çocuklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Nisan 2010 Cumartesi

Mutluluğa Dair

Yazan Bal küpü zaman: 01:25 0 yorum

Uzun zamandır yazmadım, bir yerlerden başlamak adına mutluluk ile alakalı okuduğum bir yazıdan bazı alıntıları paylaşmak istedim. Yazı NYTimes'tan David Brooks'a ait. Bu yıl Oscar kazanan Sandra Bullock'un birkaç gün sonra ortaya çıkan evlilik probleminden giriş yaparak mutluluğu etkileyen faktörlerden bahsediyor. Bullock'un evliliği kötü durumda iken böyle bir başarıdan mutlu olamayacağından bahsediyor. İşte bazı anekdotlar:
  • Oskar kazananlar sanatçılar aday olup da kazanamayanlardan ortalama 4 yıl daha fazla yaşıyor
  • İnsanlar 20'li yaşlarda mutlu, orta yaşta daha az mutlu ve 65 yaşında hemen emeklilik sonrası en mutlu oluyorlar
  • Gelir seviyesi fakirlikten orta sınıfa geçişte artıyor fakat bunun üstüne çıktıkça mutluluk seviyesi aynı oranda ve hızda artmıyor
  • Amerika 50 yıl öncesine göre çok daha zengin, fakat o oranda mutlu değil
  • Günlük aktivitelerden mutluluğa en çok zarar veren işe gidiş geliş yolculuğu (trafik)!
  • Bir araştırmaya göre ayda bir görüşen bir grup arkadaş içinde olmak gelir seviyesinin iki katına çıkmasına eşdeğer bir mutluluk oluşturuyor.
  • Yine bir araştırmaya göre, evli olmak yılda yüz bin dolar ekstra gelir seviyesinde bir mutluluğa eş değer
  • Sosyal güveni yüksek olan ülkeler daha mutlu insanlara, daha iyi sağlığa, daha iyi bir hükümete, daha yüksek ekonomik seviyeye ve daha az suç oranına sahip
  • Batıdaki pekçok okul ve üniversite öğrencileri kariyere hazırlamak için çok fazla zaman harcarken onlara sosyal kararlar verme noktasında yeterli altyapı vermiyor
  • Modern toplumlar maddi şeylere yönelmiş çok fazla kurum üretti fakat en gerekli şeyleri verebilen kurumları geliştiremedi, ahlaki ve sosyal yönden gerekli altyapıyı üretemedi
  • Yaşanacak iyi bir yer bulmak istiyorsanız, orada yaşayanlara komşularına güvenip güvenmediklerini sorun
Evet anlaşılan bizim atasözlerimiz gayet yerindeymiş. "Parayla saadet olmaz", "Ev alma komşu al", "Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi".

Batı maddi değerlerde çok önde olabilir ama onların arayıp da bulamadığı manevi değerler esas bizim kültürümüzde var. Dikkatli olup bu değerlerimizi kaybetmemeliyiz. Anlaşılan mutluluğu ve huzuru ancak böyle yakalayabiliriz. Çocuklarımızın eğitimde de bu noktalara dikkat etmek maddeci çıkarcı kişilik kazanmalarını engellemek bize düşüyor tabi önce kendimizden başlayarak.
'Çocuklarınıza erdemli olmayı öğretin. Onları mutlu edecek para değil erdemdir.'

Not: Bu arada bana mesaj bırakan güzel arkadaşlarıma çoook teşekkür ediyorum. İnanın bu sayfaları bende çok özledim. Ama daha önce dediğim gibi öğretmenlik için KPSS denilen meşhur sınavı kazanmam lazım. Çok fazla konu var ve sınava daha önce girmediğim için de çok eksik konularım var. İnşallah yaza görüşürüz, :)

18 Haziran 2009 Perşembe

Haydi Oynayalım

Yazan Bal küpü zaman: 09:45 3 yorum
kitap

Geçen gün güzel bir mail aldım. Optimist Kitap'tan Ayşe Bilge hanım, yeni piyasaya çıkardıkları bir çocuk kitabını armağan etmek istediklerini yazmış. Tabi ki çok sevindim. Nazik maili için de kendisine ayrıca teşekkür ederim.

Dün kitap(lar) elime ulaştı. Sağolsunlar bahsettikleri kitabın yanında çok güzel bir hikaye kitabı da yollamışlar. Çocuklarla birlikte heyecan içinde paketi açtık.

