geyik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
geyik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2012 Pazartesi

PostMorgıç Depresyonu

Yeni bir bütçe yaratmak emzirmeye çalışmak gibi birşey:

Kaynak hiçbir zaman arzı karşılayamaz.
Gerekli ve iyi olduğunu ve uzun vadede işe yarayacağını anlarsınız, fakat aman tanrım yolculuk boyunca acı vericidir ve bir muhasebeci tutmak istersiniz.

Yeni arkadaşlıklar kurmak, yeni doğanı aileye tanıştırmak gibidir :

Her zaman köşebaşında konforlu olmayan ve garip ve çok fazla parfüm sıkan, hasta hasta çocuğunu gezdiren biri vardır ve sonra gaz maskesi ile dolaştığınız için siz garip olursunuz (bebek için).

Bavulları açıp yerleştirmek, ağlayan bir yenidoğanı sakinleştirmek gibidir.

Evi yenilemek ve tamir etmek bebek doğduktan sonra kalan vücudunuza bakmak gibidir. 

Harika fikirleriniz vardır, ama bu yeri tamir etmek için dünyada o kadar paranız olmaz.

Arkadaşlara ve aileye hoşçakal demek, gençliğinize, mutluluğunuza hoşçakal demek gibidir. 

Bebeğiniz olduğunda artık arkadaşlardan geç gelmeler, konserler veya deneysel ilaç denemeleri yoktur, deneysel saçınızı yeşile boyama denemesi yapacak kadar vaktiniz de olmaz, annenizin evine bir koşu gidip ev yemeği yemeler de (çünkü anneniz sizdedir ve kimsenin tam olarak yemek yapıcak vakti de yoktur). Vaktiniz varsa çamaşır yıkarsınız. Tivibu izleyebilirmisiniz? Umarım vakit bulursanız bu gece. Hmm. ZZZ. 

Bu deneysel gerizekalı yazıdan birşey anladıysanız bravo. Bakayım dedim aklıma ne gelirse yazayım birşeye benziyecek mi? Hayır benzemedi. Ama yine de bu bana bir ders olsun diye bunu silmek istemedim.

Cnn Türk çalıştığı o ciğeri işten çıkarırsa çok sevinicem. Dalak da olabilir. Mazallah güneşe fazla yaklaşmış.

3 Mart 2012 Cumartesi

Hamile Eşlerine Öğüt

Yakışıklı babalara hamile eşlerine söyledikleri en güzel sözleri buldum. Benim kocam hepsini yapardı:) Eminim sizinki de yapıyordur. Ellerine gerekirse bu listeyi verin.

- Sevgilim kabızlığına yardımcı olsun diye ikimize Fii'ye uçak bileti aldım.
- Dışarı çıkıp sana biraz çikolatalı kek alacağım, senin aç olduğun düşüncesi içimi kemiriyor.
- Beni vücut yastığı olarak kullanabilirsin. Biliyorsun hamileliğini inanılmaz çekici buluyorum. Olabildiğince yakın olalım.
- Evet canım haklısın, bebek odası nane rengi yerine çimen yeşili olmalıydı. Hemen tekrar boyayacağım.
- OOH, hayatım bulduğun bebek isimleri inanılmaz güzel.
- Umarım bebek geldikten sonra da çatlakların kalır canım çünkü bence sana çok yakışıyorlar.
- Neden sen oturup Pinterest'de bebek odası fikirleri bakmıyorsun ben çocukları alışverişe götürürüm.
- Ah hayatım hadi bu akşam bebek kıyafetlerini aylarına göre ayıralım ve yerlerine yerleştirelim.
-  AAh hayatım nefesin Renee gibi kokunca bayılıyorum.
- Doğum teknikleri hakkında konuşurken ayaklarına masaj yapabilir miyim? Beni çok rahatlatıyor.
-

8 Şubat 2012 Çarşamba

Kokarca Kitap

Bir kitabı kütüphaneye kötü koktuğu için geri götürdüm. Bizden önce bu kitabı alan kişi sanırım çocuğu ile bu kitabı okurken 12 paket sigara içmiş, sonra kitabı koltukaltlarına belki başka alanlarına da sürmüş. Düşünmek istemedim. (Yalanco! Bu kitaba ne olmuş tam anlamıyla bilmek istiyorum aslında. Sadece kendim koklamadım, başkalarını da koklamaları ve anlamaları için davet ettim. İşin ilginci kimse gerçekten istemedi.) Kitabın adı, Bambi idi. ''Bunu kokla!: Kendi vücudunu kullanarak bulmacalı kokular yarat.'' değildi. Neyse bilmiyorum. 
Neyse kitabı geri götürdüm. Oraya öylece bırakamadım çünkü 1) diğer kitapları da kokusuyla enfekte edebilirdi, ve 2) kütüphane sorumlu birisi olduğumu düşünebilirdi. Kütüphane hep yargılar.
Kitabı kütüphaneciye verdim ve açıkladım. ''Kitapda bir koku var ve benim kokum değil. Bu mezar gibi kokuyor'' dedim. 
Önce tepki almadım. Sonra tekrar denedim. ''Bu kitap kokuyor'' Kütüphaneci kitabı iki parmağının arasına aldı, kokladı ve ''Hmm bu hep oluyor, daha kötüsünü de gördüm'' dedi. 
"Ne gibi?" diye sordum, fakat sadece kafa salladı. Sonra anladım ki sanırım ki bazı kitapların üstüne çocuk kakası kokusu siniyor. Ya üstüne yapıyorlar, ya yaparken kitap okuyorlar. Öyle tahmin ettim yani.

