Ece etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ece etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mart 2017 Salı

Zamanın Kısıtlı Kızım

Bu dünya üzerindeki zamanın kısıtlı kızım.  Hayatın senin elinde; deneyimlemek, paylaşmak ve vermek için. 

Peki sen hayatını kiminle geçireceksin?
Paylaşılan hatıraların daha sonra yaşam öykün ve başkalarının hikayeleri olacak.
Sana tavsiyem şu olacak: Hayatının hikayesini yazarken, başkalarının kalemi tutmasına izin verme, başkalarının seni yavaşlatmasına veya hayatını kontrol etmesine izin verme. Zaman senin herşeyin kızım, seni sevmeyen veya saygı duymayan kişilere zamanını vermeye neden devam ediyorsun... Hergün yaşamaya değer bir hikaye yarat; seni mutlu eden, başkalarını pozitif olarak etkileyen, ruhunun sana savaşmaya değer olduğunu söylediği için uğraş, bir gün hepimiz gideceğiz, yani yaşa ve uğruna ölünecek birşey için yaşa.

Teknendeki herkesin sen bakmadığında delikler açmadığından ve kürek çektiğinden emin ol.
Kişisel olarak ben zamanımı, hikayeleri herhangi bir resimden daha güzel renklendiren sanatkarlarla geçirmeyi seviyorum. Ben tuvali sıkı tutarken onların fırçayı tutmalarına izin veriyorum, sıra bana geçince de onlar benimkine ne kadar sevgi bıraktıysa o kadar sevgi akıtacağıma emin olurum.
Günlük olarak bir sürü insanı düşünüyorum ve onlar da beni düşünüyor, fakat hayatıma girmesine izin verdiklerim hiç bir koşul olmadan beni sevenlerdir. Yolumun önünde öyle bir ışık olurlarki karanlıkta yolumu bulabilirim. Sen de öyle yap bebeğim.

22 Ağustos 2016 Pazartesi

Ela ve Ece 2016

Yazmayalı, derdimi anlatmayalı Ela ve Ece büyüdü, büyüdü, büyüdü de büyüdü. Ela 8 yaşında, kocaman bir kız oldu. Küçüğümüz Ece 6 yaşına girmek üzere. İkisi de okullu oldu. Neler yaşandı neler de, anneleri yoğunluktan buraya nokta konduramadı. Hayatlar çok değişti, hayatlar çok karıştı. Ülke gündemi çok ağır, insanlık kötü bir sınav veriyor. Ben de artık çocuklardan haber vermekten çok çocuklara yazmaya karar verdim. Blogun bundan sonraki bölümünü kızlarıma yazacağım. Kızlarıma bugünlerden haberler, bugünlerden öğütler, yaşamlardan dersler yazmaya karar verdim. Sizler de belki kendi çocuklarınıza dersler çıkarırsınız. Zaman ilginç benim olmadığım zamanlarda dönüp bakıp annelerinden sözler duymak, güç istediklerinde karıştırmak isterlerse blogun bundan sonraki bölümü onlara ve büyümekte olan çocuklara gelsin.






17 Ekim 2013 Perşembe

Ece 3 yaşına girdi ve okula başladı.

Artık yazamıyorum diye hayıflanmayacağım. İnsan hayatı dönem dönem. Bir zaman gelir herhalde yine diğer tutkum olan yazmaya daha fazla zaman ayırabilirim herhalde. Ama şu sıra yoğun iş, çocuklar, ev derken gerçekten vakit bulamıyorum. Neyse seyrek de olsa çocukların önemli dönemlerini yazmak istiyorum.



Özetle Ece kuşu 3 yaşına girdi. İnanılmaz bir hızla geçen 3 sene. Özetini bile çıkaramam. Söyleyecek fazla birsöz yok şu an. Ece yeni bir döneme girdi. Ve Ela ile birlikte aynı okula gitmeye başladı. Artık araları gerçekten çok iyi. Bir arkadaş, bir yoldaş ve bir kardeş oldular. Bir organizma gibi davranıyorlar artık. Tam da istediğim ve umduğum buydu. Umarım uzun yıllar böyle olurlar.