Kitabın ismi 'Haydi oynayalım'. İçinde tam 355 tane çocuk oyunu var. Kitabı ilk aldığımda farklı çocuk oyunları var diye düşünmüştüm. Ama incelediğimde gördüm ki yalnızca oyunlar yok.

1 yaşından 7 yaşına kadar olan çocukların gelişim aşamaları ve bu aşamalara uygun doğru oyunlar, 7 yetenek alanını geliştirmek, anne-babalara ipuçları ve yaralı dip notlar, çocukların gelişimi için faydalı oyuncaklar ve aşağıda göreceğiniz gibi hangi oyunlarla hangi yeteneklerin gelişeceğini gösteren tablolar var.

kitap 2

Gerçekten çok hoşuma gitti. Ve özellikle uzuuun bir yaz tatili öncesi çocuklarla eğlenceli zaman geçirmek için bir sürü güzel fikir var.

Size kitaptan küçük bir paylaşım:
Ders Çalıştırmaya Hayır:
Okul öncesi dönemde alıcıları yüksek olan çocuğa ders vermek, okuma-yazma öğretmek, okul yaşını küçültmek, bunların bir anlamı yoktur.
Daha İyisi Şudur:
Çocuğun dikkatini ve ilgisini çekmek, küçük kaşifin dünyaya yeni bir yapı vermesini sağlamak, kafasında yeni soruların uyanması için onun sorularına ve ona yeterince zaman ayırmak.

Gerçekten mantıklı, zihin için en iyi gıda: Soru sormak ve araştırmak değil mi?

Kitapta hırslı anne ve babaların ordan oraya sürüklediği çocuklar yerine, oyun ve deneyimleri için biraz desteklenmeye ve yönlendirmeye ihtiyaç duyan çocukların anne ve babalarına önemli öneriler var.

İncelemek isterseniz siteleri burada. http://www.optimistkitap.com//

İnşallah kitaptan çocuklarla birlikte oynadığımız oyunları da zaman içinde bu sayfalardan paylaşacağım.

14 Haziran 2009 Pazar

Çocuk Uyutma Teknikleri

Yazan Bal küpü zaman: 23:39 12 yorum

Anneler bilirler genelde çocuk uyutmak deveye hendek atlatmaya benzer. Küçükken ve büyüdüğünde bu konuda muhtelif yöntemler var. Kızım 3 yaşına yaklaştı ve maalesef hala kendisi uyuyamıyor. Bu konuda pek başarılı değilim sanırım :( Ya da her çocuk farklı ve kendi yöntemini kendi belirliyor.

Ayakta sallamak: Annelerimizin de yıllardır kullandığı standart yöntem. Her çocuk bu şekilde uyumak istemeyebiliyor. Oğlumu ayakta sallayarak büyüttüm ama kızım mümkün değil kabul etmedi. Ne mi yaptık? Daha beter hep kucağımda uyumak istedi ne kadar uğraştıysam başka bir tür kabul etmedi. O yüzden bence ayakta sallanması kucakta veya salıncakta sallamaktan daha pratik bir yöntem. Neticede kucakta sallanan çocuk büyüyünce ağırlaşıyor ve bu iş zorlaşıyor. Sırt ağrıları vs...Çocuğu sallarken kitap okuma gibi vakti değerlendirme şansınız da olmuyor üstelik.

Birlikte uyumak: Bir süredir kızımla yanına yatıp birlikte uyumayı deniyoruz. Dezavantajı var maalesef bende yanında uyuyakalıyorum!!!
Ve uyanır gibi olursa beni yine yanına istiyor, ağlıyor. Gece mekik dokuyoruz bir o odaya bir bu odaya!

Beşikte veya battaniyede sallamak
Denemedik çünkü her gittiğim yerde beşik bulmak zor olur gibi geldi. Battaniye ise insan yalnız başınayken ne yapar? düşüncesiyle kullanmadık. Yalnız bir kere kızım o kadar uyumadı ki acaba uyur mu? diye denedik. Sonuçta korkudan gözlerini faltaşı gibi açtı, battaniyeden nasıl alacağımızı şaşırdık.

Yatağına bırakıp uyumasını beklemek:
Başaran annelere hayranım ben iki çocuğumda da muvaffak olamadım. Öyle 6-8 aylıktan itibaren yatağına bırakıp kendi kendine uyutmayı başaran anneler de tanıdım ama ağlamalara ben dayanamadım galiba?