Sonuç olarak, kütüphaneden kitap alıyorsanız, önce koklayın arkadaşım. Hatta biraz çırpın. Sonra bana teşekkür ediceksiniz.

30 Aralık 2011 Cuma

Yıl Başı Programımız

Yeni yıl programımız belli oldu dostlar, çok heyecanlıyız. Muhteşem ve düzenli malikanemiz bir de Calpol ve Dolven'in gelip program yapacak olmaları ile daha da harika bir hal alacak. Hele kadim dostumuz Dolven ricamızı ikiletmedi, hemen kabul etti. Bütün gece bolca ağlama, burun akıntısı, öksürük de bize eşlik edecek gibi görünmekle birlikte benim gözde vücudum da bu eylemlere katılmamak için kendisini zor tutmaktadır. İşte böyle doslat bizler 2012'ye nerdeyse hepinizin kıskanacağı bir programla merhaba diyeceğiz. Ama kıskanmayın yeterince çalışırsanız siz de seneye yetiştirirsiniz böyle bir programa sahip olursunuz.
Yılbaşı gecesi malum gece uzun saatler omzumuzdaki sümükleri silip, ateşölçere bakarak oturacağımızdan güzide çocuklarımız ertesi sabah sakince kalksalar bile anne babalarına kesinlikle seslenmezler. Büyük olan kesin küçüğün altını değiştirir. Kahvaltısını yaptırır. Beraber sessizce ve muhtemel hicbir arbede olmadan uyanmamızı bekleyeceklerdir. Ama siz bu kadar müthiş bir programı kaldıramazsınız. O yüzden size daha sakin bir yılbaşı diliyorum. Yeni yılınız şimdiden kutlu olsun. Bu mutlu tablonun sırlarını merak ediyorsanız özel olarak sonra anlatırım. İyi yıllar.

25 Aralık 2011 Pazar

Ela'nın Meslekleri


Ben küçükken tüm çocuklar polis, öğretmen, doktor veya balerin olmak istiyordu. Bunlar, olmayı arzuladığımız yüce mesleklerdi, ailelerimizin gurur duyacağı kariyerler. Bugün birçok çocuk farklı meslekler peşinde. Bu beni aslında oldukça rahatsız ediyor.
Üç yaşındaki kızımın erken gelişmiş aklı da stresimi azaltmıyor tabi ki. Mesleki test yapmak için çok küçük olduğu çok ama, resmi olmayan analizlerime göre çok iyi oturduğu birkaç meslek ortaya çıkarmış bulunuyorum:
Çıplak Koşan KimseBu beyni olmayan birinin de yapabileceği bir meslek çünkü basitçe koşmaya olan sevgisini en yüksek hızda ve çıplaklık sevgisiyle birleştiriyor.
YankesiciÇocuğum evde çıplak bir hayalet gibi dolaşmadığı zamanlarda, evin içinde birşeyler aşırıyor. Tabii ne kadar parlaksa o kadar iyi. Sürekli çadırından, yatağından, araba koltuğundan birşeyler çıkıyor. Geçen hafta şu maddeleri tek tek dolabından buldum : bir çeyrek altın, salata maşaları, mayom, kardeşinin ışıklı dönencesi, bir rulo tuvalet kağıdı ve 4 tl.
Gazeteci

Sağduyu 3 yaş çocuğunun güçlü olduğu bir konu değil. Bir çok defa kızım bir grup yabancıya şunlara sahip olduğunu iletti: çok konuşan bir babası, kaka yapan bir annesi, Fatmagül'ün suçu ne izleyen bir dayısı ve suratına pırt yapan bir kardeşi (hepsi doğru ama bankadaki herkesin bunu bilmesi gerekli miydi?).
CivelekBu biraz endişe verici. Kızımın adı çok olan bir ad sanırım, çünkü sınıfındaki çocuklar ona ''Zeren'in arkadaşı'' diyorlarmış. Hergün evlenmek istediği kişiyi değiştiren civelek kızım geçen gün beni tekrar evlenmem gerektiği konusunda bilgilendirdi. ''Kaç kere evlenmem gerek?'' diye sorduğumda ise ''Bütün kızlar 6 kere evlenmeli'' dedi. (Kocamın işyerinde bunu okurkenki surat ifadesini tahmin edebiliyorum.) 
Bu opsiyonlar ideal olmasa da, sonra anladım ki daha kötüsü de olabilir: en azından büyüyünce bir Kardashian veya Paris Hilton olmak istemiyor. 

15 Kasım 2011 Salı

Toz Körüyüm Ben

Gözlerim inanılmaz iyi görür. Fakat ona rağmen nasıl oluyorsa bilmiyorum ben tozları göremem. Özellikle ev tozlarını.

Annem onun çocuğu olmadığıma yemin ediyor. Annem bir yağ-arayıcı misil gibidir. Bir kırıntı-misil diyebiliriz. Eğer mutfağı temizleme vakti geldiyse - ve her gün onun evinde mutfağı temizleme vakti gelir - tezgahı öyle bir siler ki sanki graniti yenilemişler gibi. Yerel hastanenin eğer elektrikleri giderse hemen hastaları annemin evine ameliyatı devam ettirebilmek için yetiştirebilirler. Şu yere düşen şeyin 5 saniyede alınırsa hiçbirşey olmayacağı kuralına annemin evinde gerek yok çünkü o ikinci saniyede temizlemiş olur.

