Doğanın mucizeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doğanın mucizeleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Şubat 2021 Perşembe

Mr Snowy


Bu hızla dönen dünyanın üzerinde,

Birbirinin üstüne devrilen günlerin arasında

ve gazete haberlerinin, konuşmaların,

tartışmaların arasında

kavgaların, ölümlerin ve mezarların arasında

öyle kıpırtısız, öyle bitkin

ve öyle düşünceli oturuyordu ki,

karın yağdığını fark etmedi...

Burnu havuçtan artık, gözleri kömür!

Barış Bıçakçı'nın Derin Düşünce şiiri yakıştı dün iki saatte yağan ve ancak bir kaç saat dayanan yoğun kar yağışı sonrası yaptığım Kardan Adama. 

Tanıştırayım. Mr Snowy. 

Günlerdir meteorolojinin tahminleri doğrultusunda  Rusya'dan gelecek ve İstanbul'da başlayacak son yılların en yoğun kar yağışını bekliyorum büyük bir heyecanla. 

Karı çocukluğumdan beriçok severim. Çocukluğumda sıcacık kaloriferin üzerine oturup annemin getirdiği kakaolu sütümü içerken, yağan karı seyreder, havada uçuşan kar tanelerinin yeryüzüne inen melekler olduğunu düşünürdüm. Annem soğuk almamdan korktuğu için hemen dışarı çıkıp kartopu oynamama izin vermez, havanın yumuşamasını beklerdi. 

Yaşım biraz daha büyüdüğünde her kış dizlerimize kadar yağan karda arkadaşlarla kartopu savaşları yapmak en büyük eğlencemizdi. 

Üniversiteye başladığım yıllarda İstanbul Ankara arasında Mavi trenle kış mevsiminde çok seyahat ettim. El değmemiş doğanın içinde bembeyaz karlarla kaplı manzaralar hala tablo gibi gözümün önünde. O kadar soğuk olurdu ki, bir seferinde trende cama başımı yaslayıp uyuya kalmıştım. Uyandığımda saçlarımın buzlanmış pencereye yapıştığını hatırlıyorum. 

Ankara'da da kar bir başka güzel yağardı. Okula arkadaşlarla birlikte giderdik. Birbirimize söz vermiştik. Ankara'da ilk kez yapıp çok eğlendiğimiz gibi, her yıl ilk kar yağdığı gün pastaneden elma şekeri alıp yiyecğimize. Onlarla mezun olup Ankara'dan ayrıldıktan sonra yollarımız da ayrıldı. Ama ben o sözümüzü hiç unutmadım. 

Evlendikten sonra önce eşimle, sonraları çocuklarla birlikte her sömestr Uludağ'a giderdik. Ben bembeyaz karların nefti yeşil yapraklı çamların aralarına yerleşmiş güzelliğini, huzurla hissedilen doğanın sessizliğini ve bembeyaz karların üzerinde kayarken hissettiğim o özgürlük duygusunu başka hiçbir yerde  yaşamadım. 

Şimdi ise kar yağsın diye gökyüzüne bakıp meleklerin yeryüzüne inmesi için beklerken buluyorum kendimi. O nedenle meteorolojinin özellikle  İstanbul'da hava sıcaklığında mevsim normallerine kadar sert bir düşüş gözleneceği, 14 Şubat Pazar gününün ilk saatlerinden itibaren etkili bir kar yağışı olacağı, hatta İstanbul’un 1985 ve 1987 yıllarında yaşadığı efsanevi kış  kadar ağır şartlar oluşabileceği yolunda uyarıları ile heyecanla bekledim, bekledim, bekledim. Oysa kar yağıyor, hava soğumuyor, yağan kar çatıları örtsede yere düşer düşmez eriyordu. 

Günler sonra dün sabah sadece 2 saat kadar tipi gibi yoğun kar yağışı başladı. İşe gitmek için dışarı çıktığımda ayaklarımın altında ezilen karın sesi, neşemi yerine getirdi. Etraf sessiz, hava soğuk ama yumuşacıktı. O neşeyle resimde gördüğünüz kardanadamı yaptım. Ama kar o kadar yumuşaktı ki öğlene doğru ne kar kalmıştı ne de kardanadam.

Yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. 

Ne yazık ki çocuklarımıza kendi çocukluğumuzda yaşadığımız kar sevincini bile yaşayamaz bir dünya bırakıyoruz. Doğa, ona ihanetimizin bedelini, bize bahşettiği küçük mutlulukları elimizden alarak ödetiyor. Yaşadığımız pandemi süreci, yaşamlarımızın birbirine bağlı, herbirimizin birer domino taşı olduğumuz gerçeğini yüzlerimize çarptı.  Aynı domino taşlarında olduğu gibi, sadece bir tek taşın hareketi,  diğer bir taşın hareketini tetikler ve bu olay da bir başka benzer olayı tetikleyerek, ard arda dizilmiş domino taşları gibi yıkılarak domino etkisini yaratır. Hepimiz birbirimize görünmez bir bağ ile bağlıyız. Dünyada hepimiz biriz ve bu gerçeği unutmadan, doğaya saygı, sevgi, birlik ve sağduyu ile davranmamız gerektiği bilincine ulaşmamız gerektiğine inanıyorum.

Yoksa çocuklarımız 
Nasıl hayal edecekler, gökyüzünden inen meleklerin tüm kötülükleri temizledikten sonra buharlaşarak geldikleri yere geri döndüklerini ve tekrar aşağıya inmek için sıralarını beklediklerini, 
Nasıl bilecekler, yüzlerine, ellerine düşen minicik kar tanelerinin onlara söylemeye çalıştıklarını,
Nasıl öğrenecekler, kar taneleri gibi birbirlerine zarar vermeden de yol alabilmenin mümkün olduğunu,

Hayal edemeden, bilemeden, öğrenemeden beyazı hiç göremeden büyüyecekler ...
İzin verin, çocuklarımızın da kar beyazı kaplasın yüreklerini…

Sevgiyle kalın…



9 Ekim 2013 Çarşamba

Beyninizi Yönetebilmek Hayatınızı Yönetmektir.


Sonbaharın gelişiyle pekçok insan gibi benim de duygusal dünyamda inişler yaşadığımı itiraf etmeliyim. Güneş işiğının depresyonu azaltmaya olan etkisinden yararlanmak için tam anlamıyla yakalamaya çalıştığım şu günlerde bu pek kolay olamıyor zira güneş ışığıyla kovalamaca oynamak yaşı benden geçmiş. bu duruma alışmaya çalışmayı beklemek de çözüm gibi gelmiyor bana. O halde ne yapmalı ?

Davranışlarımızın temelinde duygularımız, düşüncelerimiz,deneyimlerimiz,önyargılarımız,kültürel ve bireysel alışkanlıklarımız yatıyor.Beynimizde ise bu faktörleri içinde bulunduran iki merkez var. Duygusal yani limbik ve mantıksal yani neokorteks beyin. Her ikisininde davranışlarımızı etkileyen faktörlerin ağırlık durumlarına göre güçlü oldukları durumlar sözkonusu, bu da hareketlerimizi daha doğrusu aldığımız kararları etkiliyor. En istenilen durum her iki beynin de dengeli bir ağırlıkta çalıştığı durum.

Fakat Duyusal beyin en anlaşılması zor durumlarda bile bir bilgisayar ağı sistemi  gibi son derece hızlı bir yol bularak ancak bilinçli olmayan bir şekilde çalışarak hareket etmemizi sağlıyor. Bu hareketi oluşturmada beyin daha önceki tecrübelerimizi  yani deneyimlerimizi, önyargılarımızı ve modellemelerimizi kullanıyor. Yani hafızaya (belleğe) yükleniyor. Bellekte yer alan tüm bu faktörlerin bizi tatmin edecek sonuca götürmesi mümkün olmasa bile bir saniyeden bile kısa süren bu süreç sonucunda oluşturduğumuz hareket bizi tatmin etmişse, beynimiz bizi dopamin salgısıyla ödüllendiriyor.  