Çocukların uyutulması da bir kültür sanırım, öğreniliyor. Bizim çocuklarımız genelde sallanılarak uyutulur. Ama yabancılarda hiç ayakta sallayıp uyutan görmedim???

Yine de çocularımın hakkını yemiyeyim. Kendi kendilerine uyudukları da oldu. Bazen koltukta, bazen mama sandalyesinde, özellikle de arabada. Arabada koltuk kullanmanın bir faydası da çocuğun uyuyabilmesi olsa gerek.

Bir yerde galiba şöyle bir şey okumuştum. Anne karnındayken harekete, sallanmaya alışık olduğu için bebek ritmik hareketlerle sallanmaktan hoşnut olurmuş. Yalnız çok önemli bir nokta aklıma geldi, bazen çocuğu sallıyorum deyip sinirle hırpalayan, çok hızlı ve sert hareketlerle çocuğu uyutmak bir yana eziyet eden kişilerde var, biraz daha dikkat lütfen !!! Bu çocuğu sersemletmekten başka bir işe yaramaz sanırım.
Herkese sevgiler...

4 Haziran 2009 Perşembe

Özel Okul Mu? Devlet Okulu Mu?

Yazan Bal küpü zaman: 23:43 15 yorum

Bir süredir kafam epey karışık. O yüzden bilgisayarı bile açmıyorum desem yalan olmaz. Daha doğrusu açtığım zamanlarda da tek yaptığım okul araştırmak.

Oğlum inşallah bu yıl ilköğretime başlıyor o yüzden tatlı bir telaş içindeyiz. Gelmez sanılan günler gelip çattığında insan ne yapacağını şaşırıyor.

Şu an oturduğumuz muhite yaklaşık 4 yıl önce taşındık. Dolayısıyla çevre hakkında pek bilgimiz yok. Ufak tefek fikir alışverişi yaptığımız insanlar var elbette ama yine de çok karışık bir şehir.

Öyle Anadolu şehirleri gibi değil. Yerlisi belli, yabancısı belli, esnafı belli filan değil yani. Ya da biz sonradan bu curcunaya katıldığımız için böyle. Neyse konu uzadı gitti, ne diyordum ben?
Oğlumun okulu için ona sor buna sor bayağı bunaldık. Anaokulunu özel bir okulda okudu. Ama ilköğretime MEB'de devam edecek inşallah. Özel okulların fiyatları belli maalesef. O yüzden özele devam edebilme ihtimalimiz yok.

Her şeyde olduğu gibi eğitimde de eşitsizlik ilkesi devam ediyor. Özel okullarında, milli eğitiminde artı-eksi pek çok yanı var biliyorum Ama annelik işte çocuğu için herşeyin en güzelini istiyor. Devlet okuluna verecekseniz mutlaka iyi bir öğretmen bulun yeter deniyor. İyide iyi öğretmen nasıl bulunur, alnında yazmıyor ki.

İnsanın kafası öyle karışıyor. İlköğretim, temellerin atıldığı karakterinin sosyal hayatının şekillendiği bir dönem. Her anne baba çocuğunun en sağlıklı, güvenilir ve kaliteli eğitimi almasını ister. Bilgisayarlı sınıflar, laboratuvarlar, araştırmalar, görsel ve algısal yeteneklerini ve özgüvenlerini geliştirecek, sanata ilgilerini uyandıracak öğretmenler ister. Bire bir eğitim ister.

Devlet okullarında maalesef maddi imkansızlıklar yüzünden bunların pek çoğu es geçiliyor. Öğretmenler zaten geçim derdinde yoksa hepsinin idealist olduğunu düşünüyorum ya da öyle düşünmek istiyorum.

Milli eğitimde bazı okullar güzel diyorlar ama orada da ikametgah sorunları var. Belirli muhitlerde toplanmış bu okullar.
Oysa Milli Eğitim kayıt iznini evine en yakın okula veriyor. Bu da ayrı bir problem.

Bir de sağolsun medya sayesinde paranoyaklık sınırında dolaşıyoruz. Etrafımızda bir sürü ne olduğu belirsiz insanlar var. Her gün kötü haber vahşet psikolojimizi bozuyor. Bu yüzden arkadaşları nasıl olacak, öğretmeni onu nasıl yönlendirecek, Milli eğitimde bir öğretmen çocuklarla bire bir ilgilenebilir mi? falan filan. Liste uzayıp gidiyor.

Ama dediğim gibi özel okullarda okuyan çocuklarda da sanki bir doyumsuzluk ya da şımarıklık var.