Siz anladınız onu.

Annem temizlik konusu olunca hızlı ve acımasız oluyor. Annemlerin evine her gittiğimizde manyak gibi hissediyorum kendimi, çünkü elimdeki bir bardağı tek bir noktada 2 dakikadan fazla bırakırsam pufff yok oluyor. ''İşin bitti mi bununla''? - hop alır, sanki masanın altında saklanıyor da biryere bardağı koyduğumda küçük pençesi yetişiyor ve bardak hemen su ile tanıştırılıp evine bırakılıyor. Yemin ederim bazen bana yemek yerken baktığını düşünüyorum. Sanki izliyor ve gözü seyiriyor, sadece çenemin altından tabağı kaçırması ve bulaşık makinasına atması için yetecek zaman kadar başka tarafa bakmamı kolluyor. Sanırım dikkatimi başka yere çekmek için arkamdan odaya küçük paralar atıyor. Tabağımın nereye gittiğini sorduğumda ise bana kafa karıştırıcı lafını söylüyor : ''Tatlı ister misin?'' çünkü biliyor ki çikolatalı browni önerisinin Jeday kafalı kurnazlığına karşı tamamen savunmasızım.

Tersine, ben mutfağı sildiğimde, bu bir taşınma servisi gibi oluyor. Temizleme stilim bir kasırga gibi. Önce kiri yaşadığı bölgeden söküyorum, ve ona yakınlarda yerleşip hatta belki bir aile kurabileceği yeni bir yer seçiyorum. Artı olarak, genelde bu noktadan yeni evine bir iz de bırakıyorum ki bir gün isterse evine dönebilsin.

9 Kasım 2011 Çarşamba

Kaset Mak Gayvırı

Ergenlikte yeni gençliğime geçerken, ÇOK fazla kaset almıştım. Almadıklarımı da, kopyaladım tabii eski sistem. Bir arkadaşın kasetini çalarken veya radyodan. Kaydetme aparatı radyonun içinde bile yokken. Ne komik günlerdi. Bir ''Kaset Teyp Mak Gayvır'' olmuştum. Benim yaşlarımdaki çoğunuz hatırlar. Şarkı ile birlikte annenizin odaya dalıp ''Esraaa'' diye seslenmesini, dolmuş geçmesini, kardeşinizin pırtlamasını da kasete çekersiniz. Radyo'dan kaydederken spikerin arada konuşmasına sinir olursunuz. O zamanlar hiç böyle bir teknolojiyi, tek tuşla istediğimiz müziğe ulaşabileceğimizi düşünmemiştik. Kaydetme işlemi ise şu şekilde olmaktadır. Ela ve Ece bunları okuyunca kesin çok şaşıracaklar. Düşünsenize hiç böyle birşeyin görülmediği bir çağda büyüyorlar.

1. Bir teyp kaydedicisinin yakınına bir RADYO yerleştir.

2. Anteni sabit tutmak için ip, selobant veya sakız kullanabilirsin.

3. İyi bir şarkı çıktığında PLAY/RECORD tuşuna bas ve canlı canlı hiçbir ses çıkmasın diye dua ederek şarkıyı çek.

Evdeki çeşitli sesler özellikle erkek kardeşimin konuşması veya DJ'in araya girmesiyle kesilmiş nerdeyse 200 tane kasetim vardı. Madonna'nın ''La İsla Bonita''sını yakalamak için 6 saat beklemek ve başındaki 30 saniye'de de DJ'in konuştuğu Bolu'dan Fatma'nın erkek arkadaşına söyleyeceği mesajlarla kırpılmasını elde etmek için uğraşmadan düş kırıklığının ne olduğunu bilemezsiniz. Şu an endişe problemlerim varsa, hipnoz yapılsa direk annemin bana Cure'un ''Friday I'm in Love''ının son 20 saniyesinde akşam yemeği için seslendiği o ana bağlanırım.

Gördünüz mü? Terapi ihtiyacınız varsa her zaman annenizin suçu oluyor.

Bir de herkes birbirine bu saçma kasetlerden yapar verirdi. Kız arkadaşınıza, annenize, sevgilinize herkes kaset çekme işiyle uğraşırdı. Bir süre sonra kasetin içinde kaydetme cihazı çıktı ama yine de radyodaki DJ'lerin seslerini kaydetmek zorunda kaldık. Bu sefer de kasetten kasete çekme olayı başladı. Kardeşimle aynı anda iki kasete birden basmaya uğraşırdık. Ne kadar saçma bir gençlik geçirmişiz. Tek tuşla istediğimiz müziğe ulaşma imkanı yok. Ne karanlık çağlarmış. Şimdi sadece tek parmakla ulaşmakla kalmıyor, tek parmakla Justin Timberlake'in akşam yemeğinde ne yediğini hangi donu giydiğini kendi ağzından öğrenebiliyoruz. Teknolojinin nereye gittiğini heyecanla izliyorum. Umarım Steve JobS'ın gidişi bizi yavaşlatmaz. Bir tek tuşla 1000 kalori harcamayı bulamadılar hala koşmak zorunda kalıyoruz. Sanırım bir gün bizim çocuklar da bugünlere karanlık günler diyecek. Ne dersiniz, daha neler çıkabilir.