Mantıksal beyin ise son derece komplike bir sistem. Karşılaştığımız durum karşısında farklı açılardan değerlendirme yaparak doğru kararı almamızı sağlıyor.Bu süreçte gereksiz durumları elimine edip ilgili olanları derinlemesine inceleyebiliyor. Beynin mantıksal merkezinin duyusal merkez üzerinde kontrol etme özelliği de bulunuyor. Ancak her mantıksal beyin çok fazla enformasyonla karşılaştığında bunları tam olarak ayrıştırabilme yeteneğine de sahip değil. Ne yazık ki çok çabuk yorulabilmekte ve görevi tekrar duyusal beyin merkezine devretmekte. 

Neticede harekete geçmemizi doğuran bilişsel ve duygusal algıların sonucunda beynin talimatıyla salgılanan hormonların asıl görevi beynin farklı bölgeleri arasında bağ kurabilmek. Nörotransmitter olarak bilinen bu hormonlar dopamin, serotonin ve norepinefrin. 

Dopamin zevk veren durumlarda yada sonuna ödül konmuş süreçlerde salgılanıyor demiştim.Yani iyi bir hareket yaptığımızda beynimiz bizi dopamin ile ödüllendiriyor. Seratonin hafıza ve öğrenme  süreciyle ilgili bir hormon. Ayrıca beyin hücrelerinin yenilenmesine yardımcı oluyor. Mutluluk hormonu  olarak bilinen bu kimyasalın eksikliğinde, öfke, endişe kaygı, panik gibi duygular hissediliyor.Norepinefrin ise stresi kontrol altında tutarak, duygusal durumu kontrol altında alan bir hormon.

O halde duygularımızı kontrol altına alarak,  değiştirmemiz mümkün. Bu durumda o duyguyu oluşturan düşünceyi değiştirmemiz gerekiyor.  Üstelik ilerlemiş teknoloji duyguları kayda geçirip, bunları gerekli yerde kullanmamızı sağlayan cihazlar geliştirmiş. Örneğin Emotiv firması basit bir alet yardımıyla, sadece düşünceleri kullanarak bilgisayar oyunu oynamakveya bir tekerlekli sandelyeyi hareket ettirmek hayalini gerçeğe dönüştürmüş. Ayrıca bu cihaz sayesinde duygularımızı tanıyıp, adlandırmak ve tanımak imkanını yaratıyor.

Bir diğer ileri teknoloji ürünü Neurosky tarafından üretilmiş duygu tanıma seti. Örneğin, odaklanmış, rahat, korku duymuş ya da harekete hazır gibi sinyalleri ileten bu sistemin eğitim amaçlı kullanılması hedefleniyor. Her ikisi de beyin dalgalarını ölçüyor, sinyallere çeviriyor ve bir alıcıya aktarıyor. İnsanın içgüdüsel duygularının bu teknolojiyi hangi amaçlara yönelik kullanabileceğini gelin siz düşünün artık.

20 Mart 2013 Çarşamba

Beste'ye Süpriz





Sevgili Besteye süpriz yapmak istedim bugün."Doğayı Keşfederken" isimli bloguna bugün yeni ektiği çiçeklerin isimlerini yazmiş. Ben de resimsiz olmasın diye fotoğraflarını ekledim Beste'ye gönderiyorum. Umarım daha iyidir. Bir ara diktiği çiçeklerin fotoğraflarını onun güzel objektifinden görmeyi çok isterim doğrusu. Böylelikle benim blog da biraz çiçeklenmiş oldu. Tabi ben Besteciğim kadar iyi tanımıyorum isimlerini çiçeklerin. çoğunu bilirim ama isimlerini bilmeden. Onun sayesinde isimleri de öğrenmeye başladım. Sürçü lisan ettiysem affola.

Sevgiler ,sağlıklar Besteciğim,




Aster nain Alice Haslam, gaura Lindheimeri, Pavot d'island, Croepsis grandiflora 'presto', Doronic 'little Leo' jaune, Achille 'cerise queen', Scabieuse du Caucase bleue.
 Scabieuse du Caucase bleue.
Aster nain Alice Haslam 
Croepsis grandiflora 'presto
Doronic 'little Leo' jaune
Pavot d'island
 gaura Lindheimeri
Achille 'cerise queen'