5 YAŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
5 YAŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Alpi Usta iş başında

Kurabiye tarifime çok güveniyorum. Bir kez tadıp da ikinci, üçüncü için ağlamayan bebe olmadı henüz. E hedef kitlem zaten çocuklar:P "Süslü püslü olsalar ne güzel olurdu dimi anne?" diye sordu yavru geçenlerde. -"Geçenlerde" yazdığıma aldanmayın! İlkbahardan kalma bir post bu. Taslakların arasında unutulmuş-

Bodrum' um geldi!

Yine çok fena geldi. Gebeliğin başlarında gittiğimde; hiçbir şekilde zevk alamadığım gibi, stres dolarak geri dönmüştüm. Kanamalar falan puff.. Kanamanın başlamasından önceki saatlerde, Alpi ile yürüyüş yaparken çektiğim fotoğrafları hatırladım geçenlerde. Paylaşmak isterim. Hiç olmazsa; özlemim de azıcık giderilmiş olur. olur mu acaba?


Yıl sonu gösterisi & bir aşk daha bitti

Zamane efesi :) Yıl sonu gösterisi fotoğraflarının kalanlarını da düzenleyebildim en sonunda. Bu kostümleri bir önceki giyişlerinde, biz de çizmelerini giydirmiştik ve ayakları çok üşümüştü. Bu kez önlem aldık:P gösteri salonuna doğru gidiyorlar. Ne tatlılar değil mi?

Harçlıkları birikti


Pek sevdiğim bir hikayedir Alpi' nin para biriktirme alışkanlığını kazanması. Merak edenler buyursunlar: TIK. Aylar önce MotherCare' de gezinirken, yine carpildi benim oğlan bir oyuncağa. Bütün gece boyunca kale aşağı, kale yukarı. Ertesi sabahkale ne güzeldi anne. Öğleden sonra, keşke benim de öyle bir kalem olsa. Akşam, baba bana kaleyi alsanıza. Heyyyttttt! dedim. Sen para biriktirmiyor muydun? Daha dikkatli biriktir ve aralarda başka bir şeyler alma; o zaman yeterli paran olur ve alırsın. Sanki hayatın anlamını açıklamışım çocuğa; bir mutluluk pir mutluluk. Sonraki aylarda her dakika boyunca para istemeler, yarım saatte bir kumbaradakileri döküp, yeniden ve yeniden saymalar...


RifBaba koltuğa mı uzandı? Adamcağız daha kalkmadan, oraya cebinden dökülmüş olabilecek bozuklukları hesap etmeler ve poposu minderden kalkar kalmaz da atmaca gibi atlayıp, gerçekten dökülen paralatı kumbaraya tıkıştırmalar...Arkadaşımın arabasına bineriz; bozuk para avcısı iş başında!Yolda yürürüz, o gözler hiiiç yanılmaz! Artık her girdiğimiz evde de aynı numaraları yapmaya başlayınca; ben yine bi heeyyyttt' ledim. Ayarı yiyen bücür, sakinledi.


5-6ayda parayı toparladı cidden. Çok hummalı bir çalışmaydı itiraf etmek gerekirse ;) Bir gün baktım ki; kale indirimde! RifBaba' ya kaş-göz ve götürdük Alpi oğlanı kalesinin yanına. Çaktırmadan kumbarayı da almıştım yanıma. Aman aman bir mutlu oldu! Ne ne kadar inmiş henüz anlayamıyor fakat indirime girmiş bir ürünü, etiketinden anlayabiliyor. Keşke kumbarası yanında olsaymış! Kaç "dira" ya düşmüş bu kale? Şak! çıkartıverdim çantadan kumbarayı; anne yine kahraman :P


"Sen bu parayı biriktir; ben de sana şövalyelerini alacağım, söz" demiştim. Onun beğendi kırmızı şövalyeler bitmiş, grileri ve bu canavarlar kalmış. Canavarları beğendi. Şansımıza; onlarda indirimdeymiş:P


Akşam, RıfBaba ile kaleyi kurdular. Malzeme, çok dayanıklı olmamakla beraber; zararsız ve hafif. Çok zorlamadıktan sonra, kırılıp dökülmez. Tavsiye ederim.