21 Ekim 2011 Cuma

2 Çocukla Ayakkabı da Alma!!! Sakın!

1. Kimse iki çocukla ayakkabı almaya gitmemeli.

2. Ayakkabı kutuları birbirine çok benziyor. Bir çok kere yanlış kutuya yanlış ayakkabı tekini koymuş olabilirsiniz. Satıcı bunu pek de yardımcı bulmaz diyebilirim.

3. 13 aylık Ece dükkandan çıkıp AVM'ye doğru 37 defa kaçabilir.

4. Stride Rite küçük çocukları geri zıplatan bir kapı yerleştirmeli kapıya. Gerçekten.

5. Ece'nin her ayakkabıya sığmayan tombiş ayakları var. O ayakları seviyorum.

6. 13 aylık Ece her ayağını bir ayakkabıya sokmak istediğimizde ağlayabilir ve ayaklarını kasıp sokturmayabilir.

7. 3 yaşındaki kızım beni kesinlikle alakasız ayakkabılar almak için ikna etmeye çalışabilir.

8. Bir noktada, vazgeçip ayakkabısız ayrılmayı düşünebilirim. Bir daha bunu yapmayacağıma da yemin edebilirim.

9. Bazı kritik karar noktasında, 3 yaşındaki kızım umutsuzca tuvalete ihtiyaç duyabilir. 2 kere gidilip gelinebilir. Ayakkabı kutuları 3 kere devrilebilir.

10. Mağaza reklamları ''Bir alana ikincisi %50'' dediğinde mağazadaki dekorlardan bahsetmiyor.

11. Biliyorum çünkü sormak zorunda kaldım.

12. Eminim bizimle ilgilenen satıcı bayan biz gider gitmez bir içki için dışarı çıkacaktır.

13. Yeni ayakkabıdan sonra eve gelindiğinde, farkedebiliriz ki ki çocuklar hiçbir ayakkabıyı çorapları ile denememişler. Mağazadan çorap almış olmamıza RAĞMEN.

14. Ayaklarımıza ayakkabılar olacak diye yemin edebiliriz. Ama tekrar oraya dönmeyiz. Yaşasın internetten alışveriş.

11 Ekim 2011 Salı

Küçük Çocuklar Aşağılıklara Karşı II

Daha önce birincisini yazdığım bu bölümün 2. kısmı aşağıda.

1. Birisi elinize çiğnenmiş yemek çıkarır.

2. Birisi burnundan çıkardığını duvara, koltuğa, bir arkadaşa sürer.

3. Birisi siz konuşurken ağzınıza öksürür.

4. Birisi kiloduna kaka yapana kadar ''osuruk yarışması''na katılır.

5. Birisi bütün yol boyunca arka koltukdan kontrolsüz bacaklarla sizi tekmeler.

6. Birisi temiz ütülenmiş çamaşırlara dalıp birbirine katar.

7. Birisi senin tabağındaki yemeğe sormadan elleriyle dalar.

8. Birisi masalara, dolaplara, yerlere, kendisine elindeki her türlü kalemle çizer.

9. Birisi 2 dk dayanıp evdeki tuvalete gitmek yerine evin arka bahçesine çiş yapar.

10. Birisi tuvalete kendi çişini döker ve buna ''yardım etmek'' der.

11. Birisi sabah 6'da odanıza geliyor, sizi yatağınızda zıplamak suretiylen uyandırıyor ve biran önce kalkıp ona kahvaltı hazırlamanızı talep ediyor. Sonra iki ısırık yiyip doydum yiyor.

12. Birisi gecenin bir yarısı çığlık atıyor. Ne oldu diye acilen gidiyorsunuz ve öğreniyorsunuz ki o birisi sadece susamış ve su istiyor.

13. Birisi kakası bitince size bağırıp poposunu silmenizi istiyor.

14. Birisi araç gereç kullanabildiği halde, çatal kaşıkları yere atar ve çıplak ellerle yer. Bu gevrekli süt ve fırında makarnayı da içerir.

15. Bu aynı insan yemeğini masa ve sandalyeye siler, biraz yere atar, biraz saçına sürer ve biraz da yetişebildiği bir insanın omzuna siler.

16. Alçak ses? Alçak ses de ne? Ortam ne kadar sessizse bu insan o kadar yüksek sesle konuşur.

17. Restoran gibi bir kamu alanındasınız. Bu insan destansı bir kriz çıkarıyor. Bağırıyor, çığlık atıyor, ağlıyor. Orda kalmayı talep ediyor, dinlemeyi reddediyor ve tekrardan bağırıyor. Ağzını kendinden büyük açarak.

19. Birisi kişisel eşyalarını alıyor ve evinizin heryerine spontan bir şekilde bırakıveriyor. Eşyalarını toplamasını söylediğinizde sizi görmezden geliyor, akıllıca birşey söylemezseniz yine ''ağlama'' başlıyor. Sonunda siz onun eşyalarını topluyorsunuz.

20. Birisi sizin hakkınızda tamamen yabancı insanlara sırlar, yalanlar veya kişisel bilgiler söylüyor. Mesela kapı çalıyor, kargocu geliyor çocuğunuz sizin kaka yaptığınızı söyleyebiliyor. Öyle olmasa da.