Dershanede öğretmenlik yaptığım zamanlarda çocuğum olursa kesinlikle özel okula vermem diyordum, rahatlıklarından illallah demiştim çünkü. Ama şimdi iş başa düşünce acaba diyorum özgüvenleri mi bana şımarıklık gibi geldi? Belki rahat bir eğitim ortamında yetiştikleri için farklıydılar ?O yüzden insan milli eğitim okullarında da aynı kaliteyi, aynı ilgi ve özeni bekliyor. En korktuğum şey de ilgisiz bir öğretmen, kalabalık sınıflar ve kötü arkadaşlar :( İnşallah hiçbiri olmaz.

İnşallah herşey çok güzel olur. Güzel ülkemin tüm çocukları eşit seviyede eğitim alabilsin istiyorum, belki bir gün !!!

Bu arada canımın içi yavrum büyüyorsun ve annenle baban senin için herşeyin en güzelini istiyor, dua ediyor ve yanlış bir şey yapmak istemiyor. İnşallah bu niyetlerden dolayı herşeyin en güzeli senin olur. Sen bizim ilk göz ağrımızsın ama ilk çocuk olmak hep zor olur. Sen maalesef hep ilk tecrübelerin, ilk endişelerin, ilk korkuların, ilk kararsızlıkların yaşandığı çocuksun. Ama bir o kadar da ilk mutluluklar, ilk tebessümler, ilk heyecanlar seninle yaşanıyor. Seni çoook seviyoruz. Yeni okulun senin için hayırlı olur inşallah :)

1 Haziran 2009 Pazartesi

Sonunda öğrendik :)

Yazan Bal küpü zaman: 15:07 20 yorum

Bu hafta maalesef çocuklarımın hastalıklarıyla geçti. Özellikle küçüğüm çok ateşlendi. Bir de polen mevsimine denk gelince iyice şifayı kaptı. Daha iyileşemedik.

Ama bu arada tuvalet eğitimini de aldı. İlk çocuktan biraz tecrübeli olunca daha kolay atlattık. Artık bezden kurtulduk Allah'a şükür :) Özellikle tuvalet eğitimi çevreden çok baskı alıyor. Daha öğrenmedi mi? diye soranlardan illallah demiştim.

2- 3 yaş arası tuvalet eğitimi için;

- Öncelikle çocuğun 28 ay ile 32 ay arasında olmasına dikkat ettim.

- Buna hazır ve sabırlı olduğum bir dönemi bekledim


- Lazımlık kullandım, ki çocuğun kendini daha rahat hissettiğini düşünüyorum

-Alıştırma külotlarından aldım ama kızım kullanmadı maalesef


-Bezini çıkarttım ve halıları kaldırdım, çünkü kirlilik hissiyle daha kısa sürede öğreniyorlar. Ev bir kaç kez battı ama her şey kolay olmuyor :(

-Sabah kalkar kalkmaz ve yemeklerden sonra, ilk bezi çıkarttığımda da saat başı hatta yarım saatte bir lazımlığa oturttum. ( Tabi bir sürü oyunla, masalla )


Çok uğraşmadan 1 hafta içinde öğrendi. Tabi bu arada ben de eve hapsoldum. Birde devamlı göz kulak olup, tuvaleti gelmeden lazımlığa oturtmak için onu gözledim.

Bu arada kızımın daha kolaylıkla öğrendiğini farkkettim. Muhtemelen ilk çocukta daha sabırsız ve tecrübesizdim. Çünkü oğluma bir iki kere kızdığımı hatırlıyorum:(
Tabi bu onların güzelce atlatması gereken bir süreç, hiç kızmamak gerekli.

Geceleri bezi takmak istemedi ama ben yine de o uyuyunca çaktırmadan taktım tabi!! Ne olur ne olmaz diye.

Gündüzleri tuvaletini söylemeye başladıktan 1- 2 gün sonra geceleri de bezi takmayı bıraktım. Ama uyumadan önce muhakkak tuvaletini yaptırıyorum. Bir de uyuduktan 2 saat sonra tuvalete kaldırıyorum. Tabi yatağına da şu koruyucu çarşaflardan takmayı ihmal etmedim.

Velhasıl annelik başlı başına büyük bir işmiş. Daha bu ne ki diyenleri duyuyor gibiyim, asıl zorluk büyüdüklerinde olacak değil mi?

8 Mayıs 2009 Cuma

Babalardan Masallar

Yazan Bal küpü zaman: 23:39 4 yorum

5 Mayıs 2009 Salı

Susam sokağı geri gelsin!

