşleri sokaklara taşar. Bu yoğunluğun içinde yolu bulup yürümek zorlaşır. Ancak yine de İstanbul' un olmazsa olmazlarındandır Nevizade Sokak...Yazının tamamı ise burada http://arsiv.sabah.com.tr/2007/02/15/gny/yaz1640-200-102-20070215-200.html

........................................................................................


Önce Nalan bundan sanırım bir ay önce falan , benim bitmez tükenmez Beyoğlu yazılarımdan birine , şimdi Beyoğlunda fasıl yapmak vardı yazdı. Zeya hemen yapalım o zaman dedi. Nurdan ve bende ne duruyoruz deyince , organize işi Zuz a kaldı. Ebrucuk da olacaktı ama olmadı. O bu gün gelebildi İstanbula. Ebruuu seninle bir program yaparız inşallah. Ama biz bu arada bir mail trafiği yaşıyoruz ki sormayın. Gün kararlaştırıldı. İş Nalanın Türkiyeye avdet etmesine kaldı.

.....................................................................................................................................


Dün planladığımız gece gerçekleşti nihayet. Ama önce erkenden AKM nin önünde buluşup benim deyimimle pötibör ama asıl adı peripetie de bir kahve faslı yaptık. İki saattçik kadar falan.Nurdan bize fal baktı ve hep güzel şeyler söyledi. Nurdaaaan eğer fal çıkarsa Turgut Reis de davetlimsin.

...............................................................................................................................................................................


Akşam yedi gibi Nevizade- Boncuğa geçtik. Zuz gelmişti zaten. Breh breh , ondan sonrası içelim açılalım , çalsın sazlar oynasın kızlar misali. Yalnız oynayan kadın değil erkekti ama hakkını verdi. Bu kısmı zeya anlatacak. Nurdan ve Nalan da resimleri gönderince resim koyacağım. Ben biraz arıza olduğum için, son anda makineyi çıkarttım çantamdan, o yüzden ben de resim yok. Masamıza gelen çalgıcılara istekler yaptık hem söylettik hem söyledik. Hepimiz Mihribancıymışız meğer, ilk istek parçamız o oldu. Mihribaaaaan mihribaaaan diye bağırmaktan şu an da boğazım acıyor. Cumartesi geceleri Beyoğlunu bilenler bilir. İnsan seli diyeyim ben size. Bir ara bizim olduğumuz sokakta insan trafiği tıkandı resmen. O soğukta dışarda masalarda oturanlar vardı. Gecenin sonun da bittiğine inanamadık. Şimdi değişik planlar içindeyiz bakalım bakalım neler olacak. Artık evimde baktıkça onları hatırlayacağım, bu arkadaşlığın sanal değil nasılda gerçek olduğunu ispatlayan objeler var. Hepsi de onları hatırlatan , onlardan özellik taşıyan.

......................................................................................................................................


Yarın yılın son günü. Tüm yaşanan sıkıntılar bu yılda kalsın, yaşanan sevinçler bu yılda da devam etsin. Yeni yıl sağlıkla güzellikle umutlarla gelsin. Hepimize iyi seneler