Liste büyüyebilir. Sizin eklemek istediğiiz var mı?


22 Eylül 2011 Perşembe

Herpes'i Evlat Edindik

Ece'nin herpes'i de sonunda bitti. Ama geride depresyonda ve 2 yaş sendromuna 1 yaşında girmiş bir bebek bıraktı. Ece hanım her dakikasını kucakda geçirmek istiyor ve yere bıraktığımızda Ela'da ilk 19 aylıkken gördüğüm kendini yere yapıştırma ve anırarak ağlama manevrasını yapıyor. Kafayı arkaya itme suretiyle vurma da cabası tabi.

Eğer bir çocuğum daha olmazsa bir daha herpes bizi böyle vuramaz dedik ama o kadar çok adımızla anılır oldu ki kıyamadık evin 5. ferdi olarak evlat edindik. Herpes .....gan oldu ismi. Ece'ye bakıma da yardım edicek. Bize çektirdiği zulüm dolu günlerin anısına. Size gelirse bana haber verin çocuğum artık bir kulağını çekerim.

14 Haziran 2011 Salı

Kreatif 3 yaş Dönemi



ÇÖ (Çocuklardan Önce) günlerimizde mağazalarda abuk subuk kıyafetlerle gezinen çocuklar görürdüm ve kendi kendime ''Bunların anneleri nasıl böyle giydiriyor?'' diye düşünürdüm. Şimdi çocuklarım var ya çok iyi anlıyorum. Çocuklar kendileri giyinmeyi çok seviyorlar ve savaşmak çok anlamsız.

Yani, çocuğunuz yazın Temmuz ayında kadife bir sweat shirt ve mor ekoseli bir pantolon (neden birinin mor ekoseli pantolonu olur onu da bilmiyorum) sarı dize kadar çoraplar, kar botları ve bir taç giymek isteyebilir. Bir ebeveyn olarak savaşlarınızı seçmeniz gerek. Genelde enerjinizi çocuklarınızın arabanızdan çıkardığı parçalarla bir uzay gemisi yapmak veya oje ile kapı kolunu boyamak istediği gibi daha ciddi durumlara saklamak en iyisidir. ''Kızkardeşime kokan çorabımla devamlı vurma'' savaşı veya ''ama bana devamlı bakıyordu'' savaşı verdiğiniz emeğe değmez.

Gerçek anlamıyla çocuklarıma yeni kıyafetler almayı bıraktım.

Kızım çoğu zaman çıplak gezmeyi seviyor ne giydirirsek giydirelim çıkarıyor. Eğer dışarı çıkıyorsak ve birşekilde giyilinebilineceğini ikna edebildiysek abuk subuk giyiniyor. Mayo, prenses kıyafeti, yazın yağmur botu, kışın sandalet (ama mutlaka ve mutlaka ayakkabılar ters giyilecek sağ ve sol ters yani) en sevdiklerinden. Elbisenin altına kot pantolon, her renk bir arada. Eğer şans eseri benim seçtiklerimi giyerse %99 ihtimalle ters giyiniyor veya kolun geçmesi gereken yerden kafa, bu arada kol yandan sarkerken veya pantolonlar ters. Okula giderken muhtemelen onu bir öksüz falan sanıcaklar. Son zamanlarda da zaten 6*9 ay kıyafetleri en favorisi. Ece'nin kıyafetlerinin içine sosis gibi sığıyor. Allahtan küçücük poposu var da besleme gibi olsa bile hayati bir tehlikesi olmuyor. Neden böyle hiçbir fikrim yok.

Bebek ise Ece olan yani, ne giydiği umrunda değil yeterki ayağında kemirebileceği bir ayakkabı olsun. Sabah ilk iş yerde sürünerek gidip bir ayakkabı buluyor ve bana getiriyor ki ayağına giydireyim. Bezini değiştirmeden önce, ayağına ayakkabı giydirmemiz gerekiyor. Pijama ve ayakkabı. Bir bez ve ayakkabı. Sadece ayakkabı da yeter.

Evet kıyafetler için binlerce TL kazanmış olacağım. Bu gibi kazançlarla daha önce bile emekli olabilirim.

Şimdi Ela'dan çekebildiğim örneklere bir bakalım:
1 numaralı resim bugün çekildi. Ben çocukla mutlu olmakda işin sırrını bildiğim için hiç bulaşmadım bu şekilde denize gitmesine izin verdim. Detaylar olarak içinde görünen abuk subuk şey garip bir şekilde giyilen bikini altı. Evet üstüne giydiği bikini altı. Bir de kışın bile çorap giydiremediğimiz kızımız denize çorapları ile gitti.

2 ve 3 numaralı resimler aynı kreasyondan. Kafadaki şapkanın tepesi yok. Tshirt hem ters giyilmiş hem de aslında öyle tek omuzlu falan değil. Ela tek kolunu geçirmemeye karar vermiş. Kollarına da eroinmanlar gibi yara bandı takmış. Heryerine taktığı vardı o resmi bulamadım. Ağızda hipiler gibi sakız. Bir de 2 numaralı resimde elinde duran çantayı kendisi hazırlıyor. Her dışarı çıkarken bu çantaya başka abuk subuk şeyleri tepiştiriyor. Bunlar onun ihtiyaçları imiş. Kendi çantası napıcaksın.