Yazan Bal küpü zaman: 15:07 5 yorum
 

Susam sokağı 80'li yıllarda çocuk olan biz bugünün ebeveynlerinin olmazsa olmazıydı.

Bizim çocuklarımızın da böyle bir yapımı izlemesini isterim. Susam sokağının ingilizce sitesi BURADA. İçinde oyunlar, videolar var.

Fakat Tahsin amcalı, Zeynep ablalı, Kırpıklı susam sokağımız geri gelse çok iyi olur diyorsanız, Gülcan'ın başlattığı bu akıma siz de buyrun.

TRT çocuktan Susam Sokağı'nı tekrar başlatması için herkes lütfen buraya tıklayıp istekte bulunsun. Blogu olan olmayan herkesten küçük bir rica bu. Teşekkürler Gülcan :)

23 Nisan 2009 Perşembe

Cam Biberonlar

Yazan Bal küpü zaman: 00:58 3 yorum

Bunları çok sevdim, baksanıza cam biberon. Aynı zamanda etrafı plastik olduğu için çocukların elinden kayması ve çatlaması daha zor. Biz çocukları büyüttük sayılır ama yeni bebiş bekleyenlere bir fikir.


Wee üretmiş, henüz raflarda görmedim, ülkemize gelmesi yakındır tahminim :)

28 Şubat 2009 Cumartesi

Resimleri ve çocuk 2

Yazan Bal küpü zaman: 09:41 6 yorum
Haluk Yavuzer'in 'Resimleriyle Çocuk' kitabından paylaşımlara devam edelim. Aslında geniş bir konu ama birkaç örnekle daha kolay anlaşılır hale gelecektir tahminim.

İLETİŞİM KOPUKLUĞU RESİMLERİ
Resimde, anne-baba ile çocukların arasına masa çizilerek aradaki iletişim eksikliğini anlatıyor. Çocuk genelde araya herhangi bir eşya çizerek bunu anlatmaya çalışır. Ya da iletişim sorunu olan kişiyi yer kalmadı diye arka sayfaya çizer, ya da arkası dönük çizimler yapar.

KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Resimde kardeşini çizmemesi, ya da anne-baba-kardeş çizip kendini resmetmemesi aileyi eksik olarak çizmesi kıskançlık belirtilerindendir. Ayrıca bazen kendini aile bireylerinden ayrı olarak da çizerek bunu anlatmaya çalışır.

ŞİDDET VE MUTSUZLUK RESİMLERİ

Şiddet gördüğü kişiyi hiddetli resmetmesi, elin büyük çizilmesi, karanlık çizimler, evin bacasından yoğun karanlık dumanların çizilmesi evde huzursuz ve tartışmalı bir ortamı gösterir.

Resim öğrenilen bir şey olduğu için, yaptıklarını ailesinden ya da arkadaşlarından görerek yapmış olabilir. Bu yüzden tek bir resimle tahmin yürütmek yanlış olur. O nedenle uzman bir kişinin yorumlaması en iyisidir.
Fakat anne ve babalarında bilgi sahibi olmasın da fayda olduğunu düşünüyorum. Ayrıca en güzel kısmı da çocukların sorunlarının görülüp, uygun davranışlarla düzeltilmesidir. Belli bir süreçten sonra daha mutlu çocuklar ve daha mutlu resimler gelecektir...

23 Şubat 2009 Pazartesi

Resimleri ve Çocuk

Yazan Bal küpü zaman: 09:10 11 yorum
Çocukların iç dünyalarının yansımaları olan resimlerinin anlamlarını merak ettiniz mi hiç? Psikolojide karakter ve duygu analizlerin de kullanılan bir metot aslında. Hatta zeka ölçümlerinde bile ev-ağaç-insan resim testi uygulanmıştır. Çocuğu tanımaya yönelik en çok aile resmi yapılması istenir. Çünkü farkında olmadan tüm hislerini kağıda dökerler. Hepsinin de bir anlamı vardır. Aslında çok geniş bir konu. Ana hatlarıyla özetlemeye çalışırsam,

-Çocuk çok büyük, sayfanın tümünü kaplayan resimler yapıyorsa çoğu kez iç kontrolü zayıf, saldırgan ve hiperaktiftir.

- Kağıttaki 1-2 santim küçüklüğündeki, ufacık resimler ise içe dönük, güvensiz çocukların ürünüdür.