*Biterken; fotoğraflar bahardan kalma. Sıcaktan erimek üzereyim. Kırmızı şövalyeleri de aldık. Onun hikayesi apayrı ;)

Uyku arkadaşı balon;)

Balonu söner ya da patlar diye; balon aldırmayan bir oğlum var benim:) Tık. Balonu patlarsa artık daha az ağlıyor o kadar. Uçan balonları çok seviyor.Ben de onlardan tırsıyorum arkadaş! Çocukken bana çok alınmıştı ama artık büyüdüm ve bilinçlendim ya :P Kim, nasıl ve ne şekilde doldurdu acaba? Yanıcı bir madde sonuçta off poff yapar dururum kendi kendime. E oğlan da pek balon taebinde bulunmadığından sorun çıkmaz. sırf bundan yırtıyorum.  
Geçenlerde bir arkadaşımın kızının doğum günü partisine katıldık. Bir uçan balon edindi kuzu kendine. O balona arılar yaklaşmasın, o balon arabada camdan uçup kaçamasın, o balona apartmandaki arkadaşları dokunmasın..
Neyse; balonu sağ salim eve soktuk. Allah' ım!! Balonla o nasıl bir aşktır yaşanan? Tuvalete birlikte gittiler, oyuncaklarıyla birlikte oynadılar. Odasının bir köşesine sabitledi sonra balonunu. Gelip bize iyi geceler öpücüğü verdi ve odasına uyumaya gitti. 1 saat kadarsonra üzerini kontrol etmeye gittiğimde karşılaştığım manzara yukarıdakiydi:)
Balonuna sıkı sıkı sarılmış; uyuyakalmış.
Sabah balonu kendi kendine sönmüş bulduk. Hemen stoktaki balonlardan verdim eline ve 2-3 mızıktan sonra, onlarla oynamaya başladı. İlk defa yaygarasız uğurladık balonumuzu.
Yazık ya; kuzuma bir uçan balon alayım bari bugün.

Masa tenisine geridöneceğiz


Kıştan kalma kareler bunlar. Kış boyunca, büyükşehir belediyesinin spor kurslarından masa tenisi ve cimnastiğe devam etmişti Alpi. Yüzmeye başladıktan sonra bıraktık. Cimnastiği hiç özlemedi. Öğretmençok bağırarak, ciddiyetle "işini" yapıyordu. Bizim oğlan ise eğlenmeye ve spor yapmaya gidiyordu. Uyuşamadılar elbette. Öğretmen, Alpi' yi daha serbest bıraktı. Alpi sıkılınca iki tur atıp, koşturup tekrar sıraya giriyordu fakat eğlenmemeye başladı ki; "Gitmeyelim anne" dedi bir gün. 


Gitmeyiverdik biz de. Sonra Kardeş durumu olunca da masa tenisine de devam edemedik. Buna çok üzüldü işte. Masa tenisine devam edenlerin en küçüğü Alpi idi. Çocuklar çok güleryüzlü ve sportmen idiler. Cidden!
Bu kış okul saatleriyle çakışmazsa; bebek de bize ayak uydurabilirse, tekrar başlamak istiyoruz açıkcası. Bakalım..


Yazarken aklıma geldi... İlkokula başlayınca ne olacak? Eğlenmek ve öğrenmek istemeye devam edecek. Umuyorum ki; bu hevesini köreltmeyecek bir öğretmenimiz olacak.


Alpi bugünlerde..



Yaz meyvelerinin keyfini çıkartıyor. 


Hıdrellez ateşini bir türlü unutamadı. Gündüz bahçeye çıktığında da sönmüş ateşn küllerinin üzerinden, büyük bir ciddiyet ve coşkuyla atlıyor.


Sokakta ilk kez babasıyla paten kaydı. Çok tatlı gözüküyordu, çok da rahattı. Ne olduysa; arkadaşlarının dalga geçeceğini düşündü ve vazgeçti. Artık patenlerin varlığından bahsetmiyor.