4 numaralı resim ise kışdan. Üstündeki kazak babaannesinin her zamanki gibi büyük ördüğü bir kazak. Biz büyük diye bu kazağı hep gece yatarken giydirmeye çalışıyorduk üşümesin diye ama bir kere bile giymedi. Bu giydiği gün pizzacıya giderken bunu giyip altında 3 cm eşofman altı görülüyor onun altına da yağmur çizmeleri. İşte stil yapma denemeleri o zaman başladı. Ve son hız devam ediyor.


17 Mayıs 2011 Salı

Kısa Kısa - 17 Mayıs

- Abicim sen bu satırları okurken ben çok uzaklarda olucam. Mı? Yok o kadar uzaklaşamam. Ama neysem Çarşamba itibari ile çoluk çombalak 5 kişi, 4 bavul, 1 ayakkabı çantası, 2 araba koltuğu, bir bebek arabası, bir bisiklet, bir çocuk havuzu, Ela'nın kamyonu, ilaç ve kozmetik çantası, Ela'nın eğlencelik çantası, yiyecek çantamız, 2 bilgisayar çantası, bebekler için 2 sırt çantası, 2 kadın çantası, montlar, yedek kıyafetler hep beraber bir adet arabaya sihir yöntemi ile doluşup Side'ye yola çıkıcaz. 4 adet dişi, bunun 1'i çişini ve kakasını söylemeye şu ara pek yeltenmeyen 3 yaş civarı bir manyak, biri heran kakasını çişini yapıp üstünde oturarak gidebilecek bir bebek, ikisi de kadın mesanesine sahip olunca herkesin çişi farklı zamanlarda gelirse sizce biz bu yolu kaç saatte gideriz. Bence geri bile gidebiliriz. Çiş molalarının dışında en iyi ihtimal ile Ela'nın en az 2 kere kriz çıkarma potansiyeli mevcut. Coca'nın her mantar gördüğünde durma potansiyeli mevcut. Bir de ''bu ne ağacı acaba'' diyerek yavaşlamaları da var. Sürekli susayan ve susadıktan sonra yarım saat içinde tuvalete gitme ihtiyacı duyan benim 6 kere durma potansiyelim mevcut. İki kere de Ece'nin meme emmesi veya gıdası için çıkardığı krizi halletmek için durma potansiyeli mevcut. Bence hayatımızda yaşadığımız en renkli seyahate gidiyoruz.

- Şimdi ben diyetteyim ya. Google'da bir salata aratır mısınız lütfen? Fotoğraflarına bakın lütfen. Neden tüm salata yiyen kadın fotoğrafları ağzını yaymış gülüyor bana söyler misiniz? Gerçekten salata bu kadar mutlu ediyor mu? Kadınlar ''Ahh tatlı salatam, çok tatlısın. İçimdeki vahşi hayvanı ortaya çıkarıyorsun.'' der gibi bakıyorlar.
Şimdi benim anlamadığım birşey var. Ben Ela'ya hamile kaldım hamileliğimde 22 kg aldım. Sonra bir 8 kg verdim. Sonra bir 2 kg verdim. Sonra 2.5 kg verdim. Sonra Ece'ye hamile kaldım. 3 kg verdim. Sonra 7 kg aldım. Sonra 7 kg verdim. Sonra 4 kg verdim. En son bir 2.5 kg verdim. Bu durumda 3 senede 29 kg vermiş oluyorum peki nasıl oluyor da 16 kg fazlam var. Ben bu matematiği çözemedim, çözebilen varsa haber versin.

- Ece sarılıyor. Hem de nasıl. Ne kadar güzel bir duyguymuş. Bir bebeğin ilk kez sana sarılması. Kafasını da omzuma koyuyor. Bugün tekrar aşık olmuş durumdayım. İnsan birkişiye aşık olmuyormuş. Aynı anda farklı birçok aşk yaşıyormuş. Hiçbiri de birbirine karışmıyormuş. Hatta birine olan aşkın diğerlerine olan aşklarına neden olabiliyormuş. Acaip bir şey. Aşkın faizi aşk. Off saçmalıyorum neyse. Şu alttakilere aşığım işte. Asıl kaynağı gösteremem valla, isyan edersiniz.

- Valla tatile gidiyoruk dedik ya. Ama dönüş olayımız açık. Ne zaman yurda dönücez belli bilem değil.
- Bugün CMYLMZ'a gidiyoruz. Kulise girebilirsem iş dilenicem. Beni kadrosuna alsın. Mektuplarını yazarım.

10 Mayıs 2011 Salı

Skali ve Maldır

X-Files'ı bilirsiniz değil mi, işte ona ithaf ediyorum.. Bir kitap yazıcam anacıım..

Maldır: Hey Skali, Saat sabahın 2'si buna iş mi denir ablacım. Biraz eğlenelim mi. Pek güzelsin.

Skali: Bunun için zamanım yok Maldır. Yapmam gereken bir otopsi var koçum.

Maldır: Allah belanı versin Skali. Gecenin köründe beni buraya çağırıyorsun ve azcık aşnafişna yerine senin ölü insanları yarmanı mı izlemek zorundayım. Saol canım. En güzel pantolonumu ölü bir adam için mi giydim yani?

Skali: Kapat çeneni Maldır. Çok büyük ihtimal zuzaylı olabilir sanırsam.

Maldır: (Pembe bir yaratığa bakarak) Ne sana insan olmadığını düşündürüyor Skali?