- Renklendirmeler bilinçsiz gibi görünse de, çoğu zaman sıcak renkleri seçenler (kırmızı, sarı, turuncu..) daha sevecen, uyumlu, işbirlikçi; soğuk renkleri seçenler (siyah, mavi, kahverengi ..) ise daha çekingen, güçlükle kontrol edilen, uyumsuz çocuklar olabilir.

-Kendisini, ailesi, oyun arkadaşları, öğretmeni vs. çiziyorsa grup ilişkilerinin güzel olduğunu gösterir.
- Bir insan resmi çiz dendiğinde, kendi cinsiyetinden figürlerin çizilmesi, cinsel kimliğini kazandığını gösterir.

Aslında dediğim gibi çoook geniş bir konu. Karalama dönemini geçmiş bir çocuk (4 yaş ve sonrası) genelde resimlerinde tüm duygusal ortamını, karakterini belli eder.
Bu bilgileri Haluk Yavuzer'in Resimleriyle Çocuk isimli kitabından faydalanarak yazdım.

Bu konuyu yazmamdaki sebebe gelirsek; geçen akşam oğlumdan (kardeşiyle ilgili duygularını merak ettiğim için aslında) ailemizin resmini yapmasını istedim. Yaptığı resmi görüyorsunuz.


Az çok tahmin edilmiştir. Resimde beni kendi yanına çizmiş, kardeşini de babasının yanına çizmiş üstelik babasının bakışları da kardeşinin üzerinde. Bu resimle sanırım bize babasının, kardeşine olan ilgisini anlatmaya çalışıyor. Üstelik kardeşinin saçlarını da kıvırcık yapmayı unutmuyor, çünkü çevrenin ilgisi şu an kardeşinin kıvır kıvır saçlarında. Ne kadar da masumlar gerçekten:)

Peki bunları gözlemlemek bize ne sağlayacak? Oğlum, genelde duygularını dile getirmez .Dolaylı yönden anlamaya çalışırız. Ama resimlerine farkında olmadan her şeyi yansıtıyor. Kardeş kıskançlığı tamamen yok olmaz belki, ama doğru tutumlarla makul bir seviyeye düşebilir. Şu an araları daha iyi, hala yaş farkı sebebiyle anlaşmazlıklar oluyor tabi.

Tüm anneler gibi ben de onlar için en güzelini yapmayı ve çocuklarımı hayata en iyi şekilde hazırlamayı istiyorum. Bunun için pek çok kitap, yazı okuyorum. Ama en önemlisi galiba içgüdülerim ve dualarım. Onlar olmasa tüm bu bilgiler havada kalır tahminim.

Bir daha ki sefere ailedeki iletişim eksikliği, kardeş kıskançlığı ya da şiddet göstergesi resimlerden de örnekler vermek istiyorum. Ama en sağlıklı olan problem olduğu düşünülüyorsa uzman bir kişiden yardım almaktır. Genellemeler her çocuk için geçerli olmayabilir.

13 Şubat 2009 Cuma

Büyüyorum

Yazan Bal küpü zaman: 11:10 9 yorum
Mimlere devam :) hemen yazayım dedim erteleyince birikiyor çünkü. Sevgili Ayşe mutlu çocukların annesi beni mimlemiş. Çocukla cocuk annelerinin mimi, Çocuklarınızın büyüdüğünü nasıl anlıyorsunuz konusu. Kızım henüz bebeklikten yeni çıkma çabaların da malumunuz 2,5-3 yaş ben yaparım krizleri yaşıyoruz. Bir de tabiki ne dersek hayır! cevabını her an almaya hazırız. Haluk Yavuzer'in bahsettiği gibi 'Günaydın dendiğinde GÜNAYMADIM' dönemleri :)

İlk ergenlik ve kişiliğini ispat dönemleriymiş oğlumda tecrübesizlikten korkmuştum. Neden böyle oldu vs. endişeleri 2. çocukta yerini gülümsemeye bırakıyor nasılsa geçiceğini biliyor insan artık :) O yüzden ilk gözağrım oğlumun büyümesinden bahsedeyim birazcık.

Hastanede ilk kucağıma verdiklerinde şaşkınlıkla benim çocuğum mu şimdi diye kalakalmıştım :) Daha önce de sözetmiştim 'her çocukla birlikte bir ANNE doğar' diye. Gerçekten de onunla yeni bir hayata doğdum ve büyüyorum. Bebeğimin ilk çıkaracağı sesleri, ilk dönmesi, ilk adımlarını hep sabırsızlıkta beklemiştim.