19 Haziran 2013 Çarşamba

Ece'nin Gösterisi


Ece kuzusu 33 aylık oldu ve ilk kreş senesini bitirdi bile. Bu küçük olanlar büyürken insan daha bir çok şaşırıyor. Kendisi son derece uyumlu ve denilenleri yapan bir çocuk olduğu için gösteride maksimum görev almış. Çok güldük, çok duygulandık ve çok eğlendik. İlk gösterimizden aklımızda kalanlar da bunlar oldu.

Ece şimdi ablasıyla birlikte anneannesinin yanına Antalya'ya gitti. Tam 12 gün ayrı kalacağız. Ve ben de yanlarına gideceğim. Şimdiden çok özledim onları. İşte size o günümüzden birkaç kare.




3 Haziran 2013 Pazartesi

Neler Oluyor

Haftalar, günler, aylar çok hızlı geçiyor. Aklımda hep bloga yazayım var. Eskiden ne güzel kayıt altına alırdım. Aldıklarım unutulmuyor çünkü. Ama hayat şu an hızlı çekime girdi akıp gidiyor ellerimizden. 


Ela ve Ece büyüyorlar. Gözümüzün önünde birer çocuk oldular. Çok da keyifliler. Ve araları da çok iyi. Tabi arada birbirlerine kötü davranıp, kavga ediyorlar. Ama artık organizma gibi oldular. Herşeyi birlikte yapıyolar. Gerçekten bunu çok istiyordum. İstediğim kıvama geliyolar sanırım. Bundan sonra tek isteğim sağlıklı olmaları, onlardan hiçbir beklentim yok. Umarım mutlu olurlar.


Şimdi birbirlerini çok seviyorlar. Ece 3 yaşına, Ela 5 yaşına yaklaşırken artık bir organizma gibiler. Sonunda çok yakın arayla çocuk yapmanın güzel taraflarını yaşıyorum artık. Daha özel yazılarla yazı hayatıma döneceğim. Çok yakında...




6 Ocak 2013 Pazar

Ela 4.5 Yaşında, Ece 27 aylık

Son yazdığımın üstünden yine çok uzun geçmiş. Hemen konuya girmek lazım. Bizim bebeler az daha büyüdü. Evet evet Ela hanım 4.5 yaşına geldi, onun bir küçüğü Ece hatun da 27 aylık olarak evdeki yerlerini aldılar. 



Ela hanım ilk insanlar ve evrim olayına takmış durumda. Neandartellerden, dinozorlara, maymunlardan tosbağalara herşey nasıl yokolmuş ve herşey nasıl varolmuş, hepsini sorguluyor. Babası ince manevralarla sorularından kaçmayı başarınca Ela hanım kızımızın tüm sorularından ben nasibimi alıyorum. Anlatıyorum da anlatıyorum. Tabii soyut şeyleri anlatamayıp bazen uydurunca sonra uydurduğum şeyi unutup başka şeyler uydurunca bunu o aligatör hafızası ile farkeden Ela beni köşelere  sıkıştırıp bol bol kroşe çakıyor bana. Çok sıkıntılıyım anlayacağınız, bol bol metaforik anlatıma ihtiyacım var.



Tabii bununla yetinmiyor, dinozorların maketlerini kemiklerini de görmeye çalışıyor. Sırf bu çalışma için tekrar MTA müzesini bile ziyaret ettik. Tabii bu ziyaretten Ece de çok etkilendi, o günden beri dünyaya bakalım diyip duruyor. Bu loser yaratıklar dinozorlarla ilgili bir iki gün içinde bir yazı daha yazacağım ve kendilerine ateş püsküreceğim.

Okul ve yüzme olayı tam tıkırında. Kardeşi ile arası iyi sayılır. Ela hanımın keyfi son derece yerinde ve bunu da ''annecim 4 yaş çok güzelmiş değil mi?'' diye sürekli vurguluyor.