Skali: Dur şunu elimdeki baltayla keseyim de bakalım. Aman allahım Maldır. Baksana bu zuzaylı olmalı çünkü beyni minicik. Bir de PEMBE. Bir de biftek gibi kokuyor. Sanırım şu an elimizde olan Maldır, ilk zuzaylı beyni.

Maldır: Gerçekten mi. Aman ne ilginç. Napıcazki ölü zuzaylı beynini.

Skali: Bak bu da başka bir organı Maldır. Bunu muhtemelen atarım, ya da gittigidiyor'a falan koyabilirim.

Maldır: Skali, bu zuzaylı içorganlar beni çok etkiliyor. Haydi güzelim gel bunu kutlayalım.

Skali: Maldır, bu kansız zuzaylıyı kesmeyi bitirmem gerek. Sonra da gidip anlamsızca kendi teybime kaydedicem.

Maldır: Skali onu her zaman yapabilirsin. Gel şimdi başka şeyler yapalım. Sana da burası sıcak geliyor mu Skali?

Skali: Maldır o pantolonundaki silah mı?

Maldır: Evet, haha. (Silahını çıkarır)

İmza: Uyduruk İşler Başkanı
Kaynak: Söylemeyim.
Zaman: Evdeki Her Canlının Totosunda Sinekler Uçuşurken

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Son Diyaloglar

O kaaadaar çok konuşuyor ki bu diyaloglar geçtiğimiz haftadan notlar.

Ben: Kızım lütfen birkaç dakika sussana.
Ela: Ama anne ağzım durmak istemiyor.
--------------------------
Ela: Bunu giydim çünkü üstümde bu var anne.
--------------------------------
Ela: Anne bu şarkının adı ne?
Ben: Bilmiyorum kızım.
Ela: Bi düşün.
----------------------------
Ela: Anne ben bir kardeş daha istiyorum.
Ben : Emin misin kızım?
Ela: Evet, ama bir kardeşim daha olunca Ece'ye artık gerek kalmıycak mı?
----------------------------
Ela: Anne filimin adı ne?
Ben: Kız mı erkek mi?
Ela: Sanırım hayvan.
-------------------------------
Ela: Anne kızma ama sanırım kulağımda hamur burnumda da şeker var.
Ben: Ne kızım? Nasıl oldu? (Telaşla)
Ela: haha anne ben sanırım biraz kandırıkçıyım.
-----------------------
Ela: Anne, bacağımda karnım ağrıyor.
---------------------------
Ela: Anne bu ayın bir tarafını kim yemiş?
--------------------
Ela: Anne babam senin kocan mı?
Ben: Evet kızım.
Ela: Ama senin baban benim kocam niye değil?
----------------------------
Arabada:
Ela: Anne aynaya bakman bitti mi?
Ben: Neden? Orda görmemi istemediğin ne yapıyorsun?
Ela : Arabada uyuyabilir miyim? Yoksa beni ayakta mı tutacaksın?
Ben : İstersen dinlenebilirsin.
Ela: Çok yorgunum. Dinlenmem gerek ki yemekden sonraki dans kısmında uyanık olmalıyım. (Yemekden sonra bir dans kısmı olacağına dair fikri nerden geldi hiç bilmiyorum).

3 Mayıs 2011 Salı

Ben Eğileyim Sen Bana Vur

Ela'nın yatma zamanından önce soyunup manyaklar gibi koşturduğu yeni bir hobisi var. Çişini yaptırıp, ellerini yıkayıp yatağa götürmek işkence oluyor. Gerçekten. Bu bilgi almak için mahkumlar üzerinde kullanılabilir. Bir küçük çocuğu versinler ellerine yatır bunu desinler. Hepsi pes eder.

Bugün bu rutine bombastik bir element ekleyip yüzüme bir tekme attı. Ben onu yatırmaya çalışırken ayağı çenemle tanıştı. Sert. Gözüme yaş geldi ve boğazıma da bir çığlık.

Sesimi daha önce hiç duymadığı bir desibele yükselttim ve sonra ne yaptı biliyor musunuz? Bana güldü.

Kim yapar bunu? Kim yüzünden milim uzaklıktan bir çığlık duyar ve sadece güler?

Dinginlik şimdi, sakinlik şimdi, huzur şimdi

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Anayım ben, Ana

Anneler gününde bir buket egzotik aloe vera çiçeği veya en sevdiğim çiçek olan devetabanından 30 saksı kadar istiyorum. Yaptırıp gönderin evime. 3 senede 2 çocuk doğurarak ben ve rahmim bunu hakettik.
Veya kocam tükana davet edip başbaşa bir akşam yemeği sonra da çayocağına telefondan seslenip, ''Osmaan koçum, yengenle bana iki gazozla iki tost ama benim tostumda havyar olmasın'' diyerek, bir espri patlatsın. Hani bana komik adam olduğu için beni tavladığını hatırlatır gibi.

Ya da o akşam penceremizin önünde diz çöküp bir kabak kemanenin ardından ''Düriye'nin düğümleri galaylı'' şarkısıyla içerde yatan iki güğüme gönderme yaparakdan serenad yapabilir.
Eğer o beni yemeğe çıkarmazsa Nihat Doğan'la yemeğe çıkıp survivor ada maceralarını ve yorgan ipliği ile nasıl banji camping yaptığını dinleyeceğime ant içerim.