Benim fotoğraf makinama sardı. Bir kez elinden düşürdü ama neyse ki bir şey olmadı. Yavrum çok korktu. Artık daha dikkatli kullanıyor. Artık şu küçük fotoğraf meraklısına bir makina al kadın!


Çok tatlı insanlar ve küçük arkadaşlarla, annesinin doğum gününe buluşmasına katıldı. Burası; Buca, Papatya Kahvaltı Evi. 





Bu sene gördüğümüz ilk uğur böceği. Ve kuzum artık ıslık da çalıyor.






Alpi artık yüzüyor


2 ay olacak yüzme kursuna başlayalı. Her cumartesi & pazar, Alpi camekanın havuzlu bölümünde, biz de izleme bölümünde heyecanlanıyoruz. O korkuyor, ben cama yapışıyorum. O, ağlıyorum, ben antrenörler velilerle göz teması kurmuyor diye kızıyorum. O batıyor, benim çıkarasım geliyor :))

Yüzme öğretmenlerimizi seviyoruz. Göz kontağı kurmamakla iyi ediyorlar. Hatta camekan da kapatılsa bile teridir. Çocuklar orada istenileni yapmaktan çekindiklerinde, alıştıkları üzere, ağlak gözlerle bizlere bakıyorlar. Zor durum herkes için:) Fotoğraflarla geçen iki ayımız.

 Tahmin etmekte zorlanmadınız değil mi? Şeker pembesi boneli ve turkuaz-turuncu gözlüklü yavru, Alpi :) 

İlk ayı, çoğunlukla küçük havuzda geçirdiler. Ayak çırptılar, başlarını dudaklarına kadar suya batırıp baloncuk çıkardılar-nefes egzersizleri-, oyun gibi gözüken, aslında büyük havuzda işlerine yarayacak taktikleri öğrendiler.

Sırasını beklerken çoğunlukla, burnunu tutmadan dalma çalışmaları yapıyor.

 Öğretmeni, yuvadan ilk kez itiveriyor :)

 Arkadaşları, kendi başlarına havuza atlamak için sıradalar. Alpi bundan çok korkuyordu. Alel acele havuzdan çıkıp oturdu ve ağlamaya başlamıştı. 

 "Böhüüeeee! İstemiyoruuaaammmm! Ben öğretmenimin elini tutmadan atlmaaammmm!Anneeeaaaaaa, kurtar beni!!!!" İtiraf ediyorum, bu fotoğrafa bayılıyorum :P

 Arkadaşları sırayla atlamaya başladılar. Alpi, ağlamak konusunda yeterince diretince, cankurtaran öğretmenlerinden bir tanesi ikna turlarına başlıyor.

 Cankurtaran öğretmen, kendi öğretmeniyle konuşmaya ikna ediyor. Devamını heyecanla izlediğimden, fotoğraflamak aklıma bile gelmedi. Kah öğretmeninin kucağında, kah öğretmeniyle elele atlayışlar yaptılar. Ertesi gün de ağladı ve sonra cesaretlendi. Bir daha da ağlamadı. Böyle her duygusal çalkantıdan sonra, ders bitiminde öğretmenine koşarak sarılıyor kuzum.

 Havuzun içinde sıra bekliyorlarken; benim cüce tek tek arkadaşlarını geride bırakarak, sıranın sonuna fıyabiliyor :P

 Sırtüstü durma çalışmaları.

 Batıp çıkıyor.

 Keyfi yerinde. Bir de kimse Ona bakmıyor sandığında (!), havuz suyunu ve kollarındaki damlaları yalamaya başlıyor. Her uyarımızda da kesinlikle inkar ediyor cüce.

 Yolun yarısında öğretmeni ileriye doğru itiyor ve dipten yüzerek halkalara kene gibi yapışıyor:)

 Zorlu geri dönüş.

Eller önde gergin, ayak çırparak dipten yüzüyor. Suyun dibindeki karartı, öğretmeni. İlk önce sırtına çıkıp, boynuna sarılıyor. 1,2,3 ve yunus gibi öğretmenin sırtında dibe dalıyorlar. Tam dipte öğretmeni sıyrılıyor ve kendi başına suyun yüzeyine ulaşıp, halkalara veya başlangıç noktasına kadar dipten yüzüyor. Şahsen, çok eğlendiğim bir dersti.