Ece hatun ise toddlerlığın vermiş olduğu kafa karışıklığının doruklarında geziniyor. Öncelikle kendisi için en son planımız olan bezi bırakma ve kreşdeki devamlılık olayı son yazımızın hemen üstüne çöktü. Ece sürekli hasta olup bir de kulağında sıvı birikmesi ve %50'ye yakın işitme kaybı yaşayınca mecburen eve çekmek durumunda kaldık. Yani hem eve geri döndü hem de bezi bırakamadık. Zaten kendisi hiiiiiiiçç tuvalete gitme gibi bir istekte bulunmuyor. Son derece hayatından memnun. Bir de üstüne güzide bir yaş olan 2 yaşın sendromik durumları binince Ece evde inadıyla ve protest tavırlarıyla yükselişte diyebilirim.



Tekrar okula gidicek tabi. Kış mevsimi bitip hastalıklar azalınca artık evde olmaktan son derece baymış Ece okula tekrar başlayacak. O zamana kadar da babasını, beni ve herkesi zorlamakla ilgili çok ciddi planları var sanırım. Bir kere kafayı babasına takmış durumda. Daha gözlerinin biri kapalı öbürünü yarım açmışken cümlesine ''Ben babamla'' diye başlayıp, duruma göre ''ben babamla yatcam'', ''ben babamla gitcem'', ''ben babamla oynıycam'' şeklinde devam ediyor. Bir insan evladının baba tercihini anlarım ama bu kadar obsesif olması çok şaşırtıcı. Üstelik hayatının büyük kısmını annesiyle geçiriyorsa. Sanırım benden bıkmış olabilir. İnatta da %98'lere vurmuş durumda, yalan söylemek de %70'lerde denilebilir. İkisini de takmıyorum, yaşasın 2 çocukluluk.



Okulun Ece'nin gelişimi üstündeki pozitif etkilerini görmemek mümkün değil. İlk fırsatta tekrar okula göndererek hayatına çekidüzen vereceğim.



Bana gelince çok yoğun olmamın dışındaki haberlerimi başka bir yazının konusu yapayım. Şimdilik bu kızların büyümesini izlemek harika birşey diyelim:)



En yakın zamanda görüşmek dileği ile.





31 Ekim 2012 Çarşamba

Ece'nin tuvalet eğitimi - Ela'dan haberler



Gerçekten yazamıyorum değil mi? Diyorum ki her hafta bir kere yazayım. Bir bakıyorum haftalar geçmiş. Kendime bile yetişemiyorum.
Ece'den biraz haberler var. 2. çocukların nasıl büyüdüğünü gerçekten anlamıyor da insan. Bugün öğretmeni ''artık Ece tuvalet eğitimine hazır'' dediğinde yüzüne nasıl aval aval baktım. Sanki Ece o kadar büyümüş gibi değildi. Halbuki Ela tam 2 yaşında bunu halletmişti bile. Neyse dedim ki ''siz nasıl isterseniz, biz uyarız''. Dedim ama Ece daha tuvalete yapmadı hiç. Hep konuşuyor, ''Eveet, tuvayete yapıcam'' diyor. Ama hadi kızım dediğimizde oturup bir de ''yaptım'' diyip kalkıyor. Resmen dalga geçiyor bizimle. Bakalım bu çocukla nasıl olacak bu iş. Ela ''hayır'' derdi, hayır olurdu. Ece ''evet'' deyip kendi bildiğini okuyan çocuklardan. Yani uğraşması daha zor. Çocuk görünürde sürekli işbirliği halinde ama napıcağını kestiremiyoruz ki.

Neyse sonuçta bu hafta sonu Ece'nin bezini çıkarıp atıcaz. Bir daha da takmıycaz. Başımıza neler gelicek bilmiyoruz. Ama ne gelirse yapıcaz napalım. Ben artık çocuğun yakasını bırak işletim sistemini kurdum ve o kanalda ilerliyorum. Daha az stresli. Bu bez sürecini de halledersek, evde 4 yıl sonra bezsiz bir dönem başlıycak. Ve galiba bebek dönemimiz biticek.

Konuşması iyiydi de, mantıklı şeyler söylemeye başlayınca şaşırıp kaldım ben artık. Son diyalogumuzu yazıyorum, siz karar verin artık.
Ben: Ece sen kaç yaşındasın?
Ece: Kaç yaş oldu saymadım.