Zaman hızla aktı. Artık bebeklikten çıktı. Ama büyümesiyle ilgili ilk şaşkınlığım süt dişini döktüğünde oldu. Büyüsün diye sabırsızlanan ben neredeyse dişi düştü diye ağlayacaktım :)

Ama yine de akıllı konuşmaları bize fikirlerini anlatması, giyinirken utanması ve saklanmaya çalışması, doğruları tercih etmesi beni heyecanlandırıyor. İnşallah onun yakışıklı bir delikanlı olduğu günleri de görmek nasip olur.

Mesela daha geçen akşam yemekte 'Marul salatasını sevmediğim halde yiyorum, çünkü çok faydalı değil mi bak anne' demesi bile onun o yemek için peşinde koşturduğum günlerin çok gerilerde kaldığının bir göstergesi değil mi :) Allah benim de tüm annelerin de hayırlı nesiller yetiştirmesini nasip etsin. Herkesin evladının sağlıkla büyümesi, ve bir bebek isteyen herkesin de hayırlısıyla anne olması için dualarımla...

Ben de Primarima ve Paşa 'ya paslıyorum. Kolay gelsin.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Dikkat Çocuklar İzliyor

Yazan Bal küpü zaman: 08:43 7 yorum
Çocuklarımızın gözü hep bizlerin üzerinde. Bizdeki güzellikleri de, kötü özelliklerimizi de kopyalıyorlar. İşin aslı dille yapılan nasihatin etkisi çok düşük. Halimiz, tavrımızla yaptıklarımız en kalıcı nasihatler oluyor genelde. Video'da da bunu çok güzel ifade etmişler.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Hafta sonu

Yazan Bal küpü zaman: 00:29 8 yorum
Hafta sonlarımız genelde yoğun geçiyor. Oğlum da evde olunca hareketlilik fazla oluyor tabi. Bir bakıyorsunuz can ciğer kuzu sarması vaziyetindeler, 5 dakika sonra ise birbirlerine girmişler. Arada ödev yapma çabalarımız da cabası. Bu hafta sonu oğlum, ödevleri ve proje ödevi (!!! daha 6 yaşındayız ama başladık işte) dışında arkadaşlarına bir de kitap ayıracı yaptı. Sözüm ona en çok bu ayıraçları yapmayı sevmiş. Belki tek tek arkadaşlarının isimlerini yazdık ondan, belki de onlara hediye edeceği içindir, çok severek yaptı. Ödevi de sayılar hakkında bir afiş hazırlamaktı. Onu da hazırladı ve okuluna götürdü. Bakalım öğretmeni beğenecek mi?

11 Ocak 2009 Pazar

Çocuklara kitap standları

Yazan Bal küpü zaman: 23:04 6 yorum


Evimde yerim olsaydı böyle bir şey yaptırmayı düşünürdüm. Nede olsa çocuklar büyüdükçe kitapları da artacak. Kitapları ne kadar çok ellerinin ve gözlerinin önünde olursa o kadar çok okurlar sanırım.

7 Ocak 2009 Çarşamba

Derli toplu

Yazan Bal küpü zaman: 21:25 3 yorum

Şimdiki çocuklar çok şanslı. Birbirinden güzel, renkli ve bol resimli bir sürü çocuk kitapları var. Ben küçükken hatırlıyorum, bu kadar çocuk kitabı yoktu. Yalnızca İngilizce kitaplar çok renkli ve resimli olurdu. Çocukların kitaplara alışma süresinde görsellik önemli olsa gerek. Biz bile bayılıyoruz kitaplarına. Özellikle Meraklı Minik dergisine aboneyiz, her ay devamlı babasına soruyor "dergim geldi mi?" diye.

Gelelim bizim klasörlere, oğluma aldığımız kitaplar ve dergiler çekmeceye sığmamaya başlamıştı. Aynı zamanda her akşam bakacağı kitabı ararken hepsini dağıtıyordu. Bu klasörleri aldığımızda düz beyaz renkti. Üzerini çıkartmalarla süsleyip sınıfladık. Artık rahatça istediği kitabı bulup inceliyor, sonra yerine kaldırıyor. Eh biraz da olsa dağınıklıktan kurtuluyoruz. Artık 2 çocukla ne kadar kurtulabiliyorsak :)

6 Ocak 2009 Salı

Çocuklar Ekran Başına

Yazan Bal küpü zaman: 13:10 2 yorum
Bilgisayar çağına hoşgeldiniz. Evet artık çocuklarımız bilgisayarla çok erken tanışıyorlar. Çok da ilgilerini çekiyor. Peki çocuklara neyi ne kadar izletmeliyiz?
Bazılarımız hiç izletmez ve elletmezken, bazılarımız da çocuğunu ekran karşısından alamadığından şikayetçi. Gerçekten zor bir konu. Ölçülü olduktan sonra her ikisinin de faydalı olduğuna inananlardanım.