S ırtüstü de yüzebiliyor.

Şimdilerdeyse, kulaç atarak yüzmeyi öğreniyor. Artık eğleniyor ve derse geç kalmak istemiyor. Zavallı ben; camekanın arkasında içim giderek yüzenleri izliyorum :)
 Ben de bu yaz öğretmeyi planlıyordum. Kolay olmayacağını düşünüyordum fakat izledikçe ve gebeliği de hesaba katarak, tahminimden de zor olacakmış diyorum. Böyle bir disipline her şeyden önce, çok bilmiş sahil kuşları izin vermeyecekti. "Zorlama çocuğu, sudan korkutacaksın, isteyerek öğrense ne olurdu, hişşşşttt bağırma bakayım" bla bla bla. Alpi o esnada kayıtta olacaktı elbette ve "Böhüüüeeeee!!! Zorlama beni, sudan korkarım bak, boğuacağım imdaaaaaaağğğttttt!" Puffff, düşünmesi bile geriyor insanı. Şunu kabullenmek gerekiyor ki; ebeveyn her şeye yetemez, doğrusunu bilse dahi her zaman uygulamada o kadar başarılı olamayabilir.

İlk okul gösterisi


23 Nisan' a ait paylaşılmayı bekleyen bir ilkimiz duruyordu. Sırası geldi nihayet. Bu gösteri olayı ana-oğul yaramızdır, bilen bilir. Bu, ayni zamanda o malum gösteri.  Öğretmeni, Alpi' nin de 23 Nisan gösterisine katılması istediğini söyleyince dikkat kesilmiştim. Ayrıntılar şöyleydi: 2 ay boyunca haftada 1 gun 15 dk kadar çalışma yapacaklardı ve halk oyunları idi. Efe olmak istiyordu oğlan. Zayıf yerimden yakalanmıştım..

Devlet okulunda itiraz işe yarar mı?

Alpi kuşumun okul durumundan bahsetmedim bir süredir.Bu sene itibariyle Alpi, seçtiğimiz bir devlet okulunun anasınıfına gidiyor. Mevcutları hayallerimden bile iyi çıktı; sadece 13 çocuk var. Hastalık, tatil vb sebeplerden dolayı genellikle 7-9 çocuk oluyorlar. Küçük bir okul. Sabahçı-öğleci toplam 300 öğrenci var. Muhit güzel. Çocuklara bakınca gerçekten çocuk görüyor insan.

Kardeş Meselemiz

Oğlum artık 5,5 yaşında bir çocuk. Daha doğmadan, aklım fikrim O' na kaydı. Güzel bir gelişme ki; zaman geçtikçe normalleşiliyor. 


İçimden geldiği gibi


"Yaz geldi mi?" "Gelecek mi?" derken, geldi İzmir' e. Bir garip geldi ama sıcak mı? Sıcak. Denize girilebiliyor mu? Ben henüz ayağımı sokmadım ama girenlerin fotoğraflarından ikna olduk. (Son fotoğraftan anlaşılabileceği gibi Alpi sefteyi Ela ile yaptı) Bodrum gözümde tütüyor. Biriş görüşmem var beklediğim. Olursa hemen soluğu lacivert denizin koynunda alacağım. olmazsa da aynısı yapacağım ama şans dileyin de olsun. Her hafta başı "Bu hafta sonu Bodrum' a gidiyoruuuzz!" deyip, oturduğumuz yerde oturmaya devam ediyoruz. Sadece oturduğumuz yer biraz değişti. Alsancak' ı resmen mesken belledik!

Kaç yıldır seni bekliyordum eyy 5 yaş


Artık 5 yaş çocuğu annesiyim. Alpi abi oldu.  Okulda kutladık, Nurturia' da kutladık ve en sonunda can dostlarla kutladık. 9 çift, 8 çocuk, 1 bebek, 2 anneanne ve 1 Sevda hep beraberdik.

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More