------------------------------------
Ela ise uzay oldu artık. Dedim ya takip edemiyorum artık bu çocukları. Bana mantık gerektiren sorular soruyor. Anne satrançda piyonlar düz gider falan diyor. Hızlandırılmış bir bu dönem çocuklarını anlatan kurs alsam iyi olacak galiba, çünkü eskisi gibi önceden hazırlanamıyorum artık.
Ela, çok rahatladı artık. Kardeşine bile gözkulak oluyor. Kreşe devam ediyor. Problemli hiç bir hali kalmadı. Jimnastik ve yüzmeye başladı. Zaten evdeki zamanlarını da Ece ile oynayarak geçirdiğinden sıkılacak ve bizi yoracak vakti de yok. Kendisinden ailecek çok memnunuz diyebilirim.

Kardeş olarak artık ikisi tam istediğim kıvama yaklaştılar. Evde bir organizma gibi davranıyorlar. Arkadaş aramalarımız bile geçti. Birlikte yatıp kalkıyorlar. Arada dalaş dövüş oluyor tabii ama bu durumu öngörerek yaptığım 2. çocuğun meyvelerini sonunda toplamaya başladım. Çocukla oynama zorunluluğum kalmadı. Artık ben onlara sadece imkan sağlıyorum. Evde kazı çalışmaları, ormanda gezintiler, danslar, boyamalarla artık kısmen rahatlamış bir anneyim.

Gerçi şu çocuklar bir toplasınlar, 3 ay  çalışmıycam kendimi bir spor salonuna kapatıcam diye düşünüyordum ama şimdi de işlerden çok yoğunum. Neyse napalım spor olayına yüzmeden haftada birle başladım, bu bile birşeydir.

--------------------------------------

Fizik tedavi olayı bitti. Fizik tedavi falan değil bildiğin rusların işkence metodlarını kullanıyorlar. Önce kafanızı birşeye takıp yukarı doğru çekebildikleri kadar çekiyorlar. Hani kafanızın kopma noktasında bırakıyorlar. Sonra sırtınıza bildiğin elektrik akımı veriyorlar. Yani öldürmeyecek kadar. Sonra kaynar havlular koyuyorlar bir de sırtınızı yakıyorlar. Ya işkenceyi başlatan insanlar bu insanları tedavi etmeye çalışıyordu, ya da fizik tedavi bir yalan. Neyse Fiziki işkence olayımız bitti, problemlerim tam bitmedi ama ağrılarım azaldı. Kilo vermeye başladım. Kolumdaki uyuşukluklar da azaldı. Vücuduma biraz süre verip ağırdan alıp neler olacak bakıcaz.

İşler güçler ful. Bakalım bir sonraki yazım ne zaman olacak.

17 Ekim 2012 Çarşamba

Diyaloglar

Şu sıra evdeki laf ebesi sayısının birden ikiye çıktığını çok net görebiliyoruz. Çok fazla çalıştığımdan yazmaya vakit bulamıyorum ama bundan sonra arada kaydetmen istiyorum.
İşte Ela ve Ece'nın dörtlüklerinden.

Ece'nin şarkısı : İyi ki doğduuun tu yuuu.
*********************
Ela: Annecim burda hamambocegi yok cunku burda hamamlar uzak. Antalya'da vardi cunku orda hamamlar yakin.
***********************
Ben: Anne ritmik jimnastik için 2008'lileri alıyorlarmış.
Annem : 2800 liramı alıyorlamış. çüş

********************************
Ela : Dede senle oyun oynayalım mı?
Dede: Ne oynıycaz?
Ela: Sen kral ol ben kraliçe. Merak etme evlenmiycez.

********************************
Ben: Bu su sana armagan olsun.
Ela: Ama bir sise beni nasil bilebilir?

1 Ekim 2012 Pazartesi

ECE 2 Yaşında!!!


Evvveeet Ece bari 3 yaşına gelmeden bu yazıyı ekleyelim istedim. Aslında kızım 15 gün önce 2 yaşına bastı. Ama ben biraz işlerin yoğunluğu, biraz da fizik tedavi ve kolum ve boynumdaki rahatsızlık yüzünden ancak kısa bir vakit yaratabildim. Çok istiyorum aslında eskisi gibi yazmak ama bir kapılıyorum işlere ve çocuklara bir bakıyorum günler geçmiş.