-----

Bugün Eymir'e mantarlara bakmaya, doğaya çıkmaya gittik. Yağmur yağmış ya heryer nasıl yemyeşil olmuş, deli olduk ailecek. Ela yol boyunca ''Aykadaşlar, bakın burda ne var'' diyerek, yeni gördüğü güzide doğa elemanlarını bize gösterdi. Doğaya çıkınca arkadaşlar olduk yani. Ondan önceki gün yani dün, evi toplama hafif temizleme girişimlerim oldu. Resmen hırtım çıktı. Bütün gün önce biri kaka yapar, sonra öbürü kaka yapar. Aynı anda uyumazlar. Birbirlerini uyandırırlar. Uzun zamandır bu kadar yorulmadım bir daha da yorulmam inşallah. Yok anacım, bu evi tertipli düzenli tutma işi bana göre değil. Bu arada evimizin direğinin oturma performansı da madalyayı hakeder yani. Ben anlamıyorum ki ne ara bu kadar dağıldı ev. Daha ondan önceki gün de eski yardımcımız gelip evi temizledi. Ama bizim evdeki canlıların dağıtma hızı temizlenme hızından daha yüksek olduğu için sürekli birbirimizi kazanın dibine çeken faniler gibiyiz. Çok özledim kadını. Çok ulu bir insanmış. Bizim gibi bir dağıtma sürüsünün arkasını toplayabilme kapasitesine sahip. Daha yazmak istiyorum da dengesiz uyku düzenim yüzünden çok uykum var. Sanırım gidip evdeki canlılardan birine artık hangisi denk gelirse yama olup uyuyacağım.
Gece duası: Allahım, temiz bir ev, hazır yemekler, sakin çocuklar, aşık bir koca, formda bir bünye. Bilmiyorum çok mu şey istiyorum dünyadan.

29 Nisan 2011 Cuma

Akıllara Ziyan

Ne biçim insanım ben bilmiyorum. Eğer bana yolda birşey olsa cep telefonumdan en yakınlarımı aramaya kalksalar kimi ararlar bilmiyorum. Bugün bi baktım bir yakınım da gerçek adı ile veya takma adı ile (kocam, annem, babam gibi) kayıtlı değil. Kocam Ridak olarak, babam Müco olarak (askerlik arkadaşım), annem Lömer olarak, kardeşim Engurt olarak hatta bir kuzenim de homo olarak kayıtlı. Bunlardan birini feda edip lakabı ile değiştiricem yoksa acil bir durumda nasıl yakınlarıma ulaşırlar bilmiyorum. Hatta geçen gün birinin ablasının telefonunu istedim o da ablam olarak göndermiş salak. Telefon rehberimde benim akrabam olmayan ablam isimli birisi var, artık onu ararlar. O da birini bulmaya çalışır gecenin bu saatinde uğraşamıycam sanırım.
---------------
Yemek programlarındaki insanlar neden tüm malzemeyi sahipleniyorlar acaba. ''Önceee zeytinyağımızı ekliyoruz, sonra soğanlarımızlaa karıştırıyoruzz.'' Bu samimiyet nerden gelmekte o allahın soğanı nerden senin soğanın oluyor.
----------------------
Küçük köfte hergün ablasının kafasına oturuyormuş gibi yapmasından artık bıktı ve emeklemeyi falan bıraktı. Direk ayağa kalkma çalışmalarına başladı. Bu evde hayatta kalmasının tek yolu biran önce ayağa kalkıp kendi yolunu çizmesi.
-----------------------
Büyük köftenin son iki gün fıştırttıkları. Bu çocuk ya babasının suyundan ya da benim çorbamdan içmiş. Daha bu yaşda espri falan yapan geyik bir çocuk oldu.
Ela: Anne, tuvalete çıkıp otururken az daha düşüyordum.
Ben: Kızım o poponu biraz büyütürsen düşmezsin.
Ela: Seninki gibi mi anne?

Ela: Anne, babam senin kocan mı?
Ben: Evet kızım.
Ela: O zaman neden senin baban da benim kocam değil?
-------------------------------
Rüyamda Barrack Obama evimize gelmiş, Ela'yı oğluna istiyordu. Rüya yorumlarından baktım. Barrack Obama eğer evinize gelirse bu kısmet demekmiş. Eğer Barrack Obama kızınızı oğluna ister ve siz ''verdim gitti'' derseniz kısmetin kel alaka beklenmedik biryerden geleceği eğer ''al sana kız defol git'' der ve Amarikan başkanını evden kovarsanız bu kısmetin tepileceği demekmiş. Eğer siz reddedikten sonra kızınız ayağa kalkıp ''nayır nolamaz'' diye oğlanı kolundan ısırırsa bu kısmetin bir düşman tarafından engelleneceği ama buna bir tek sizin son vereceğiniz demekmiş. Michelle Obama'yı da görürseniz bu bir kabustur ve uyanıcaksınız demektir. Barrack Obama'yı sizi isterken görürseniz, ..çınız açıkta kalmış ve üşümüşsünüzdür. Uyanıp bir zahmet üstünüzü örtün.
-----------------------
Bizim beyin klostrohobisi var. Bayılıyor kapalı yerlerde kalmaya. Ama yakında şu gerçeği iyice görecekki 3 adet dişi insanla yaşıyacak. Nah evde oturabilir.