Gün ile arkadaşlık ettim, özledim onu senin kadar. Şimdi burada olsa yardım ederdi sana dedim içimden.
Osman'dan nefret ettim işte. Bence Teoman'a verdiğin sıfatın hasını Osman hak ediyor! Osman'a duyduğun sevgiyi anlamakta zorlandım hep.
Fikriyanım benim fikriyanım'ı hatırlattı bana. Hep mi sevgisiz olurlar acaba diye düşündüm.
Sonra Baban , bence hep sevdi seni içten içten!
En son helal sana be Selda dedim. Esaslı kızmışsın helal !
Ali , herkesin bir Ali'si yok mudur içinde ? İmrendim ....
Sonra o otelde ayrıldık seninle yalnız bıraktım sizi, usulca çektim kapıyı çıkarken. Tam otelden çıkıyorum fark ettim ki 4 soluksuz gün yaşadık beraber ve ben senin adını bilmiyorum .....
Sonra kapattım kitabın kapağını ,her satırı tekrar tekrar düşündüm. Yok yanılmıyorum ,senin ismin yok!
Hayatımda kitabın kahramanının adını bilmediğim olmamıştı , çok garipsedim.
Bu romanı ben yazsam adın "Su" olurdu diye düşündüm.Gün'ün sevdiği Dalgalar gibi , durmadan kolayca akıttığın gözyaşların gibi , ben seni hep "SU " olarak hatırlayacağım...
Uzun zamandır bu kadar soluksuz bir kitap okumamıştım. Edebiyat şaheseri değil belki ama özellikle #kitapkardesligi grubumuzda seçtiğimiz kasvetli kitaplardan sonra ilaç gibi geldi.
Ayfer Tunç ile ilk tanışmamız bu ve belli ki son olmayacak. Bence kesin okumalısınız!
Bu vesile ile de bloguma dönmüş bulunmaktayım. Ne çok özlemişim yazmayı :)