Her neyse Ece hanım 2 yaşına geldi bile. Bu kadar büyüdüğüne inanmakta zorlanıyorum ama oldu işte. Ece kendi kendine ayakkabılarını giyen, çok düzgün cümle kurabilen, 2 yaş sendromlarının esintilerini görmeye başladığımız bir birey haline geldi. Evde artık çok net varlığını ortaya koyuyor. İstekleri ve beklentileri var. Hepsini söylüyor. Kreş işini bu kadar rahat çözdüğümüze inanamıyorum dersem umarım erken konuşmuş olmam. Ama Ece şu an bayıla bayıla okuluna gidiyor. Evet burnundaki sümük hiç bitmiyor, ilk antibiyotiğini bile aldı ama ablası zaten okua gidip eve virüsleri getirirken Ece'yi evde tutmak bana haksızlık gibi geliyor. 



Ela ile araları çok iyi. Gerçekten beklediğimiz iki kız ilişkisini kurmaya başladılar sanırım. Bir saat boyunca birlikte oynuyorlar ve ikisi de anne ya da baba demiyor. İnanılmaz keyifli onları beraber seyretmek. Son bir hafta içinde de beraber uyumaya başladılar. Ece'nin bazen itirazları oluyor ama genel olarak çok keyifliler. Biz de kurtulduk yatırma hapislerinden.



Kreş öğretmeni ince motor gelişiminin çok iyi olduğunu söyledi. Hatta ailenizde ''el becerisi çok iyi olan birisi var mı'' diye bile sordu. Kime çektiğini anlamak zor değil. Tabii ki ben değilim, babasının neler yapabildiğini az çok biliyorsunuz değil mi? Sanırım Ela'nın örümcek adamlığa soyunan fiziki becerilerine karşılık, Ece daha çok el becerilerinde başarılı olacak. Benim isteğim ise, spor yapsınlar ve mutlu olsunlar. Neyle olacaklarsa.



Ece Hanım'ın 2 yaş doğum günü kutlluuuu ve de mutlu olsun. Nice yıllara koca bebeğim.



24 Ağustos 2012 Cuma

Tatildeyiz

Yıllardır hatta nerdeyse Ela doğduğundan beri ailecek böyle uzun bir tatil yapmadık. Koca, çocuklar ve ben ilk kez bir haftadır biraradayız. Antalya'ya gelip Ela'mıza kavuştuk. Şimdi Ece'yi annemin yanına bırakıp biraz daha gezeceğiz. Bizler küçük bir sürü olarak daha 1 hafta daha tatilde olacağız. İşler güçler yüzünden birbirimizin yüzünü göremiyorduk, gerçi şimdi de çocuklarla ilgilenmekten göremiyoruz ama olsun. Yine de bir arada bulunmanın keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. Eylül'de görüşmek üzere. Kararlıyım artık daha çok yazacağım.






18 Ağustos 2012 Cumartesi

Ece Tam 23 Aylık..


Şu küçük bebenin 23 aylık olması çok garip gelmiyor mu size de? Daha dün doğdu. Daha dün 1 yaşını kutladık. Hele son 1 senesi inanılmaz bir hızla geçti. Üç haftadır okula gidiyor. Alıştı bile. Ece bugün bana sebilden su bile getirdi ve anladımki benim küçük kızım bile büyümüş. Kocaman olmuş.



Tatlılığının doruklarında şu sıra. Sürekli sürekli konuışuyor. ''Tık tık tık, Kim o? Ben Ece'miyim?'' diyor. Diyalogu kendi kendine yapıyor şu ara. Ela'nın da Antalya'da olmasını fırsat bildi biraz, babası ve annesiyle aşk yaşıyor şu günlerde. 



Büyük kızımızı da çok özlediğimiz için bayramla birlikte işlere biraz ara verip tatile çıkıyoruz. Zamanı biraz yavaşlatıp kızların büyümesini biraz içimize çekmek istiyoruz. Herkese iyi bayramlar.





Not: Fotoğraflar Eymir Gölü kenarında çekilmiştir.