Sonuçta görsel ve işitsel olarak katkıları çok. Tabii ki ne kadar ve neyle meşgul oldukları da önemli. Özellikle bizimkiler büyüdüklerinde bu konuyla daha çok uğraşacağız gibi görünüyor.
Yalnız internette benim kullandığım bazı siteler var sizlerle paylaşmak istedim. Önerilerinizle daha çok zenginleşeceğini düşünüyorum. Günde yarım saati geçmeyecek şekilde oğlumla bilgisayarda genelde bu siteleri izliyoruz, ya da oynuyoruz.
Çok güzel masallar ve oyunlar var.
http://www.umutcocuk.com/
Burada özellikle kızımın hastası olduğu kayu (Caillou) çizgi filmini izliyoruz
http://www.logomotif.com.tr/okuloncesi/
Renkler, sayılar vs güzel oyunlar var.
Bu yabancı sitede kayu çizgi filminin oyunları da var.
Burada da sesli masallar var. Oğlum çizgi film diye tutturduğunda yaklaşık (3 yaş civarı) bu masallarla onu teskin ederdim. Kendimiz okusak bile böylesini de çok seviyorlar...
http://www.muziklialfabe.com/ burada da boyamalar, oyunlar var

30 Aralık 2008 Salı

Çocuklara mıknatıs eğlencesi

Yazan Bal küpü zaman: 10:59 1 yorum
Çocukların en çok hoşuna giden şeylerin başında mıknatıslar geliyor. Bu oyuncağın içi demir tozları ile doldurulmuş. Üstteki delikten mıknatıs özelliği olan birşey sokulduğunda demir tozları hoş görüntüler oluşturuyor.Sitede daha pek çok değişik oyuncak bulabilirsiniz. Buralarda satılsaydı kesin alırdım herhalde. Bizim oğlan bayılır böyle şeylere. ..

29 Aralık 2008 Pazartesi

Eyvah çocuğum ateşlendi !

Yazan Bal küpü zaman: 18:36 5 yorum

Hafta sonu bir arkadaşımız bizdeydi. Çocukları rahatsızdı onlardan mı geçti, yoksa üşüdü mü hiç bilinmez bizim ufaklık ateşlendi. Peki çocuğunuz ateşlenince ne yapıyorsunuz. Etrafta herkes bir şeyler söyler.
-üzerini açma iyice üşütürsün
-bol bol sirke sür yada alkol
-kolonya dök
Doktorlar bir zamanlar bunları önermiş olabilir ama şimdi bambaşka konuşuyorlar. (gerçi onlar da ne yapsın devamlı yeni bilgiler eskilerini rafa kaldırıyor.)
Ama ben öncelikle üzerini soyuyorum, hemen ateşini ölçüyorum. Ateşin nereden ölçüldüğüne göre sınırlarıda değişiyor şöyle ki;
(hatta doktorumuz en son katıldığı bir tıp kongresinde doktorların hala ateşin nereden doğru ölçüleceği konusunda anlaşamadıklarını söylemişti)

Hemen bir ateş düşürücü verip, ılık suya batırılmış (kesinlikle soğuk değil) bezle vücudunu siliyorum. İçebilirse su veriyorum. Ateş düşürücüleri dönüşümlü kullanıyorum. İbuprofen içeren ilaç, ondan 6-8 saat sonra parasetemol içeren ilaç, yine 4 saat sonra iboprofen şeklinde devam ediyor.. Ateşi 2 gün sonunda geçmiyorsa, yada 39c nin üstündeyse, düzenli şurup verildiği halde ateşini düşüremiyorsam, ve eğer çocuğum bana 'İYİ'görünmüyorsa (anne sezgisi denen şey) doktora götürüyorum.

Şimdilik kızım iyi görünüyor yarın da ateşi devam ederse bir doktora gideceğiz galiba .Tüm annelere kolay gelsin..
 

BalKüpü Copyright © 2009 Baby Shop is Designed by Ipietoon Sponsored by Emocutez