Bugun aksam, micro dalgaya misirimi attim. Dev ekran HD televizyonumuzun karsisina kuruldum. Netflix'e baglandim Playstation'imiz sayesinde. Once Hopkins filmi olan lost in space filmini actim. Nedense zaman yolculugu konulu filmleri cok severim. Ama bu onlardan biri degildi. Beyenmedim. Kapattim. Korku filmi yasagimiz var. Bende belgesellere bakayim dedim. Hem ogretici oluyorlar. Su siralar gerekli genel cultur olayini kitaplardan alamadigima gore bari belgeselle alayim dedim. Who killed the electric car? Belgeselini daha once duydugumu ve guzel dendigini animsadim. Sectim. Biraz baktiktan sonra pekde ilgimi cekmedigini anladim. Kapattim.
Basliklara bakarken. The business of being born, adli belgesel nedense icinde bebek oldugundan hosuma gitti ve actim. O da ne, derin konulara inmisler.
Son yillarin en tartismali konusunu ele alinmis. Normal dogum ( ebe ile) , sezeryan dogum ve epidural esligiyle olan dogum yani bol ilacli dogumlar. Tabi bunlarin ele aldiklari yer amerikali kadinlar. Yani arastirma New York uzerinde geciyor. Soyle ozetleyim, belgesel yapimcilari dogum olayinin aslinda nasil bir ticari arac haline geldigine gosteriyorlar. Doktolarin normal dogumla ugrasmak istemediklerini, gunlerce kadinin sancilariyla ugrascaklarina hemen 20 dakikalik sezeryan yapip hastadan kurtulmalarindan. Daha da korkuncu, 95'li yillarda, yani dogum aninda ilaclarin verildigi anlarda, o ilaclari alan bebeklerin cogunun su anda ozurlu, hasta ya da sakat olduklari ( o cocuklar da gosteriliyordu ). Su anda epidural, ve bir suru ilac veriliyor, bunlarin ne denli zararli olabilecegi belki 10 yil sonra ortaya cikacakmis.
Baska bir adam ( ne isle mesgul oldugunu unuttum ) eger saglikli bir cocuk dogurmak istiyorsaniz yapmaniz gereken tek sey biranonce hastahaneden defolmak, diyor. (get the hell out of hospital - boylelikle bu deyimide ogrenmis oldum :)